GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:55
Tarih:20.02.2019

CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, mükemmel insan diye bir şey yoktur yani bir insan her şeyi mükemmel yapamaz, muhakkak eksiği vardır, yanlışı vardır. Dolayısıyla insan ürünü olan yasalarda da mükemmeli beklememek lazım. Yani bir meselenin idealiyle gerçeği arasında muhakkak fark vardır. Amaç nedir? Amaç o ideal için çalışmak, çabalamak, o ideal uğruna mücadele etmek, bunun için en doğrusunu yapabilme gayretini göstermek.

Şimdi, bizim Anayasa'mızda ne yazar? "Yargı ayrı bir kuvvettir. Yasama, yürütme, yargı üçü ayrı kuvvettir. Bunlar bir demokrasinin olmazsa olmazıdır, dengede götürür bunu. Bir ülkeyi dengede götürmesi için bunlar olmalıdır." der. Burada bizim problemimiz aslında idealden öte, o idealle gerçeği yaklaştıran toplumlar nasıl ki gelişiyor, büyüyor, dünyada gelişen toplumlar ekonomisi güçlü ülkeler olarak anılıyorsa o idealle gerçek arasında makasın açıldığı ülkelerde de bu tamamen tersine bir yön izliyor.

Değerli arkadaşlar, şu iddiada değiliz: AK PARTİ iktidarından önce bu ülkede çok sağlıklı bir yargı mekanizması vardı, her şey adalet içinde gidiyordu, sosyal adalet de vardı, ekonomik adalet de vardı vesaire gibi bir iddianın içerisinde değiliz. Ancak makasın bu denli açıldığı hiçbir dönem olmamıştı değerli arkadaşlar.

Bakın, ülkelerin kaderi, ulusların kaderi neye bağlıdır biliyor musunuz? Ulusların kaderi, o ülkedeki kapsayıcı ekonomik ve siyasal kurumların varlığıyla ilintilidir. Eğer ülkelerdeki bu kurumlar sömürücü kurumlarsa yani ekonomi sadece yönetenlerin kontrolünde ve yönetenlerin düşüncesine yakın insanlar açısından kullanışlı, elverişli bir aygıt hâline gelmişse, keza siyaset de iktidardakiler ile muhalefet için aynı şartları taşımıyorsa ortada sömürücü kurumlar vardır ve bu kurumlarla yönetilen bütün ülkeler çöküşe doğru gider değerli arkadaşlar, tarih bunun örnekleriyle doludur. Eski Maya Krallığından tutun da günümüze gelinceye kadarki tüm iktidar el değiştirmeleri ve devletin, milletin varlığı tamamen bu ilişkilerin sağlıklı kurulmasıyla ilintilidir, ilgilidir.

Değerli arkadaşlar, biz eğer burada samimi konuşacaksak ben eminim ki bu salondaki herkes şunda mutabıktır: Türkiye'de yargı bağımsız değil değerli arkadaşlar yani böyle bir iddia içinde olamazsınız bu kadar yaşadığımız, gördüğümüz örnekten sonra. Yasamada dahi büyük bir adaletsizlik var. Bakın, Adalet Komisyonu sözcüsü olarak söylüyorum, bir önceki Adalet Komisyonundan gelen yasa teklifinde burada söz aldığımda dedim ki: "Hani, referandum sonrasında yasama ile yürütme ayrı güçlerdi, çok güçlü bir Meclisimiz olacaktı, burada yasaları milletvekilleri yapacaktı, teklif edecekti, konuşulacaktı." Hâlbuki hepimiz biliyoruz ki bir gerçek var, hiçbir muhalefet partisinden gelen teklif komisyonlarda görüşülmeye dahi alınmadı. Bu görüştüğümüz yasa teklifi dâhil tüm yasa tekliflerinin hepsi iktidar partisi milletvekilinin verdiği teklifler. Ne hikmettir ki iktidar partisi, verdiği teklifleri yürütme, Adalet Bakanı ya da Adalet Bakanı Yardımcısı ya da genel müdürlerinden oluşan bir davetli ve o davetlilerin huzurunda o yasanın ne kadar gerekli ve ihtiyaç olduğu anlatılan bir alan hâline dönüştürdü. Yani burada özetle, birbirimizi kandırmaya gerek yok, biz bu makası açıyoruz. Bunun sonunda gelişen bir Türkiye göremeyiz değerli arkadaşlar.

Üç ay önce burada abonelik sözleşmesinden doğan para alacaklarının tahsiliyle ilgili bir düzenleme geçti. Neydi o? "Efendim, uygulamada bazı sıkıntılar yaşandı, bunları gidermemiz lazım." Şimdi de istinaf mahkemesi uygulamasında çıkan bazı problemleri gidermek üzerine yasa çıkartıyoruz. Yasalar bir devletin künyesidir, öyle günlük, anlık, keyfe göre değiştirilecek meseleler değildir. Eğer ki bu Meclisin yapması gerektiği gibi torba kanun değil de samimiyetle her meseleyi ayrı bir şekilde temel kanun olarak dile getirip, düzenleyip, tartışıp ortak akıl aransa böyle sürekli birbirini kovalayan, değişen yasaları bu Meclis çıkarmak durumunda kalmayacak. Bunların hiçbir önemi yok, siz kabul edersiniz, biz muhalefet ederiz, yanlış bulduğumuzu söyleriz belki bu teklifler için ama toplamda yargı sistemini düzeltmeyecektir değerli arkadaşlar.

Bakın, on yedi yıldır siz yönetiyorsunuz. Gerçi ben kanun yapma tekniğinden bahsediyorum, anlatıyorum, yasaların bir devletin künyesi olduğunu söylüyorum ama yahu şunu siz içinize sindirebiliyor musunuz: Bir ülkede on yedi yılda Kamu İhale Kanunu yüz seksen altı kez değişir mi ya? Bunu herkes bilir ki -dünya da bilir bunu- Türkiye'de ihaleler adrese teslim gidiyor. Zaten iş öyle bir noktaya vardı ki yürütmenin başı çıkıyor diyor ki: "Ya, ben bu ihalenin tek başına alınmasını istemedim." O ihaleyi alan da diyor ki: "Ya, yabancı bir ortağımız olsun istedik, onun için tek almadık." Bunlar kameraların önünde söyleniyor. Hukukçular bilir ki bunlar ihaleye fesat karıştırma suçlarıdır. Ama bunların hiçbirine artık tepki dahi verilmiyor.

Değerli arkadaşlar, biz şu anda FETÖ'yle ilgili çıkan iddianamelerde görüyoruz ki 12 Eylül referandumu FETÖ'nün isteği doğrultusunda onu güçlendirmek, darbeye zemin hazırlamak için yapılmış bir referandumdu. Sonuçları hâlâ yürürlükte mi? Yürürlükte. Ve o 12 Eylül referandumunu sizler nasıl savunmuştunuz? "Türkiye özgürleşecek, yüklerinden kurtulacak, ekonomisi uçacak, her şey çok daha hızlı olacak, bu büyük bir kapının anahtarı âdeta." dediniz, öyle geçti. Döndük, geldik, 16 Nisan referandumunda da aynı replikleri işlediniz, orada da dediğiniz gibi geçti. Yeni sistemde ekonomi uçacaktı, Türkiye kalkınacaktı, çok müreffeh bir ülke hâline gelecektik, çok güçlü Meclisimiz olacaktı. Bunlar oldu mu değerli arkadaşlar? Bunların hiçbirisi gerçekleşmedi. Ve dolayısıyla, biz, Türkiye gibi bir ülkede, dünyanın en genç 2'nci nüfusuna sahip bir ülkede şu anda kuyruklarda insanlarımızı izliyoruz. Ya, ihtiyaç sahibi her insana ucuza, istediği ürünü keşke, devlet her türlü, her zaman -seçim dönemleri değil, her zaman- bunu sağlayabilse ve verse. Hele hele bizim gibi partiler açısından, sosyal demokrasiyi savunan, sosyal devleti savunan partiler açısından bu elzemdir. Bizim hayal ettiğimiz Türkiye ile yaşadığımız Türkiye arasında fark var. İdeal ettiğimiz Türkiye ile gerçekte, gerçek Türkiye arasındaki makas gitgide açılıyor değerli arkadaşlar, bizim itirazımız buna. Yoksa, yoksulluktan ötürü, alım gücü yoksunluğundan ötürü kuyruğa girmiş vatandaşımızın bizim başımızın üstünde yeri var. Bizim idealimiz işte onlara daha yaşanabilir bir Türkiye sağlamak, bunun için mücadele ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, yargı bağımsızlığı, yargıyla ilgili reform yapılacak. Sayın Adalet Bakanı, bu konuyla ilgili, Cumhuriyet Halk Partililer olarak ve diğer partilerin de görüşünü almak üzere bir yemekli toplantı yaptı ve bizim fikirlerimizi de sordu, biz de düşüncelerimizi söyledik. Bu aslında son yıllarda pek görmediğimiz güzel davranışlardan biri, bu takdir edilecek bir davranış ama ortada şöyle bir problem var: Bakın, eğer ki bir ülkede bir partinin genel başkanı yüksek yargıçları çağırıyor, bağırıyor çağırıyor, istikamet veriyor, alıyor temsilcilerini çay toplamaya götürüyor, çocuklarını da alıp sarayda işe alıyorsa ve ondan sonra herhangi bir olayla ilgili, bir sanatçının bir yargı meselesiyle ilgili olabilir, bir toplumsal olayla ilgili olabilir, "Yargı gerekeni yapacak." diye bağırıyor ve üzerinden yirmi dört saat geçmediği hâlde yargının soruşturma yaptığı bültenlere düşüyorsa, siz istediğiniz kadar en iyi yasaları çıkarmaya gayret gösterin, burası hepsini sıfırlıyor. Bu durumu değiştirmediğiniz sürece dünyanın en iyi yasalarını da yapsak yargıya güven yüzde 20-25 seviyesinin üzerine çıkmayacaktır. O nedenle, eğer samimi olarak yargı bağımsızlığını savunuyorsanız -ki bu hep söylenir, iktidardayken kimse dinlemez, başına gelince "Ah!" eder- sürekli hâkim olmaya çalıştığınız yargı böyle bir şey değildir. Sizin getirdiğiniz insanlar dahi gün gelir, iktidarda olmadığınız zaman sizi dinlemez; yazık, olan bu ülkeye olur, Türkiye'ye olur, kaybolan yıllara olur diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)