| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesi Andlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 08.05.2019 |
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, uluslararası sözleşmeler kapsamında Türkiye ve Özbekistan arasında akdedilen sözleşmeye ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubum ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle Özbekistan'la yapılan sözleşmeye değinip ardından da Kırgızistan konusundaki kanun teklifine geçmek istiyorum.
Özbekistan, 30 milyona yaklaşan nüfusu, jeostratejik konumu, köklü tarihi, zengin kültürel değerleri ve ekonomik potansiyeliyle bölgesel barış ve istikrar için önemli bir konumda bulunmaktadır. Özbekistan bağımsızlığını kazandıktan sonra Türkiye'yle sıkı diplomatik ilişkilere girmiştir. İki ülke arasında ekonomi, ticaret, kredi, turizm ve kültür anlaşmaları imzalanmıştır. Türkiye, kardeş Özbekistan'la arasındaki iş birliğinin her alanda gelişmesine büyük önem vermekte ve Türkler ile Özbekler arasındaki yakın bağlardan güç alan ilişkilerin ilerletilmesi yönündeki iradesini korumaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgız Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'yle ilgili yine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumun ve şahsımın görüşlerini paylaşmak istiyorum sizlerle.
Değerli milletvekilleri, yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşmalarının amacı, sermaye yatırımlarının artırılmasının yanı sıra, ileri teknolojinin ülkemize girmesine, uluslararası pazarlara giriş imkânı sağlanmasına ve dünya ekonomisi içerisinde etkin bir şekilde yer almasına sebep olması şeklinde belirtilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgız Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi, ekonomik iş birliği için uygun koşulların sağlanması, iki ülke arasında yabancı yatırımların kamulaştırılması, çıkabilecek ihtilafların çözüm yollarının tespit edilmesi ve sahip olunan haklara açıklık getirilmesi hususlarına önemle açıklık getirmektedir.
Kırgızistan Cumhuriyeti günümüzde bağımsız 7 Türk devletinden bir tanesidir. Kırgızistan, atalarımızın toprakları, Orta Asya'nın kalbidir. İki devlet, iki millet dost ve kardeştir. Manas Destanı'nın doğduğu, güler yüzlü insanların yaşadığı, Tanrı Dağları'nın nefes verdiği ülke, dağlık bölgeleri ve gölleri sayesinde turistlere, doğa sporlarına imkân sunmaktadır. Nüfusu 6 milyon civarında olan Kırgızistan ekonomisi genellikle hayvancılık ve tarıma dayanmaktadır.
16 Aralık 1991 tarihinde Kırgız Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanıyan ilk ülke bizim ülkemiz olmuştur. İki ülke arasında 29 Ocak 1992 tarihinde diplomatik ilişkiler tesis edilmiş, 1992 yılı içerisinde karşılıklı olarak Bişkek ve Ankara'da büyükelçilikler açılmıştır. Kırgız Cumhuriyeti'nin Türkiye'yle tarihî, etnik ve kültürel bağlarının bulunması ilişkilerde kolaylık sağlamaktadır. İki ülke arasında ticari ilişkiler büyük önem taşımaktadır. Türk şirketleri Kırgızistan topraklarında önemli yatırımlara girişmişlerdir. Ülkede çeşitli sektörlerde 300 civarında Türk sermayeli firmanın olmasının net bir açıklığı da oraya olan ilgiyi göstermektedir. Bugün Türk firmalarının yatırımları 350 milyon doları bulmaktadır. Yine aynı şekilde, toplam yabancı yatırımların yaklaşık yüzde 30'unu oluşturmaktadır. Kırgızistan'la ikili ticaret hacmimizin geçtiğimiz sene 500 milyon dolar düzeyinde olduğunu belirtmek gerekir. Söz konusu anlaşmayla bu oranın gerçek potansiyeli yansıtacağı ve daha da yükseleceği öngörülmektedir.
Türkiye-Kırgızistan ilişkilerimizin mihenk taşlarından bir tanesi de Kırgızistan'da yaşayan Ahıska Türklerimizdir. Bunlar kardeşlerimizdir. Kırgızistan'ın refahına, güvenliğine, birliğine, yükselmesine, kanlarını, canlarını, ruhlarını katan kardeşlerimiz Ahıska Türklerini destekleyerek yapmış olduğumuz anlaşma da net bir şekilde bu desteği ortaya koymaktadır.
Ülkemiz, Orta Asya coğrafyasında demokratik dönüşümünü gerçekleştirmekte olan Kırgızistan'ın istikrarını, kalkınmasını devam ettirmesi yönünde önem atfetmektedir.
Söz konusu anlaşmayla her iki ülkenin yatırımcılarına da eşit hakların tanınması, kamulaştırma durumunda yatırımcıya etkin bir şekilde tazminat ödenmesi, kâr ve diğer gelirlerin transferlerinin serbestçe yapılabilmesi ve ev sahibi devlet ve yatırımcı arasında bir uyuşmazlık durumunda yatırımcıların uluslararası tahkime başvurmaları hakkının garanti altına alınması amaçlanmakta ve böylelikle ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi hedeflenmektir.
Türkiye, Türk Cumhuriyetleriyle ilişki kurmak isteyen diğer ülkelere göre ortak değerlerden dolayı ileridedir. Bütün Türk devlet ve topluluklarının bulundukları coğrafyada hür, bağımsız, gelişmiş ve mutlu olarak yaşamalarını sağlayacak dayanışma ve iş birliğini tesis etmemiz gerekmektedir. Bu, aziz Türk milletimizin hem tarihi hem kardeşliği hem menfaati gereği son derece önemlidir. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleri bu konuda yol gösterici olmuştur. "Bizim dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir, hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprülerini sağlam tutarak hazırlanırlar. Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Dış Türklerin bize yaklaşmasını bekleyemeyiz, bizim onlara yaklaşmamız gerekli."
Bu sebeple, Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgız Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma'nın ne kadar önemli olduğunu hepimiz eminim ki biliyoruz ve bu hususta gerekli destekleri de vereceğiz.
Değerli milletvekilleri, 12 Mayıs Pazar günü Anneler Günü. Anneler Günü hepimiz için çok büyük önem arz ediyor. Hepimizin bir anası var ve evlatlarımız var, onların anneleri var. Sabrın, merhametin, adaletin, sevginin vücut bulmuş hâli annelerimizdir. Bizi biz yapan değerlerimizin hayat bulması ve yaşatılması şüphesiz ki annelerimizle mevcuttur ve en çok burada annelerimizin payı vardır; vatana ve millete hayırlı evlat yetiştirmede. Ülkemizde ve dünyada başarıyı yakalamış pek çok insan bulunduğu konumu kıymetli annelerinin emekleri ve duaları sayesinde yakalamışlardır. En büyük derdi evlatlarının geleceği olan kıymetli annelerimizi mutlu etmek, yüreklerini sevgiyle doyurmak, onların şefkatine ve ilgisine layık olmaya çalışmak hepimizin bir gün değil, her gün görevi durumundadır.
Anneler Günü vesilesiyle evlatlarını vatan uğruna şehit veren, acılarını yürekten paylaştığımız annelerimize bir kez daha minnet ve şükranlarımı sunarken cennetle müjdelenen annelerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sadece anne olan değil, yüreği annelik hisleriyle dolu olan tüm kadınlarımızın Anneler Günü'nü kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, bir anne için çocuk dünyadır, dünyanın devamıdır, annenin dünyasının ta kendisidir. Evlatlarımız korunmaya muhtaçtır, fiziksel, ruhsal, duygusal ve cinsel anlamda korumamız gerekir. Ve ne yazık ki şiddet ve çocuklarımıza karşı işlenen suçlar gün geçtikçe artmaktadır. Evde, okulda, sokakta, televizyonda, internet gibi kitle iletişim araçlarında çocuklarımızın şiddete maruz kaldığına hemen her gün şahit olmaktayız. Bunu önlemek için bir milletvekili olarak, bir kadın olarak, bir anne olarak her şeyden önce caydırıcı cezaların uygulanması gerektiğini buradan tekrar vurgulamak istiyorum ve bu hususta Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan her bir milletvekili arkadaşımızla el ele vererek mutlak ve mutlak bu konuya bir çözüm getirilmesi noktasında uzlaşma dili içerisinde bir çözüm üretileceğine inanıyorum.
Ne yazık ki kadına yönelik şiddeti de durdurmak noktasında, çocuklara yönelmiş saldırıları engellemek için yapılmış yasal düzenlemeler, hepimizin de bildiği gibi yeterli değildir. Şiddet devam etmektedir, istismar ve tecavüz vakaları devam etmektedir. Bu durumun önüne hep birlikte geçeceğiz; bu, hepimizin vebali. Makamlarda oturduğumuz vakit bizler sadece bizlere oy verenlerin değil, herkesin vebalinden sorumluyuz. İstismarın bahanesi olmaz, yapılan her bir istismar, iyi hâl indirimi gibi herhangi bir bahaneye sığınılmadan mutlak ve mutlak cezalandırılmalı.
Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi'nin de dediği gibi, çocuğa sahip çıkamazsak medeniyetimizle övünmeye hakkımız, insanlığımızla gururlanmaya yüzümüz kalmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler bu hususta yapılacak her tür hukuki ve yasal düzenlemeye sonuna kadar destek verdik ve vermeye devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, 3 yaşında da olsa, 13 yaşında da olsa, 23 yaşında da olsa çocuklarımıza, kızlarımıza, erkek evlatlarımıza, kadınlarımıza sahip çıkmamız gerekmektedir. Vatana ve millete ihanetin affı olmaz, çocuğa ve kadına istismarın yine affı olmaz, vahşice işlenen cinayetlerin de affı olmaz. Yasal düzenlemelerin yanı sıra, çocuklarımıza ve kadınlarımıza bu hususlarda eğitimler verilmeli. Özellikle aile içerisinde kadınlara yönelik, erkeklere yönelik mutlak ve mutlak ayrı ayrı eğitimler verilmeli ve aile eğitimleri verilmeli. Bu aile eğitimlerinde okul öncesinde çocuğumuza neler yapması gerektiğini, tehlikeyi hissettiği an nasıl tepki vermesi gerektiğini mutlaka hep birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. Buna da en fazla aslında emek veren yine annelerimiz. Hafta sonu Anneler Günü'nü hep birlikte anacağız tekrar ve hepimiz annelerimizin ellerini öpeceğiz. Annelerimizin ellerini öperken de hepimiz yine şu duaları edeceğiz: Evet, sizler bizleri hayırlı birer evlat olarak yetiştirdiniz, bizlere de Rabb'im evlatlarımızı hayırlı evlat olarak yetiştirmeyi nasip etsin. Bu yüzden annelerimiz toplumun temel yapı taşıdır ve bu yüzden neslimizin temin ve taliminin kaynağı annelerimizdir ve bu yüzden cennet annelerimizin ayağının altındadır.
Yine aynı şekilde -hani "Engelliler Haftası" deniyor ya, aslında "Engelliler Haftası" demememiz gerekiyor- bizler burada dezavantajlı, bedensel olarak dezavantajı olan bir gruptan bahsederken aslında bizim için çok kıymetli olan, yüreği belki hepimizden çok daha büyük olan insanlardan bahsediyoruz. Evet, 10-16 Mayıs arası Dünya Engelliler Haftası olarak kabul edilmektedir. Bugün tüm dünyada engelli haklarına dikkat çekilmektedir ve çok anlamlı günlerdir. Nüfusumuzun önemli bir kısmı, 10 milyonun üzerinde... Aslında bedensel az engelden tutun çok engele, zihinsel engele kadar, hakikaten toplum hayatına katılımı bizim için çok önemli olan birçok birey -bunlar bizim akrabalarımızda da var tabii ki- 10 milyonun üzerinde engellimiz bulunmaktadır. Bu hususta da özellikle birçok düzenleme yapılması gerekiyor. Engellilerimizin neden sokaklarda olmadığını ya da toplum hayatında yeteri kadar olmadığını değerlendirdiğimizde de aslında birçok engellimizin toplumda yine eğitimlerinin yapılması gerektiğini aslında buradan anlıyoruz. Özellikle insanların engelli bir insana karşı tutum ve davranışları noktasında mutlak ve mutlak yönlendirilmeye ihtiyacı var. Bu anlamda da engelli vatandaşlarımızın önünde, varsa engellerin mutlaka kaldırılması gerekmektedir.
Engelli kardeşlerimizin en büyük sorunu aslında işsizlik. Bu hususta bir öncelik tanınmalı, istihdamla ilgili yapılması gereken çalışmalar engelli kardeşlerimize uygun hâle getirilmeli ve engelli kardeşlerimizin topluma kazandırılması için de gerekli çalışmalar yapılmalı. Meslek sahibi engellilerimize atamalarda mutlak ve mutlak öncelik verilmeli, atamalar yeterli oranda yapılmalıdır. Engelli olmak sorun değildir aslında, bunu hepimiz söylüyoruz; engel, aslında kendimizde.
Genel anlamda baktığımızda, toplumumuzda hem kadınlarımız hem annelerimiz hem çocuklarımız hem engellilerimizle ilgili aslında çok manidar bir hafta önümüzde ve ramazan ayını idrak ettiğimiz şu günlerde, her birimizin maneviyatla, belki de daha fazla maneviyatla bütünleştiği şu günlerde hepimizin kalbini tekrar yoklayıp bu alanda yapılabilecek çalışmalara özel olarak, hakikaten bir kafa yormamız gerekiyor.
Kurulmuş olan bir komisyonumuz var, biliyorsunuz, bilişimle alakalı, bilişimin zararlarıyla alakalı. Orada, bugün başkanlık seçimi yapıldı ama yapılacak olan çalışmalarla ilgili ben özellikle şuna dikkat çekmek istiyorum: Çok güzel bir komisyon kuruldu ve bilişim çağında, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin bugün dünyayı sanal dünyayla yönetmeye çalıştığı bir ortamda, bizim evimizden içeri sokmadığımız insanlar o sanal medya üzerinden çocuğumuzun ruhuna kadar sızıyor. İşte buna dikkat etmemiz gerekiyor. Biz kapımızdan bir tacizciyi alır mıyız? Asla almayız ama o sanal ortamda o tacizci o çocuğun gönlüne kadar girebiliyor. Biz kapımızdan bir çeteyi, bir uyuşturucu çetesini alır mıyız? Asla almayız ama biz evimizin içerisinde, çocuğumuz odasındayken, bilgisayardayken o uyuşturucu çetesi maalesef o çocuğu ele geçirebiliyor.
Yine, oyunlar vardı, bunlara da dikkat çekmiştik. Bunlarla ilgili de üzerimize düşen çalışmaları eminim ki önümüzdeki dönemde huzur ve refah içerisinde, özellikle vatanımızın ve milletimizin geleceği için, vatanımızı ve milletimizi emanet edeceğimiz toplumun yarısından fazlasının genç olduğu, dörtte 1'inin çocuk olduğu bir ülkede yaşadığımızı varsayarak özellikle bu alanda yeteri kadar hassasiyet gösterip hep birlikte yapalım.
Ben hepinizi Milliyetçi Hareket Partisi Grubum ve şahsım adına tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)