| Konu: | Antalya ilinde meydana gelen hortum felaketinden zarar gören çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 48 |
| Tarih: | 05.02.2019 |
AYDIN ÖZER (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, 24 Ocakta başlayan ve 26 Ocağa kadar süren, benim seçim bölgem olan Antalya'da bir hortum felaketiyle karşı karşıya kaldık ve maalesef 1'i çocuk olmak üzere 2 vatandaşımızı kaybettik. 20 yaşında bir üniversite öğrencimiz, Buse Hanım, hâlâ aranıyor ve bulunamıyor. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, iklim değişikliklerinin çok daha yıkıcı olabileceği aşikârdır. Hortumun neden olduğu maddi zararı ve diğer kayıpları sizlerle paylaşmak istiyorum. Antalya'da üç günde 5 hortum gerçekleşmiş, havalimanındaki uçakları, otobüs ve diğer araçları vurmuş, enerji nakil hatları parçalanmış, ağaçlar, direkler devrilmiş, tabelalar, çatılar uçmuş, evleri sular basmış, otomobiller su altında kalmış, Kemer Devlet Hastanesinde belli bir hasar oluşmuş. Kumluca'da 5 mahalleye giden yol çökmüş heyelan yüzünden. Aksu'da balıkçı tekneleri parçalanmış ve tekneler batmış. Şiddetli yağış, fırtına ve dolu yüzünden başta Kumluca, Finike, Kemer olmak üzere Serik'ten Kaş'a kadar 14 tane ilçede yaklaşık 32 bin dönüm tarım alanı zarar görmüş. Bunun 7 bini örtü altı, 10 bini narenciye bahçesi, 15 bin dönüme yakını da açık tarla olarak zarar görmüş.
Değerli milletvekilleri, ben de oradaydım o gün, afetin olduğu gün; afet sonrası araziyi dolaştık, çiftçilerimizi dolaştık. Tarım kredi kooperatifleri ile bankalara olan mevcut borçlarının faizsiz olarak en az iki ya da üç yıl ertelenmesini talep ediyor çiftçilerimiz.
Yeni borçlanacaklara yani yeni tesis ayağa kaldıracaklara, yeni sera kuracaklara faizsiz en az sekiz on yıl vadeli kredi verilmesi gerekiyor. Çünkü seralardaki ürünlerini kaybettiler, parçalanan seralardan bir tane malzeme kullanma şansları kalmadı. Bakınız, 1 dönüm seranın maliyeti en az 70 bin lira.
Değerli milletvekilleri, afetin vurduğu üreticimiz yalnızlık çekiyor. "Sigorta yaptırın, zararınız karşılanır." deniyor ama her çiftçi bu sistemden faydalanamıyor çünkü Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) afet şartlarında düzenlemeye gitmiyor, üstüne üstlük sigorta primlerini de çok yüksek tutuyor. Zaten yüksek üretim maliyetlerinden dolayı sıkıntıdaki çiftçimiz yüksek primleri ödeyemeyeceği için sigortadan kaçıyor.
Bir de mülkiyet meselesi var. TARSİM, araziyi değil, tesisi sigortalıyor ama altındaki mülkiyete bakıyor. Antalya'da, bölgemizde birçok mülkiyet sorunu var. Hazine arazileri var, hisseli araziler var, hazineyle davalı olan arazi sahibi sayısı oldukça fazla. Üretici, ata mirası topraklarını mülkiyet şartı nedeniyle istese bile sigorta yaptıramıyor. Sonuç olarak, afet gelip çiftçiyi vuruyor, eldekini yok ediyor ama zararı kimse karşılamıyor.
Burada şunu da söylemek gerek: Bakanlık "Çiftçiye 35 milyon lira ödeme yaptık." diyor. Oysa bu ödeme TARSİM'de sigortası olan çiftçinin zaten hak ettiği ödeme yani burada, Hükûmet, bütçesinden ekstra para çıkarıp çiftçiye bir ödeme yapmadı. Bu yaratılan yanlış algıya vatandaşlarımızın dikkatini çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Antalya'dan çıkan ürün tüm Türkiye'ye dağılır yani Antalya demek Türkiye demektir; Antalya'daki üreticinin sorunu tüm Türkiye'nin sorunudur. Bu nedenle, afetten zarar gören üreticinin kaybı, sigortalı olsun olmasın, koşulsuz karşılanmalıdır.
Konuyla ilgili düzenlemeyi içeren kanun teklifimizi geçen hafta verdik. Tarım Komisyonuna bu düzenlemeyi bir an önce gündeme alması çağrısında bulunuyoruz. Zira, üreticimiz acil destek bekliyor.
Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanı 100 milyon zarar olduğunu ve devletin gereken desteği şüphesiz yerine getireceğini söylemişti. Şimdi bu vaadin gerçekleşmesini bekliyoruz.
Buradan, bir kez daha, Antalya'mıza, halkımıza ve özellikle de üreticilerimize geçmiş olsun diyoruz. Umarız benzer felaketlerle bir daha karşılaşmayız ancak sadece umarak veya dua ederek önlem alamayız. Bu afetle gördük ki konuyla ilgili hiçbir hazırlığımız yok. Dersimiz belli, iklim değişikliğine yol açan temel etkiler üzerine düşünmeliyiz. Eğer fosil yakıt kullanımında ısrar edersek, yeşil alanları parçalar ve betona yatırım yaparsak iklim değişikliğinin etkileri daha da yıkıcı olacaktır. Teknolojinin, bir an önce, doğa yani temelinde insanımızın çıkarlarına göre düzenlenmesi lazım.
Son olarak şunu söylemek isterim: Gıda fiyatlarının artmasında ocak ayında yaşanan olağanüstü hava koşullarının etkili olduğu söylenebilir fakat fiyat artışlarının gerçek nedeni, tarımdaki yüksek girdi maliyetleri ve üretimin talebi karşılayamamasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYDIN ÖZER (Devamla) - Toparlayabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Milletvekili.
AYDIN ÖZER (Devamla) - İklim değişikliğinin tarımsal üretime olumsuz etkisi, üreticiden tüketiciye kadar olan arz zincirindeki altyapı eksiklikleri, tarım ürünlerinde ithalata yönelmek gibi sebeplerin üreticinin üretimden kaçmasına neden olduğu unutulmamalıdır.
Tarımın sorunları çözülmeden gıda fiyatları düşürülemez. Çiftçi mutlu olursa ülke mutlu olur.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)