GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti, Gürcistan Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:86
Tarih:30.05.2019

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gazi Meclisimizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti, Gürcistan Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Bu kanun teklifini desteklediğimizi ifade etmek isterim. Özellikle Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından 3 ülkenin geliştirmiş olduğu ilişki seyri, bugün hakikaten sadece bölgemize değil, dünyaya örnek olacak ve aynı zamanda bölgemizin istikrarıyla birlikte tüm dünyanın geri kalanının istikrarına katkı sağlayacak bir düzlemde ilerlemeye devam ediyor. Bu, son derece olumludur. Nitekim, 3 ülkenin iş birliğinin kırılgan coğrafyaların başında gelen Kafkasya coğrafyası gibi bir bölgeyle birlikte aynı zamanda Orta Doğu coğrafyasına da tesir ettiğini gözlemlememiz lazım. Benzer şekilde, Hazar Denizi ile Doğu Akdeniz'in de, hatta ve hatta Karadeniz'in de 3 ülkenin yani Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan'ın beraber, müştereken geliştirmiş olduğu iş birliği sayesinde huzur iklimine sahip olduğunu bizler gözlemliyoruz.

Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu gibi, TANAP gibi, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı Projesi gibi veyahut Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı gibi 3 ülke tarafından geliştirilen ve faaliyete sokulan bu projeler, gerçekten bir model olma özelliğini taşıyor, hem enerjinin istikrarını tesis etme anlamında hem ulaşımın, malların, ticaretin sürekliliği ve korunması anlamında hem de diğer siyasi neticeler anlamında, bu 3 ülkenin, ülkemizin Azerbaycan ve Gürcistan'la geliştirmiş olduğu iş birliğinin anlam ve öneminin büyük olduğunu ifade etmek isteriz.

Tabii, yine, ülkelerimizin iş birliğinin sadece bu coğrafyayla sınırlı kalmadığı, aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından bir seçenek olmayan ancak aynı şekilde zorunluluklarımız arasında yer alan Türk dünyasıyla iletişimimizin ve bağımızın tesis edilmesi ve korunması açısından da gerçekten Azerbaycan ve Gürcistan'la olan iş birliğimizin seviyesinin gelişmesi büyük önem arz ediyor.

21'inci yüzyılda, artık, hem güç hem de sermaye gitgide daha fazla Batı'dan Doğu'ya doğru kayan bir hâl almaya başladı. Kimileri, bu düzenin artık Vestfalya'yla alakalı başlayan tartışmaları da sonlandıracağı, üstünlük mücadelesi serüveninde de birtakım değişimlere sebep olacağı şeklinde değerlendirmeyi ortaya koydular.

İşte, böylesi bir dönemde, Çin gibi bir ülkenin yeni İpek Yolu Projesi'ni başlatmasının hemen ardından "Orta Kuşak" olarak adlandırılan coğrafyada yani hem Türkistan coğrafyası hem de aynı düzlemde yer alan ülkemizin yer aldığı paralelde yeni ulaşım güzergâhlarının hayata geçirilecek olması, hiç şüphe yok ki Türkiye'nin Azerbaycan ve Gürcistan'la beraber attığı adımlar, bu çaba, gayret elinin güçlenmesine sebep olan neticeleri doğurmuştur. Edirne-Kars Demir Yolu Projesi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi altyapı ve ulaşım yatırımlarının yapılması belki bugünlerde farklı gerekçelerle de olsa tartışmaya sebebiyet vermiş olabilir ancak gelecek noktasında gerçekten Türkiye'nin elini güçlendiren projeler olmakla beraber, uluslararası arenada da yine ülkemizin prestijine ve diğer alanlarına katkı sağlayacak girişimler şeklinde değerlendirilecektir düşüncesini taşıyorum.

Bu sebepten ülkemizin Gürcistan ve Azerbaycan'la birlikte -can Azerbaycan'la birlikte- var olan iş birliğini daha da ileri bir seviyeye taşıyarak bunu savunma alanına da götürmesi hakikaten değerlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bundan sonraki bölümünde ise son günlerde gündemimiz içerisinde yer alan bir başka hususa dikkatinizi çekmek istiyorum ki o da Doğu Akdeniz'de yaşanan gelişmelerdir. Son yıllarda Doğu Akdeniz'de bulunan hidrokarbon yatakları, sadece buraya kıyısı olan ülkelerin değil aynı zamanda küresel düzlemde, yine biraz önce ifade ettiğimiz tarzda üstünlük mücadelesi veren ülkelerin de dikkatinin bu alana çekilmesine sebebiyet vermiştir. Dikkat buyurunuz, bu alanda tahminlere göre 1,7 milyar varil petrol bulunmaktadır; yine, 122 trilyon fitküp doğal gaz gibi bir miktardan bahsedilmektedir ki bu, hem küresel petrol piyasasını hem de küresel doğal gaz piyasasını baştan sona etkileyecek, siyasi bazı sonuçları olacak, ciddi sonuçları olacak bir kaynağın varlığına işaret ediyor.

İşte, böylesi bir dönemde ülkemizin Fatih ve Barbaros gemileriyle Doğu Akdeniz'de uluslararası deniz hukuku gereğince bize ait olan alanlarda arama tarama ve sondaj faaliyetlerini icra etmesini de önemsediğimizi ifade etmek isterim. İnşallah bu çabalar netice verir ve Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi gemisiyle kendi mavi deniz alanlarında kendi kaynağına ulaşır ve bu kendi kaynağını da yine millî imkânlarla kullanarak Türkiye'nin kendisine katkı sağlar düşüncesini taşıyorum.

Bütün bunlar olurken, dikkat buyurursanız, ülkemizin Doğu Akdeniz'de var olan deniz sahalarını sınırlandırma çabaları da artmış durumda. Bölgedeki askerî hareketlilik oldukça fazla ancak bütün bunlar içerisinde bir husus var ki buna dikkat çekerek sözlerimi tamamlamak istiyorum.

Geride bıraktığımız yıllarda hatırlarsak İtalya'ya ait bir enerji şirketi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hemen güneydoğusundaki bir alanda arama tarama faaliyetlerine girmek istemişti. Ülkemizin bu anlamda sergilemiş olduğu kararlı duruş ve donanmamızın faaliyetleri karşısında bu enerji şirketi geri çekilmek durumunda kalmıştı. Ve Güney Kıbrıs Rum kesimi de hem ülkemizin hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını gasbeden bir anlayışla ilan ettiği Doğu Akdeniz'deki 13 parselle alakalı, bundan sonraki süreçte, gerçekten, ciddi manada zorlandığını hissetmişti, bunu da duyurmuştu. Şimdi bu, bir tecrübe edindirmiş olacak ki geride bıraktığımız günlerde Güney Kıbrıs Rum kesiminin bir ülkeyle iletişimi oldu ve bir anlaşma imzaladıklarına dair belli başlı bilgiler, başta Rum medyası olmak üzere bazı Avrupa medyasında da yer aldı. Fransa ile Güney Kıbrıs Rum kesiminin yapmış olduğu anlaşmaya göre; Fransa, Güney Kıbrıs'ta bulunan Evangelos Florakis Deniz Üssü'nü kullanma hakkına sahip olacak önümüzdeki dönemde ve Fransız donanmasının da yine bu üs sebebiyle, Güney Kıbrıs Rum kesimiyle beraber Doğu Akdeniz'de bulunmasının da önünün açılacağı ifade ediliyor.

Başka bir husus daha var ki son derece önemli, o da şudur: Fransa'ya ait olan bir enerji şirketinin Güney Kıbrıs Rum kesiminin ilan ettiği sözde parsellerde yapacağı arama tarama faaliyetlerinde Fransız donanmasının bu Fransız enerji şirketine eşlik edeceği ve bunu koruyacağı hususu. Kime karşı? Güya Türkiye'ye karşı. Kimin alanlarında? Türkiye'nin sahip olduğu deniz alanlarında.

Elbette bir konunun altını çizmek lazım yeri gelmişken. Hem 1960 Anayasası'na göre -Kıbrıs'la alakalı- hem de 1959 ve 1960 yıllarında imzalanan Londra ve Zürih Anlaşmaları gereğince Kıbrıs Adası'nda 3 garantör ülke var: Biri Yunanistan, biri İngiltere, diğeri de biziz. Tabii, geride bıraktığımız yıl Kıbrıs'la alakalı müzakereler İsviçre'nin Crans-Montana kentinde sürerken hem bu müzakereler esnasında hem de bu müzakerelerin başında öne sürülen bir husus vardı ki bizim de zaten kabul etmediğimiz ana konuların başında geliyordu, o da adadaki garantörlük sisteminin kaldırılması yahut değiştirilmesi hususuydu. İşte bu şartlar altında bu tartışmalar alevlendirilmişken içerisinde bulunduğumuz dönemde birileri diyor ki: "Efendim, garantörlükler değişsin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kıbrıs'a garantörlük dâhilinde gelsin, yerleşsin." Başka? "NATO gelebilir." Başka? "Avrupa Birliği gelebilir." Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesiminin bu anlamda Avrupa Birliğini ön plana sürdüğünü görüyoruz. Kaldı ki bahse konu olan izah ettiğimiz anlaşmalar çerçevesinde Yunanistan'ın burada herhangi bir askerî üs kuramayacağı ortadayken, işte, dikkat edilmesi gereken husus karşımıza çıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ÖZDEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

Fransa'nın buraya getireceği donanmasını ve askerlerini, Avrupa Birliğinin daha evvelden kurmuş olduğu ve "PESCO" adı verilen ortak Avrupa ordusu çerçevesinde taşınabileceği ifade ediliyor. Hiç şüphe yok ki önümüzdeki dönemde Doğu Akdeniz konusu daha fazla gündemimize gelecek.

Ancak burada Kıbrıs Türklüğünün hak ve menfaatlerini korurken, ülkemizin Doğu Akdeniz'de yer alan mavi vatan hudutlarını hassasiyetle ve kararlılıkla korurken Kıbrıs üzerindeki garantörlük haklarımızı da korumamızın elzem olduğunu ifade ediyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.

Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)