GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:56
Tarih:21.02.2019

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

43 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım.

Değerli arkadaşlar, bu Sosyal Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'inde -ismi sonradan değişti- bizim de itiraz etmeyeceğiniz maddeler var, teknik maddeler. İtiraz edeceğimiz konu şu ki: Bunların büyük çoğunluğu, itiraz etmeyeceğimiz maddelerin büyük çoğunluğu daha evvel yine torba kanunlarla gelmiş, muhalefetin uyarılarına rağmen -hani bir harfini, bir kelimesini değiştirmeme azmindeler ya arkadaşlar- değiştirmemişler, sonra, bir ay sonra, iki ay sonra yanlış yaptıkları anlaşılmış, şimdi düzeltmek için getirilen maddeler değerli arkadaşlarım, inat için geliyor.

Başka önemli bir konu var bu yasa yapma tekniğiyle ilgili. Şu anda görüşmekte olduğumuz bu 19 maddelik torba yasa, arkadaşlar, temel yasa olarak görüşülüyor. Komik bu ya! Bu, kabul edilebilir bir şey mi? Temel yasa, açın İç Tüzük'ü bir okuyun arkadaş, neresi temel yasa bunun? Neyse, temel yasa olarak konuşuyoruz. Ama bu yasa teklifinin 6 maddesi Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıyla ilgili, 1 maddesi Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, 1 maddesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 1 maddesi Tarım ve Ormancılık Bakanlığı, 2 maddesi İçişleri Bakanlığı, 2 maddesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 4 maddesi de Hazine ve Maliye Bakanlığıyla ilgili. Nerede, kimle konuşacağız, kimle tartışacağız, nerede şimdi bakanlar? Burada oturmuyor. Bu, bu şekilde devam edemez, sürdürülemez. Bunu bir kere daha söylemiş olalım değerli arkadaşlarım.

Bakın "Cumhurbaşkanlığı sistemi" diye bir sistem yok, böyle devam edemez bu iş. İşte, göstermelik olarak, laf olsun "Biz, yasama ile yürütmeyi ayırdık, artık kanun tekliflerini milletvekilleri veriyor." Ondan sonra "torbacı" filan diyoruz arkadaşlara, kızıyorlar. Yani dolaşıyorlar bakanlıklar arasında, getiriyorlar, ne getirdiklerinden çoğunun haberi yok, kızacaklar var ama işin gerçeği bu. Böyle olmak zorunda değil değerli arkadaşlarım. Ya bu bize, Türkiye Büyük Millet Meclisine, demokrasimize şu kadar senelik ödenen bedellere, tecrübelere ihanettir, ayıptır değerli arkadaşlarım, bunları yapmayalım.

Bakın, birkaç tane sos maddesi koyuyorsunuz, işte herkesi ilgilendiren madde koyuyorsunuz. Mesela burada bayram ikramiyeleri dolayısıyla gelir testinde problem çıkmış ve engellilerin yardım alması, evde bakım yardımı almasıyla ilgili sorun çıkmış, şimdi bunu düzeltiyorlar. Aslında iki maaş ikramiye gelirken bu sorunun çıkabileceği öngörülebilmeliydi, öngörülmemiş, şimdi geliyor sos. Ama burada Komisyon Başkanını da sizin huzurunuzda size şikâyet ediyorum değerli arkadaşlar, kınıyorum kendisini. Bize "İşte, 17 maddelik bir teklif geliyor, şunlar şunlar var." dedi, bir problem yok, tamam. Ama son dakikada esas maddeleri getirdi arkadaşlar. Yani bu ayıp bir şey ya, ayıp yani ayıp, başka bir kelime bulamıyorum Sayın Başkanım; son dakikada esas 2 tane maddeyi getirdi. Nedir bu esas 2 tane madde değerli arkadaşlarım? Seçim amaçlı 2 tane madde geliyor, 31 Marta yönelik 2 tane madde geliyor. Bunlardan 1 tanesi değerli arkadaşlarım, tüyü bitmemiş yetim hakkını birilerine veren bir madde. Daha evvel biliyorsunuz taşeronluk sistemiyle ilgili çok tartıştık. Cumhuriyet Halk Partisinin 2015 seçimlerindeki vaadiydi, daha sonra AK PARTİ "Ben yapacağım." dedi, kısmen yaptı. Ama orada bir problem çıktı. Bundan önce biriken kıdem tazminatları ne olacak? Mahkemelere verildi. İşte "Alt taşerona rücu eder, etmez." tartışmaları devam etti. Mahkemeleri kazandı işçiler. Alt taşeronlardan, alt işverenlerden kıdem tazminatlarını almaya başladılar. Şimdi geliyorsunuz burada... Kimdir bu yandaşlar, bu müteahhitler? Bu müteahhitlere bu milletin milyarlarca parasını veriyorsunuz, milyarlarca parasını veriyorsunuz, üstelik de geriye doğru da gidiyor değerli arkadaşlarım. Ayıptır, günahtır, yapmayın, ayıptır, günahtır, yapmayın! Ve bunu gece yarısı getiriyorsunuz, tartışmayı, konuşmayı, kamuoyunda bir tepki oluşmasını engellemek için gece yarısı getirip kurnazlık yapıyorsunuz, ayıptır! Yani etikle, ahlakla filan bağdaşan şeyler değil. Başka bir şey daha yaptınız bu şeyde: Şubat, mart, nisan ayında işe alınanların, o işçilerin maaşlarını, o işçilerin primlerini ve vergilerini nereden ödeyeceksiniz? İşsizlik Sigortası Fonu'ndan. Kaç tane ahlaka mugayir iş var burada ya? Gece yarısı getirmeniz çok ayıp. Yani neyle izah edeceksiniz? Hadi, milletten saklamanız... İşsizlik Sigortası Fonu'nu niye başka amaçla kullanıyorsunuz siz ya? Böyle bir hakkınız var mı? Seçimden önce yapıyorsunuz, esas seçim rüşveti, seçimden önce yapıyorsunuz. Böyle bir şey yapma hakkınız var mı? Ayıptır arkadaşlar ya! Siz nasıl bir heyet oldunuz ya? Nasıl her şeyi sindirebiliyorsunuz, nasıl yapabiliyorsunuz bütün bunları arkadaşlar ya? Sonra nasıl aynaya bakabiliyorsunuz, nasıl çocuklarınızın, eşlerinizin yüzlerine bakabiliyorsunuz, ben hayret ediyorum değerli arkadaşlarım ya. Bunu yaptınız. İşsizlik Sigortası Fonu'ndan... Peki, sonra ne olacak, sonra ne olacak değerli arkadaşlarım, nisan ayından sonra ne yapacaksınız? Var mı?

Başka önemli bir madde daha var karşı çıkacağımız, değerli arkadaşlarım: Bakın, elimde raporlar var. Şubat ayındaki iş kazaları, şubat ayında. Hâlâ çıkarıldı mı Muğla'da, Milas'ta kayaların altında kalan işçiler? Hâlâ işçiler daha çıkarılamadı. İş kazaları var, değerli arkadaşlarım. Ocak ayında 155 işçi, en az 155 işçi öldü, değerli arkadaşlar. 2018'de 1.923 kişi öldü, değerli arkadaşlarım. Şimdi diyorsunuz ki tekrar, değerli arkadaşlar: "(A) sınıfı çalıştırılması gerekenler, şu tarihe kadar (B) sınıfı iş güvenliği uzmanı çalıştırabilir, (B) sınıfı iş güvenliği uzmanı çalıştırması gerekenler şu tarihe kadar (C) sınıfı uzman çalıştırabilir." Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu şu demektir: Bu cinayetlere ortak olmak demektir, değerli arkadaşlarım. Bunlar rakam gibi geliyor size, değil mi arkadaşlar? 150 kişi filan. Ne olacak ya? 81 milyon, oo, bizde yiğit mi yok? Öyle değil ya! Bunlar insan, arkadaşlar; bunlar baba, anne, eş, çocuk bunlar ya! Bunların evde bekleyeni var değerli arkadaşlarım ya! Bizim yaptığımız, bir el kaldırma, "Evet" filan. El kaldırmayla yaptığımız yanlışlıklar dolayısıyla bu insanlar gidiyor, arkadaşlar. Kader maderle falan da bir ilgisi yok. Eğer kader anlayışınız bu ise, sizin din anlayışınızı ciddi bir şekilde tartışmak lazım, değerli arkadaşlarım.

Başka bir şey daha var: Değerli arkadaşlarım, bu Meclise, Türkiye Büyük Millet Meclisine yine torba yasa şeklinde geldi, 24 Haziran seçimlerinden önce yine rüşvet olarak getirdiniz, imar barışı -"imar affı" filan demediniz- geldi. Yetmedi, Sayın Binali Yıldırım, İstanbul'a giderken bir paketle gitsin diye, aralık ayında çıkardığınız başka bir torbayla bu imar barışını Boğaziçi'ni de kapsayacak şekilde genişlettiniz değerli arkadaşlarım. Peki, Maltepe'de ne oldu? Bugün de Mersin'in Toroslar ilçesi Mevlâna Mahallesi'nde bir bina yıkıldı; Allah'a şükür, içinde kimse yoktu. Maltepe'de ne oldu? 21 kişi... Sizin çıkardığınız yasa dolayısıyla bu insanlar gitmişlerdi, başvurmuşlardı.

18 milyar da para topladınız şimdiye kadar değerli arkadaşlar; 8 milyar da bedelli askerlikle topladınız; ondan sonra, nisan ayında, mayıs ayında yapılacak olan Merkez Bankasının Genel Kurulunu erkene alarak ocak ayında 34 milyar Merkez Bankası parasını da, kârlarını da hazineye aktardınız. Ondan sonra ne yaptınız? Ondan sonra, cambaz -öyle diyeceğim, başka ne diyebilirim yani- çıkıyor böyle, mimikleriyle "Vallahi, çok iyi gidiyor her şey." diyor, siz de buna inanıyorsunuz, "Ocak ayında bütçemiz 5 milyar fazla verdi." diyor. Uçuyoruz, ekonomi uçuyor, 5 milyar fazla veriyor! Ya, arkadaşlar, bu paralar olmasa 2019 bütçesi daha ilk, ocak ayında 50 milyar TL açık verecek. Değerli arkadaşlar, ekonomi bu ama siz milleti aldatmaya, kandırmaya devam ediyorsunuz.

Ya, Cumhurbaşkanını ne telaş almış, arkadaşlar? Neredeyse mahallelerde miting yapacak. Yapsın tabii ya. Mahallelerde miting yapacak. Neler söylüyor, arkadaşlar? "Bakın, bu kuyruklar filan var ya -biraz evvel arkadaşlarımız kuyrukları filan eleştirdi- Bay Kemal, sizin zamanınızdaki kuyruklar yokluk kuyruğu, bizim kuyruklarımız varlık kuyruğu." Şu işe bakın arkadaşlar ya! Güler misiniz, ağlar mısınız? (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu nedir yani? Bu şekilde seçim kazanacak!

"Varlık" deyince aklıma geldi: Değerli arkadaşlar, 31 Marttan sonra, 1 Nisan itibarıyla bu ülkeyi ciddi bir anafor, kriz bekliyor; bu yaptığınız yanlışlıklar dolayısıyla bedeller kat kat katlanıyor. Türkiye'nin problemi ortada, başınızı kuma gömmeyin. Paraları aldınız, aldınız, aldınız, şimdi ödeme zamanı gelince "Nereden çıktı bu?" diyorsunuz, ödeyemiyorsunuz. Türkiye, ciddi bir ödeme güçlüğü içinde değerli arkadaşlarım.

Bakın, şimdi Çin'den 1 milyar avro borç alacağız, Çin'den. Çin Sanayi ve Ticaret Bankası ile Citigroup görevlendirildi. Kim alacak biliyor musunuz? Varlık Fonu. Varlık Fonu nedir arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bir dakika verir misiniz bana Başkanım.

BAŞKAN - Devam edin.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Varlık Fonu, varlıkların bir kısmını gelecek kuşaklara aktarmak için değerlendirmek amacıyla topladığımız fondur. Varlık Fonu, borç verir, değerlendirir, nemalandırır. Siz, Varlık Fonu'nda Türkiye'nin bütün varlıklarını topladınız, şimdi Çin'e Ziraat Bankasını ipotek göstereceksiniz 1 milyar avro almak için. Türkiye'yi buraya getirdiniz. Bununla seçimi kazanmaya çalışıyorsunuz, örtüyorsunuz. Ama bunun bedelini sadece siz ödemeyeceksiniz ki, bütün bu millet ödeyecek, herkes bu bedeli ödeyecek, değerli arkadaşlarım.

Bakalım, 1 Martta bu cambazlığınız tutacak mı? Bakalım, 1 Martta sayın damadın söylemiş olduğu "Ocak ayında 5 milyar fazla verdik." yalanı tutacak mı? Hep beraber göreceğiz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)