| Konu: | Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 13.02.2019 |
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, sözlerime başlarken bugün açlık grevinin 98'inci gününde olan Sevgili Leyla Güven'i selamlamak istiyorum.
Leyla Güven, bugün çok ciddi sağlık sorunu yaşamış, hastaneye kaldırılmış ancak tedaviyi kabul etmemiş ve eve geri götürülmek istenmiş.
Leyla Güven, bu Meclisin bir üyesidir. Her ne kadar dünkü konuşmalarda bu Meclisin üyesi olmasıyla ilgili kimi vekiller tartışma yaratmaya çalıştıysa da bu tartışmayı bizim Hakkâri halkına, Leyla Güven'i seçen seçmene karşı saygıda bir kusur olarak gördüğümüzü belirtmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, daha önce bu kürsüden söylendi, Leyla Güven'in ve özellikle cezaevlerinde olan 300'ün üzerindeki açlık grevcilerinin taleplerinin kabulü için bir Anayasa değişikliğine ya da yeni bir kanun teklifine ihtiyaç yok; zaten Anayasa'da tanımlı olan, bir tutuklunun ailesiyle, hukukçularla, avukatlarıyla görüşme hakkı talebi var. Bundan daha insani bir talep olamaz, bu talep yerine getirilmeli. Bizler, ne cezaevlerinden ne de Diyarbakır'dan, Amed'den tabutlar çıksın istemiyoruz.
Bugün kızı Sabiha durumu hakkında bilgi vermiş ve şöyle demiş: "Lütfen ölmesine izin vermeyin." Buradan, ben, bütün Türkiye kamuoyuna çağrı yapıyorum: Lütfen, Leyla Güven'in ölmesine izin vermeyin, Sabiha kızının sesine herkes kulak versin.
Değerli arkadaşlar, "Taşkömürü Kurumu ve Türkiye Kömür İşletmeleri, uhdesinde bulunan maden ruhsatlarını işletmeye, işlettirmeye, bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye ve bu ruhsatları ihale etmeye yetkilidir." konusunu şu an konuşacağız. Aslında dünden beri Maden Kanunu üzerinde yapılan görüşmelerde ısrarla üzerinde durulan konulardan biri, havza biçiminde ele alınması ve bunun bölünüp parçalanarak, ihale edilerek satılmaması yönünde çeşitli görüşler bildirildi. Bugün tekrar aynı konu üzerinde duruluyor. Ve şunu ifade etmeliyiz ki, başından beri, bu kanun görüşülürken komisyonlardan alelacele geçirildi, bu konuda bilirkişilerin -sermayeye bilgisini peşkeş çekenleri kastetmiyorum ama, gerçek anlamda bilirkişilerin- bu konudaki meslek odalarının ve sendikaların görüşüne başvurulmadığı her fırsatta karşımıza çıkmış durumdadır.
Değerli arkadaşlar, bu maddeyle, kömür havzalarında özellikle havza madenciliği ortadan kaldırılmak isteniyor. Bir bütün olarak görülmesi gerekirken ve bütüne ilişkin planlama yapılması gerekirken bölüp parçalayarak satılmak istenmektedir. Böylelikle denetim tamamen imkânsız hâle getiriliyor. İşçi güvenliği ve işçinin sağlığı tamamen hiçe sayılıyor. Oysa sahalar, ruhsatlar parçalanmamalı, madencilik bir havza biçiminde gerçekleşmelidir, yapılmalıdır.
Bakın, arama kurtarma çalışmalarını dahi etkilemektedir havza biçiminde bir çalışma yürütülmediği zaman. Bölündüğü zaman burada arama kurtarma çalışmaları, ekipmanları oluşturulamıyor. Mesela Soma'da patlama yaşandığında, yüzlerce işçiyi kaybettiğimiz zaman, Zonguldak'tan arama kurtarma ekipleri beklendiği için daha çok can kaybı verildi. Oysa Soma bölünüp parçalanmamış olsaydı ve içinde arama kurtarma ekipleri de mevcut bulunsaydı belki çok daha az insanımız, işçimiz yaşamını kaybetmiş olacaktı.
Değerli arkadaşlar, aynı zamanda, yürütülen bu tarz politika, tamamen sermayeye peşkeş çekilen bir politika ve iktidarın kendine yaratmış olduğu çevrelere bir rant elde etme amacını güttüğü açık, ayan beyan ortadadır. Bilirkişi raporları ve daha önceki komisyonların yaptığı çalışmalar hiçbir biçimde dikkate alınmadı. Bu nedenle bizler diyoruz ki: Madencilik yandaş sermayeye peşkeş çekilecek bir şey olamaz ve amaç, buradan yüksek kâr hedeflemek değil, tamamen doğa ve insan merkezli bir politika yürütülmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
TULAY HATIMOĞLULLARI ORUÇ (Devamla) - Bu nedenle, bizler bu maddeye hep beraber "hayır" demeliyiz. Yeryüzü sıcak olsun diye maden ocaklarına inen, kazma sallayan işçilerin sesini duymalıyız. Kara elmas diyarında ışık hasretiyle solmuş yüzleri görmeliyiz. Soma'da, Ermenek'te, Şirvan'da insanlık, vicdan göçük altında kalmıştır; "Ananı da al, git." diyen iktidar, zihniyet, anlayış göçük altında kalmıştır. Bizler bunun farkındayız ve sizlerin de farkında olmanız gerekir. Doğa ve insan merkezli kararlar almak zorundayız. Gelin hep beraber bu maddeye "hayır" diyelim.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)