| Konu: | Dış politikada yaşanan güncel gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 28.05.2019 |
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün kısaca dış politikada birkaç güncel gelişmeye değinmek istiyorum. Malumunuz, bayağı bir zamandır Türkiye'de hem içte hem de dışta kutuplaştıran, çatıştıran bir söylemle politika yapılıyor. İçte kutuplaştırıcı, çatışmacı söylemin sonuçlarını İstanbul seçimlerinde gördük. Bu kutuplaştıran, çatıştıran söylemin ne topluma ne de iktidara herhangi bir şey kazandırmadığı ortada.
Diğer taraftan, dış politikada yine uzun zamandır gözlemlediğimiz yani kaba bir tabirle "Ver mehteri!" diye tarifleyebileceğimiz bir politik söylem söz konusu. Bundan kastım, sürekli olarak dış politikayı bir halkla ilişkiler enstrümanı gibi düşünüp popülist, seçim meydanlarında bizim, hani "Ey Trump!" "Ey Obama!" "Ey Merkel!" "Ey Putin!" gibi birtakım efelenmelerle gözlemlediğimiz ama nihayetinde yaptırımlar da gelince "Dostum Trump" "Dostum Obama" ne bileyim işte "Dostum İsrail" gibi dış politikada çark edildiğini de biz gözlemledik.
Şimdi, Türkiye, dış politika itibarıyla son derece dar bir konjonktüre giriyor. Dikkat ederseniz hem Rusya'yla hem Amerika'yla... Yani Rusya'yla yakınlaşmanın, Amerika'yla uzaklaşmanın temelinde Türkiye'nin Suriye ve Rojava politikası söz konusu. Kürt karşıtlığı üzerinden uzun zamandır devam ettirilen bu politikalar, en nihayetinde bir yol ayrımına gelmiş durumda. İdlib'de Rusya'yla olan ilişkiler iyice geriliyor. Yine Rojava hattında Amerika'yla bir dizi müzakereler falan yapılıyor ama söylemeye çalıştığım temel nokta şudur: Türkiye'nin hem Rusya'yla hem Amerika'yla hem Avrupa'yla, Avrupa Birliğiyle, Avrupa Konseyiyle ilişkilerini dolayımlayan, ilişkilerini yeniden şekillendiren meselenin ortasına baktığımız zaman, Ora Doğu'da koskocamanlaşmış, uluslararası bir karakter almış ve Suriye'de, Rojava'da şu an somutlaşmış bir Kürt meselesi söz konusu. Maalesef, bu Kürt meselesine demokratik diyalog, uzlaşı temelinde çözüm bulamadığınız zaman ne oluyor? Güvenlik ve askerî politikalara hız veriliyor. Bugün, malumunuz, "Pençe Operasyonu" diyorlar sanırım, yine başlıklar atıldı, sınır ötesi operasyon... Sanırım ilki 1980'lerde filan yapılmış, otuz beş yıldır aynı hikâyeleri tekrar tekrar dinliyoruz.
Sınır ötesi operasyonlardan bir taraftan medet umuluyor, diğer taraftan -uluslararası basına da çok yakın bir zamanda düştü- Türkiye'de çok gündem olmadı ama İdlib'deki gerilim yüzünden Türkiye'nin, Türkiye adına vesayet savaşları yürüten gruplara tekrar silah gönderdiğine dair birtakım bilgiler uluslararası medyada yer buldu. Şu ana kadar Hükûmetten herhangi bir doğrulama veyahut da yalanlama gelmedi. Orada da mesele şöyle bir noktaya doğru seyrediyor arkadaşlar: Rusya'yla yani "Dostum Putin" siyasetinin de artık bir yol ayrımına geldiğini görüyoruz. Tabii, Türkiye'deki Suriye'ye yönelik politikayı özetlemeye çalışırsak bir iki kelimeyle "Kürt, anasını görmesin." siyasetidir herhâlde. Bunun şu ana kadar bu ülkeye de bu iktidara da doğru düzgün bir faydası olmadığını biz görüyoruz. Rusya'ya verilen tavizler, Amerika'ya verilen tavizler -ekonomik tavizler, diplomatik tavizler- sonunda gelinen nokta, kangrenleşmiş ve hâlâ çözülememiş Orta Doğu'nun orta yerinde kocaman bir Kürt meselesi var. Bizim, dünyayla -Avrupa özellikle- Avrupa, Amerika, Rusya'yla ilişkilerimizin başka bir seyir alabileceğini düşünüyoruz ama bunun merkezinde de Kürt meselesine dair ciddi bir değişikliğin olması gerekiyor. Yani şöyle bir düşünün: Türkiye, Orta Doğu'daki Kürtlerle, Suriye'dekilerle, Türkiye'dekilerle ilişkilerini tekrardan daha dostane bir şekilde, demokratik diyalog çerçevesinde yeniden şekillendirme gibi bir yola girerse biz inanıyoruz ki hem Türkiye'de yaşayan halklar için hem de Orta Doğu halkları için ciddi bir istikrar vesilesi, bir barış vesilesi olur. O açıdan da Hükûmete tekrar rasyonel, demokrasiye dayalı, barışı önceleyen politikalara öncelik vermesini ve savaş tamtamlarını bir an önce susturmasını salık veriyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)