| Konu: | Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 23.05.2019 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinize saygılarımı sunuyorum.
Şimdi, bugüne kadar benim gördüğüm kadarıyla, buraya gelen kanun çalışmalarında bir mantık var, o mantıkla ilgili ben birkaç şey söylemek istiyorum ki bu, özellikle yürütmenin neden Türkiye'de ekonomiyi kontrol altına alamadığıyla ve dünyadaki ekonomik gelişmelere kendini uyumlaştıramadığıyla ilgili olarak da bazı ipuçları taşır diye düşünerek birkaç cümle söyleyeceğim.
Şimdi, efendim, şunu söyleyeyim, bu kanunun arkasında yatan mantık şu: "Eğer biz kararları merkezîleştirirsek daha etkin ve daha hızlı kararlar almış oluruz." Kanunda da zaten bu "etkin ve hızlı karar almak" lafları geçiyor. Şimdi, dolayısıyla da turizmle ilgili bu kanun esasında birçok yetkiyi, birçok kararı daha doğrusu, Kültür ve Turizm Bakanlığına havale ediyor yani merkezîleştiriyor. Garo Paylan arkadaşım da değindi, bunun bence biraz daha açılması gereken bir konu olduğunu düşünerek birkaç cümle daha etmek istiyorum.
Şimdi, bu mantık bir kere her zaman doğru olan bir mantık değil arkadaşlar. Bu çok eskiden kalma bir mantık. Yani herhangi bir alanda kararları merkezîleştirerek daha etkin bir çözüm yolu bulunabileceği düşüncesi daha eskiye ait bir düşünce. Günümüzde özellikle küreselleşmeyle birlikte yerelleşmenin, yerel karar almanın ne kadar daha etkin olabileceğine dair inanılmaz literatür var, bunu birçoğunuz biliyor zaten. Yani kararları, biz, özellikle bazı kararları yerelleştirdiğimiz ölçüde daha etkin kılarız, merkezîleştirdiğimiz ölçüde değil. Ama maalesef görebildiğim kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin bir zamandan beri yönetim tarzında, yönetim anlayışında bu açık bir şekilde gözüküyor. Oysa, yine biraz sonra söyleyeceğim, Adalet ve Kalkınma Partisi 2003-2004 yıllarında bu Meclise "Kamu Yönetimi Reformu Tasarısı" diye bir tasarı getirdi ve bu tasarı sizlerin el kaldırmasıyla buradan geçti ve maalesef diyebilirim, Ahmet Necdet Sezer tarafından da veto edilerek kadük hâle getirilmiş oldu.
Şimdi, arkadaşlar, gözüken o ki bu kanunla, örneğin, Orman Genel Müdürlüğünün bazı alanlarında, özellikle mesire yerlerinde veya önemli yatırımlar yapılabilecek alanlardaki kararları Orman Genel Müdürlüğünden de alıyor, bunu doğrudan doğruya Kültür ve Turizm Bakanlığının uhdesine veriyor ve böylelikle daha etkin bir yönetim tarzını gerçekleştirebileceğini düşünüyor. Fakat arkadaşlar, hayat bize gösteriyor ki, bu söylemeye çalıştığım çerçeveden baktığımızda, bazı kararların yerele göçerilmesi daha etkin kararlar hâline getirmeyi mümkün kılabiliyor.
Şimdi bir paragraf okuyacağım: "Kültür ve Turizm Bakanlığının taşra teşkilatının görev ve yetkileri belediye sınırları içinde belediyelere, belediye sınırları dışında il özel idarelerine devredilecektir." Arkadaşlar, bu paragraf, Kamu Reformu Yasa Tasarısı yani Sayın Ömer Dinçer'in, sizin vekiliniz ve bakanınız olan Ömer Dinçer'in yanılmıyorsam 2004 yılında getirdiği kanun çalışmasındaki bir madde. Yani aslında bunu niçin söylüyorum? Şunun için söylüyorum: Nereden nereye geldiniz arkadaşlar? Yani bir zamanlar dünyanın gidişini okuyan ve dünyanın gidişinde yerelleşmenin önemini kavrayan bir yerden bir şeyler söyleyen bir partiydiniz, şimdiyse tam aksine tamamen merkezîleşmeyi ve tekelleşmeyi öneren bir anlayışa evrildiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Bu vesileyle yani turizmin teşvikiyle ilgili bu yasa teklifi vesilesiyle bir kez daha şunu düşünmenizi rica ediyorum: Arkadaşlar, geçmişteki duruşunuz daha doğruydu ve geçmişteki duruşunuzdan yola çıksaydınız eğer bugün böyle bir kanun değil ya da Kültür ve Turizm Bakanlığına yetkilerin verilmiş, özellikle rant içeren alanlardaki yetkilerin Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmiş değil, aksine belediyelere göçerilmesine ilişkin bir teklif getirebilirdiniz ve böyle bir teklif çok daha anlamlı bir şey olurdu ve muhtemelen de bütün Meclis tarafından da onaylanabilirdi. Ama arkadaşlar -cümlemi de öyle bitireyim- neden Türkiye ekonomisini ve Türkiye'deki toplumsal yapıyı iyi yönetemediğinizin açık nedeni de buradadır. Üzerine biraz kafa yorarsanız anlaşılır ki bu ülke bu kadar merkezî kararlarla yönetilemez, yönetilememiştir, dolayısıyla da bazı kararların, özellikle yetkilerin yerele geçirilmesi konusunda bir anlayış üretmeniz lazım. Bunu yapamadığınız sürece, ben size söyleyeyim, İbn-i Haldun'dan beri biliyoruz ki merkezîleşme daima ve daima kırılma demektir.
Teşekkür ederim.
İyi akşamlar. (HDP sıralarından alkışlar)