| Konu: | Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 17.01.2019 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklif sahiplerinin genel gerekçede de belirttiği gibi, sinema sektörünün, ülkelerin kültürel kalkınmalarına önemli oranda katkı sunduğu çok açık; bu, tartışmasız. Peki, bu arkadaşlarımızın getirdiği teklif, buna katkı sunacak mı? Ülkemizin kültürel kalkınmasına katkı sunacak mı ve ülkemizde sinema sektörü, kültürel kalkınmaya gerçekten bir katkı sunuyor mu? Bunlar, tartışılabilecek başlıklar.
5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin sinema sektörünün kamu eliyle desteklenmesini sağladığı, film üretimi ve izleyici sayısını önemli ölçüde artırmasına yol açtığı açık. Nitekim, Avrupa ülkelerinde en çok yerli filmin seyredildiği ülkelerin başında ülkemiz geliyor, sanırım bu rakam yüzde 56. Bu desteklerin de 5224 sayılı Yasa'yla birlikte, sinema filmlerinin desteklenmesinin de buna büyük bir katkı sunduğunu biliyoruz.
Fakat bu yasada yeni bir şey getiriliyor, karşı çıktığımız birkaç başlık var, Komisyonda da bunu dile getirmiştik. Önce şunu söylemek gerekir: Bu sinema filmlerine katkı sunmak, keyfekeder bir karar mı yoksa anayasal bir zorunluluk mu? Hiç kuşkusuz anayasal zorunluluk. Anayasa'nın 64'üncü maddesi uyarınca devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı koruyacak, sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alacaktır. Bu, Anayasa'nın amir hükmü. Dolayısıyla Anayasa'nın bu amir hükmü doğrultusunda, 5224 sayılı Yasa'yla sinema sektörünün desteklenmesi, Anayasa'nın emredici hükmünün yerine getirilmesi anlamına geliyor.
Peki, devlet, sanatçıyı gerçekten korumakta mıdır, sanatçının korunması için gerekli tedbirleri almakta mıdır? Elbette bunu yapmaktadır. Nasıl? Gözaltına alarak. Uzağa gitmeye gerek yok, bundan çok kısa bir süre önce Sevgili Müjdat Gezen'in ve Sevgili Metin Akpınar'ın başına gelenleri hepimiz çok yakından gördük; salt, düşünceleri nedeniyle gözaltına alınmadılar mı? Ne diyor teklif sahipleri gerekçede? "Sinemalar ülkelerin kültürel gelişmesine katkı sunuyor, biz de Anayasa'nın emredici hükmü uyarınca sinemayı destekliyor, ülkemizin kültürel gelişmesine katkı sunuyoruz." Peki, şimdi soruyorum: Ülkemizin kültürüne iyi kötü kim katkı sunuyor; Sevgili Metin Akpınar ve Müjdat Gezen mi yoksa Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'i gözaltına alanlar, aldıranlar mı?
Kısaca, kanun değişikliğinde karşı çıktığımız konuları da özetlemek istiyorum. Bunlardan birincisi, dizilere de finansal destek verilmesi. Teklifle, kamusal yayıncılıktan hızla vazgeçilerek neredeyse eğlence kutusuna dönüştürülen televizyonda, nitelikli programlar reyting kaygısına kurban edilmiş, kültür, sanat, edebiyat programları yerine, bitmez tükenmez bir şekilde sayıları hızla artan dizilere de finansal destek öngörülmektedir. Dizilerdeki bu niceliksel artışın, içerdiği konular yüzünden, niteliksel bir sıçramaya yol açmadığı, günlük yaşamın gerçeğiyle örtüşmeyen, Brezilya ve Arjantin dizilerinde olduğu gibi kısa yoldan sınıf atlama amacı güden, toplumsal dayanışmayı sağlamak yerine, yer yer içerdiği nefret suçu bağlamındaki içerikler yüzünden âdeta şiddeti kutsayan yapımlar dikkat çekmektedir. Bu tarz dizi filmlerin bize telkin ettiği dünya, tekinsiz bir dünyadır. Film karakterleri, kısa yoldan zengin olmak için her yolu mubah gören bir mantık dizgesiyle hareket etmekte, toplumun bütün ötekileştirilen, kırılgan kesimlerini yok saymaktadır. Oldukça sentetik ve yapay sayılabilecek ortamlar, izleyicinin algısını verili gerçeklikten uzaklaştırarak hayallerini ipotek altına alan kurgulara kurban etmektedir. Bu niteliğiyle toplumsal uyum ve dayanışma duygusunun artırılması yerine, seyircileri pasif özne konumuna indirgeyen, popüler kültür ürünü olan dizilere verileceği belirtilen desteğin, sinema filmlerine ve toplumsal olanı her alanda öne çıkaran belgesellere verilmesi gerektiğini savunuyoruz.
Kanun değişikliği teklifinde karşı çıktığımız ikinci başlık, destekleme kurulları. Destekleme kurullarının yapısı: 4'ünün Bakanlık tarafından, 3'ünün de sektör temsilcilerince belirlenecek 7 kişiden oluşması öngörülen destekleme kurulları. Bu hâliyle, Bakanlığın ve Hükûmetin doğrudan tahakkümü altına gireceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla bu bakış açısıyla bakıldığında, Bakanlık, yalnızca, istediği, uygun bulduğu filmlere destek vermiş olacaktır.
Yasanın sansür hükmünün değiştirilmesi teklifimiz de Komisyonda kabul görmemiştir. Gerek Komisyon Başkanı gerekse teklifin sahipleri yasanın kendi içeriğinde bu hükmün yer aldığını, dolayısıyla teklifle yeni bir yenilik getirilmediğini savunmuşlardı. Oysa biz, gerçekten iyi bir şey yapılmak isteniyorsa 5224 sayılı Yasa'nın 7/1 maddesinin yürürlükten kaldırılmasıyla iyi bir şey yapılacağını söyledik çünkü bu hüküm, açıkça sansür anlamına geliyor. "Değerlendirme ve sınıflandırma sonucunda uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamaz." hükmünü başka biçimde açıklamaya olanak yok.
Şimdi, teklif sahipleri, bu süre içerisinde yalnızca 3 filme yasak konulduğunu söylediler, dolayısıyla yaygın bir yasak uygulaması, sansür uygulaması olmadığını savundular. Oysa asıl büyük sansür, otosansürdür. Biz ısrarla bunun altını çizdik. Milyon dolar harcayarak çevirdiğiniz filmlerin, Bakanlık tarafından onay verilmediğinde gösterime giremeyeceğini düşünüyorsanız, elbette bu filmleri yaparken kendi kendinizi sınırlarsınız, otosansürle istemediğiniz filmleri çevirirsiniz. Biz, bu açıdan, kanunun 7/1 maddesinin yürürlükten kaldırılması için bir öneri sunduk fakat Komisyonda bu kabul görmedi.
Reklam, fragman ve film arası sürelerinin belirlenmesine ilişkin teklif içerisinde bir madde var. Bu maddenin de makul olduğunu söyledik, Komisyonda da bunu dile getirdik. Fakat özellikle sektör temsilcileri, gelirlerinin büyük bir bölümünü, yaklaşık yüzde 74'ünü bu fragman ve reklam gelirlerinden elde ettiklerini söylemişlerdi. Umarım, bu değişiklik bize bilet fiyatlarının artması olarak yansımaz.
Son olarak, bu gündemin dışında, daha doğrusu bu yasa teklifinin dışında birkaç şey söylemek istiyorum. Seçim hileleriyle ilgili birkaç önemli tespiti sizinle paylaşmak istiyorum. Bakın, bunlardan bir tanesi usulsüz seçmen kaydırma. Çok yaygın biçimde bunları tespit ettik. Ben size birkaç tane örnek vereceğim: Iğdır Merkez Polisevi. Iğdır Merkez Polisevi'nin 38 odası var, yatak kapasitesi 70. Iğdır Polisevi'ne 374 seçmen kaydedilmiş.
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) - Evet, 6 bini Doğubeyazıt'tan, Hakkâri'den taşıdığınız seçmen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bakın, polisevlerinde, misafirhanelerde seçmenlerin adres kaydının yapılıp yapılamayacağı bir yana -başka bir şeyden söz ediyoruz- 38 odalı bir misafirhaneye 374 seçmen kaydedilmiş. Bir başka örnek: Şırnak Yeşilyurt Mahallesi Uludere Caddesi, 23. Jandarma Komutanlığı. Askerî personelin bir kısmının oy kullanma hakkı yok mu? Elbette ki oy kullanma hakkı var. Fakat çarpıcı olan şu: 23. Jandarma Komutanlığında 24 Hazirandaki seçmen sayısı 233, altı ayda, sekiz ayda ne kadar artabilir? Yüzde 100, 200, 300? 2.048 olmuş. Yani 1.815 yeni seçmen.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Yeni tabur gitti oraya.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Yine Şırnak Merkez Çakırsöğüt Jandarma Komutanlığı. 24 Hazirandaki seçmen sayısı 463. Şimdiki seçmen sayısı kaç? 863. 400 yeni seçmen gelmiş. Şırnak'ta bir ahıra 9 seçmen kaydedilmiş. Bakın, bunun fotoğraflarını çektim, milletvekili arkadaşlarımız itiraz dilekçelerini verdiler. Ahırda 9 seçmen. Şırnak'ta 2-3 seçmenin olduğu en az 40 adreste 22, 23, 25 yeni seçmen kaydedilmiş. Bir evde 60 seçmen var, 6 farklı soyadı taşıyorlar. 6 farklı soyadı ve 60 seçmen tek bir tane hanede yaşıyor. Bunları niçin söylüyorum? Ayrıca, tespit ettiğimiz her ille ilgili çok büyük rakamlar var; Ağrı Doğubeyazıt'ta var, Batman merkezde var, Bingöl'de var, Bitlis'te var, Hakkâri'de var, Siirt'te var, Iğdır'da var, Diyarbakır'da var, var da var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin Sayın Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Şimdi bunu paylaşmak istememin nedeni şu: Biz ilk kez seçmen kaydırmayla karşılaşmıyoruz. Herkes bilir, geçmiş dönemlerde, muhtarlık seçimleri için ilçe ve kent merkezlerinde çalışan çok sayıda yurttaş, gerçekten evleri olan köylere gidip kendilerini kaydettirdiler ama Çankırı Orta'nın bilmem hangi köyünde olan vatandaş, o köye gidip kaydını yaptırdı. Şimdi sözünü ettiğimiz şey bu değil. Bakın, bu kişilerin kimlik bilgileri var, T.C. kimlik numaraları var, adları, soyadları var. Biz bu isimlerle beraber ilçe seçim kurullarına başvurup itiraz ettik. Ne oldu biliyor musunuz? İtiraz eden arkadaşlarımızı savcı çağırdı, dedi ki: Siz bu kişilerin T.C. kimlik numaralarını nereden buldunuz? Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na aykırı davrandığınız için hakkınızda işlem başlatıyorum." İyi mi? Yani Yüksek Seçim Kurulunun siyasi partilerle paylaştığı bilgileri kullanarak, resmî bir kuruma, ilçe seçim kurullarına başvurduk, itirazlarımızı yaptık, itirazları yapan arkadaşlarımızı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun toparlayın Sayın Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Savcı, partimiz adına itirazı yapan yetkili kişileri çağırdı, gözaltına aldı "Siz bu itirazı yapamazsınız." diyemedi. Ne dedi? "Siz bu kimlik bilgilerini nereden buldunuz?" dedi. Oysa bu kimlik bilgilerini bize Yüksek Seçim Kurulu vermişti, yasa dışı yollardan elde etmedik. Bunu başka bir yerde satmadık, pazarlamadık, sadece Yüksek Seçim Kuruluna başvurduk. Bunun sonuna kadar takipçisi olacağız il il, ilçe ilçe, mahalle mahalle, sokak sokak, hane hane. Bunun zararını yalnız biz görmeyiz emin olun. Bunun yolu açılırsa bu, bu ülkede yaşayacağımız son seçim olmayacak, bundan herkes zarar görebilir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tiryaki.