| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 20.02.2019 |
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Grubum adına, ilgili kanun teklifinin 3'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Maddelere baktığımızda, her ne kadar olumlu bazı değişikler olduğu görüntüsü verilse de maalesef ki iktidarın daha önceki yaptıklarından dolayı, bu kanun değişikliklerinin de ülkeye, devlete herhangi bir menfaati olmayacağını düşünmekteyiz. Şöyle ki: Öncelikle, Türkiye'nin yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda bulunduğu duruma biraz değinmek istiyorum. Türkiye'de yargı bağımsızlığı her zaman eleştiri konusu yapılan bir husus olmuştur ve hatta yargı sistemi, neresinden tutarsanız elinizde kalacak şekilde sorunludur. Bu sürekli böyleydi. Daha önce de evet "vesayet, statüko" denilen durum yargının üzerinde sürekli bir egemenlik kuruyordu ancak daha sonrasında AKP iktidarı ve FETÖ iş birliğiyle yargı yine "bir grup, çeteleşme" diyebileceğimiz bir duruma dönüşmüş durumdaydı. Ancak AKP-FETÖ ortaklığı bittikten sonra, AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı da "Dosyaların savcısı benim." dediği daha önceki bazı dosyalarda da artık bunların bir kumpas olduğunu iddia etmeye başladı.
Yine, 17-25 Aralık operasyonundan sonra da yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı konusunda iktidar partisi de eleştiriler getirmeye başladı; bunların bir kumpas sonucu olduğunu, birçok büyük davanın, toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren davaların yine FETÖ'nün kumpasları ve halkı mağdur etme gayesiyle, bu şekilde iktidarı zayıflatma gayesiyle yürüttüğü operasyonlar olduğunu iddia etti ama her ne hikmetse daha önce yapılan ve bir kısmı ortaklık kurulması sebebiyle "kumpas" diye nitelendirilen bu davaların diğer bir kısmı, KCK operasyonları sebebiyle şu an hâlen birçok milletvekili arkadaşımız, seçilmiş arkadaşımız tutuklu ve bu yargılamalar devam etmekte.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Uluslararası birçok kuruluşun da raporuna yansımış durumda, Türkiye'de yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı, şüphe götürmeyecek şekilde, Güven Endeksi baz alındığında gerilemiş durumda, yüzde 20'lerde. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı hepimize lazım. Hatta bugün tesadüfen karşıma çıktı, Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin yargılanırken Kürt hâkimden "Adil yargılanma talep ediyorum." diye bir talebi oluyor ve oradaki hâkimin dediği tek söz "Senin çıkardığın yasalarla seni yargılıyoruz." oluyor. Bugün, yargının bu durumu göz önüne alındığında, tüm muhalifleri susturma, kendine biat etmeyenleri susturma aracı olarak kullanılan yargı, yarın öbür gün bu adaletsizlik size de sirayet edecektir. Bunun için, hepimizin yargıya ve adalete olan güveninin zedelenmemesi için bu durumları siyasetüstü tutarak hepimizin elini taşın altına koyup aynı zamanda vicdanıyla da hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Peki, yargı bu duruma nasıl geldi? 2014'ten itibaren başlayarak Adalet Bakanlığının HSYK -daha sonra ismi değişti- ve Adalet Akademisi üzerindeki etkisi artırıldı ve bu şekliyle kendisine yakın olan hâkimler, savcılar atandı. Yine "FETÖ'ye operasyon" adı altında 4 bine yakın hâkim, savcı ihraç edildi, bunların yerine, örneklerle de sayabileceğimiz -isimleri de açık- AKP'nin birçok yöneticisi maalesef ki hâkim, savcı olarak atandı daha sonrasında. Bu durum, açıkça vatandaşın, halkın da yargıya olan güvenini zedelemekte. Bugün Sayın Leyla Güven'in de açlık grevinin 105'inci günü. İmralı'da uygulanan tecride karşı başlattı ve yaklaşık 60 cezaevinde destek eylemleri yapılıyor, 300'ün üstünde insan şu an açlık grevinde. Ve Sayın Leyla Güven'in tek talebi bu ülkenin yasalarının uygulanması talebidir, bu ülkenin kendi Anayasa'sına, ceza infaz yasasına uyması talebidir. Bu sebeple tüm Meclisi bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)