| Konu: | Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 21.02.2019 |
MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, yoksulların seçtiği Meclis, hâlâ zenginlerin ve patronların çıkarlarını savunmaya devam ediyor. Bugünkü torba yasa İşsizlik Fonu'nun nasıl yağmalanıp patronlara nasıl aktarılacağının, patronların işçileri daha kolay nasıl ölümüne çalıştıracağının kanunlarını içeriyor ve bu Meclisin çoğunluğu, işçilerin ve yoksulların seçtiği bu çoğunluk buna hizmet ediyor.
Dün Mersin Silifke'de tarım işçilerini taşıyan bir araba devrildi, 4 işçi öldü. Ondan iki gün önce Muğla'da bir maden ocağında 3 işçi öldü. Ocak ayında 155 işçi öldü. 2018 yılında 1.923 işçi öldü. On altı yıllık iktidarınızda 22 binden fazla işçi öldü ve bu torba yasa bu işçilerin ölmesini aklıyor ve işçilerin daha fazla ölüme gitmesi için elinden geleni yapıyor.
Filiz Karaoğlan bir anne, ikisi de prematüre yedi aylık doğmuş ikiziyle birlikte Patnos L Tipi Cezaevinde hapis yatıyor, bu ikiz çocuğuyla beraber yatıyor. Bu ülkede 560 çocuk anneleriyle beraber hapishanede büyütülüyor. Bu utanç bizimdir.
Merve Demirel, televizyonlarda, ülkenin tamamının, dünyanın tamamının gözü önünde tacize uğradı ve bu Meclisin çoğunluğunun bakanı ve buradaki sözcüleri bu tacizi akladı çünkü mantık şu: Onlardan değilsen, çoğunluktan yana değilsen, saraydan yana değilsen düşmansın ve düşmansan her şeyi hak edersin; işçileri savunduğunda teröristsin, yoksulları savunduğunda teröristsin, kadınları savunduğunda teröristsin.
Yetmedi, dün Tekirdağ'da bir işçi işsizlik nedeniyle intihar etti. Ondan önce de yapmışlardı, yoksulluk nedeniyle de intihar etmişlerdi ve bu Mecliste dün açıkça şu söylendi: "Yoksulluk yok, işsizlik yok, sefalet yok." Ve ben şunu düşündüm: Normaldir, ben burada 22 bin lira maaş alıyorum, Cumhurbaşkanı 100 bin lira alıyor, bakanlar 14 bin ile 20 bin lira arası maaş alıyor ve bu ülkenin servetinin yüzde 80'ini nüfusun yüzde 5'i yiyor. Bizim için sefalet yok. Sefaletin ve yoksulluğun ne olduğunu anlamak için basit bir önerim var. Bütün maaşları -Cumhurbaşkanının, bakanların, bizim- işçi maaşına indirin; yetmedi, bütün mülkleri tasfiye edin ve bakın yoksulluk var mı, yoksulluk yok mu.
Cumhurbaşkanı biber ve domatesi mermiyle kıyasladı, dedi ki: "Bir mermi fiyatını biliyor musunuz?" Halk mermi fiyatını bilmiyor, halk kursağına giren ekmeğin fiyatını ölçmekle meşgul, çocuğunun kursağına giren yemeğin fiyatını ölçmekle meşgul ve biz bu fiyatın neye mal olduğunu biliyoruz. Bu halk, o merminin çocuğunun kursağına giren ekmeği küçülttüğünü öğrendiği gün, bunun farkına vardığı gün yani Leyla Güven'in barış çığlığını duyduğu gün bu propaganda sona erecek, savaşın maliyetinin ne olduğunu bu halk o zaman öğrenecek.
Biz bu utançla mecbur yaşıyoruz. Bu Meclise, eğer hâlâ işçiler ölüyorsa, kadınlar ve çocuklar sokağa çıkamıyorsa, insanlar çocuğunu sokağa çıkarmaktan korkuyorsa, kadınlar sokakta yürümekten korkuyorsa ve işçi işe giderken akşam eve gelip gelemeyeceğini bilmiyorsa bunun utancı buraya, bu meclise aittir.
Bu ülke halkı 31 Martta bir tercih yapacak. Bu utanç bize aittir ama bu tercih halka aittir. Ya sarayın yanında durmaya devam edecek ya bu yoksulluğa, sefalete ve hakarete boyun eğecek ya da karşı çıkacak.
Bir tane İçişleri Bakanınız var, olgunlaşmamış ergen çocuk gibi her gün kürsüye çıkıyor, tehdit ediyor; bizi ve herkesi değişik yöntemlerle tehdit ediyor. Devletin askerine güveniyor, devletin zor aygıtlarına güveniyor, devletin polisine güveniyor ve kendinden olmayan herkesi tehdit ediyor. Ben buradan kendisine cevap veriyorum, Pir Sultan'ın deyimiyle cevap veriyorum:
"Yürü bre Hızır Paşa,
Senin de çarkın kırılır.
Güvendiğin sarayın,
O da bir gün yıkılır."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın.
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Bu ahit de bizim olsun. (HDP sıralarından alkışlar)