GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:85
Tarih:29.05.2019

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, az önceki tartışmayı dinlerken insan hayretler içinde kalıyor.

Bu mübarek ramazan ayında, vallahülazim ve billahilkerim, bu kadar yalanı bir araya getirip dizmek büyük günah. Ben bir kez daha bu kadar yalanı bir arada sıralayabilme, olanı ters yüz edip başkası yapmış gibi anlatma yeteneğini, Pinokyo efsanesinin hayata geçeceğini ümit ederek ifade etmek istiyorum.

Değerli grup başkan vekilimiz bir açıklamasında "Torba yasa değil." demişti bu yasa için "çorba yasa" demişti. Hakikaten, önümüze gelen yasaların toplamına baktığımızda çorbaya dönüşmüş durumda ve torba yasa bu iktidarın geleneği hâline geldi.

Yine bu haftaki bir konuşmasında AKP grup başkan vekili, ilkokul öğretmeninin elma ile armudun toplanmayacağına dair ona verdiği eğitimi hatırlatarak bir konuşma yaptı. Ben de buradan hatırlatıyorum: Bu iktidar elmayı, armudu, her şeyi birbirine karıştırarak çorba sunuyor ortaya ve yasama çorba olunca yürütme daha beter oluyor, yürütme hiçbir şeyi yürütemiyor. Hasbelkader yasayı uygulamak isteyen ya da uygun gördüğü biçimde davranmak isteyenlerin kafalarının üzerinde ise bu iktidar Demokles'in kılıcı gibi iktidarını sallıyor ve en nihayetinde, bir şafak operasyonuyla kapılar kırılıyor ve gözaltılar gerçekleşiyor ki bunun örneğini bu ülkede çok gördük.

Buradan şunu sormak istiyoruz: Burada toplumun yakıcı sorunlarından birisi olan 3600 ek gösterge ve EYT neden görüşülmüyor, neden bu Meclis bu kararları almıyor?

Yine, bu gelen torba yasa içinde şöyle bir madde var, 7'nci madde: "Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, uhdesindeki ruhsatları bölerek aynı alan için Genel Müdürlükten birden fazla yeni ruhsat talep edebilir. Genel Müdürlük tarafından Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü adına yeni ruhsatlar düzenlenebilir."

Ben burada soru sormak istiyorum: Neden? Bu sorunun cevabını ben burada verebileceğinizi düşünmüyorum. Daha önce de bu kürsüden bu konuyu konuşmuştuk. Çünkü Maden Yasası sıklıkla, ısıtılıp ısıtılıp bu Meclise getirilmektedir. Bilirkişiler diyor ki: "Havza madenciliğinde ısrar etmeliyiz. Havzayı birden çok parçaya bölüp onu ruhsatlandırmak birçok felakete sebep olacaktır." Bunun en tipik örneğini Ermenek'te, Soma'da, Şirvan'da yaşadık. Oysa yapılması gereken -maden yenilenebilir bir enerji değildir- kâr odaklı düşünmemek, ihtiyaç odaklı düşünmek ve bütünsel olarak, havza biçiminde ele almak. Böylece güvenlik açısından arama kurtarma ekiplerinin daha iyi faaliyet yürüteceğini buradan biz daha önce de ifade etmiştik. Ama burada bilirkişilere, bu konuda çalışma yürütenlere, sendikalara sormak yerine maden havzalarının parsellenip ruhsatlandırılarak -parsel parsel- yandaşlara, sermayeye peşkeş çekilmek istendiğini bir kere daha ifade etmek istiyoruz.

Aynı zamanda, havza madenciliği yapılmaması durumunda, tarım arazilerine, su kaynaklarına verilen zarar, havanın kirletilmesi hiçbir biçimde hesaba katılmamaktadır. Bakın, burada ekosistem korunmuyor. İnsan yaşamını, madencinin hayatını bu kadar ilgilendiren meseleler bir torbanın aparatı olamaz, olmamalıdır da.

Ünlü tiyatro yazarı Dario Fo'nun "Ulrike" diye bir monoloğu vardır. Ulrike, bir kadın olarak otokrasiye karşı mücadele yürütürken gözaltına alınıp bir hücreye tıkılıyor. Ve her şey bembeyaz, akan kan beyaz, soluduğumuz hava beyaz, kara elmas da bembeyaz gözüküyor insanların gözüne yani anlayacağınız, her şey tek renk ve bembeyaz; tıpkı bu Meclise taşıdığınız beyaz torbalar gibi.

82 milyonu beyaz bir gemiye sığdırmak isteyen iktidar lortlar kamarasında kendini garantiye aldığını zannediyor. Bacalar, bacalardan tüten ağıtlar, ölüm tehdidi kokan maden ocakları, can çekişen demokrasi umurunuzda değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Milletvekili.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Ulrike'nin otokrasiye direnen ruh hâli tam olarak şuydu; az önce bir "yalan dünyası" tarifi vardı ya ve her gün, her saat biz şu sıralardan onları dinlemekteyiz ya, işte, bunlara cevabı şu: "Size rağmen akıl sağlığımızı koruyacak, bu ülkedeki tüm renkleri görecek, yaşayacağız; yoksullar, emekçiler ve ezilenler beyaz geminize ortak olmayacak." Bizim de ruh hâlimiz tıpkı Ulrike gibidir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)