GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:87
Tarih:11.06.2019

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Zamansız ölümüyle hepimizi yasa boğan, nezaketi, saygısı ve çalışkanlığıyla hepimiz için örnek bir isim olan Denizli Milletvekilimiz Kazım Arslan'a Allah'tan rahmet, acılı ailesine, Denizli'mize ve Meclisimize başsağlığı dileyerek sözlerime başlamak isterim.

Değerli arkadaşlarım, bayram sırasında Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla illerimizde cezaevlerini ziyaret ettik. Tutuklu ve hükümlü yurttaşlarımızla, aileleriyle bayramlaştık, özveriyle çalışan infaz koruma memurlarımızla bayramlaştık, sohbet ettik, sıkıntılarını, dertlerini dinledik.

Bu vesileyle Genel Başkan Yardımcımız Veli Ağbaba'nın koordinasyonuyla Türkiye'nin dört bir yanında bu ziyaretleri gerçekleştiren milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ederken, ortak gözlemlerimizi sizlerle paylaşmak isterim.

Öncelikle, cezaevleri tıka basa dolu. 10 kişilik koğuşlarda 20-25 kişi, hatta bazen daha fazlası kalmakta. Ziyaret ettiğim 1.400 kişilik Eskişehir Cezaevinde 2.300 kişi yatıyor. "Nasıl oluyor?" derseniz: İnsanlar ya nöbetleşe uyuyorlar yani bir grup gece uyuyor, aynı yataklarda ikinci grup gündüz uyuyor ya da yerlerde, hatta tuvalet önlerinde uyuyorlar. Doluluk nedeniyle memleketlerine uzak cezaevlerinde kalmak zorunda olanlar var; eşi, çocuğu, anası, babası uzaklık nedeniyle ziyaretlerine dahi gidememiş. Kalabalık nedeniyle mahkûmlar haftada 1 yerine 15 günde, ayda 1 kez sosyalleşme saatine çıkabiliyorlar.

Cezaevlerinde insan haklarına aykırı tecrit uygulaması yürürlükte. Bakın, Silivri'de görüştüğüm sivil toplum aktivisti Yiğit Aksakoğlu'na aylardır insan yüzü gösterilmiyor, yanına kimse verilmiyor, boşluk olan diğer koğuşlara gönderilmiyor. Düşünebiliyor musunuz, sosyalleşme saatine bile tek başına çıkarılıyor, kimseyle görüştürülmüyor. Aslında yargı kararı olmadan bizden hiçbir farkı olmayan masum birine karşı bu nasıl bir adaletsizlik, nasıl bir peşin ceza kesmektir?

Değerli arkadaşlarım, özellikle hasta mahkûmların tedaviye ve ilaca erişimde yaşadığı sorunlar ve nakil araçlarının yetersizliği de çözülmesi gereken önemli sorunlar. Sadece kapalı cezaevlerinde değil açık cezaevlerinde de sıkıntı büyük. Orada da balık istifi gibi yatmak zorundalar. Hijyen problemleri büyük. Birçok mahkûm bu sıkıntılar nedeniyle infazlarını yakmak pahasına açık cezaevlerine geri dönmüyor.

Kadın cezaevlerine ziyaretlerimizde anneleriyle kalmak zorunda olan çocukların dramını üzülerek yerinde gördük. Artık Türkiye'yi cezaevinde büyüyen çocuklar ayıbından kurtarmak zorundayız.

Cezaevlerinde on binlerce öğrenci var, eğitim hakları ellerinden alınmakta. Kitap, gazete, mektup bile içeride bir sorun hâline gelmiş değerli arkadaşlarım.

Hepimizin "Hakan Kara" olarak tanıdığı gazeteci Hakan Karasinir'e soyadı "Kara" yazıldı diye kırkyıllık dostu Profesör Emre Kongar'ın mektupları verilmiyor.

Kimi yerde Cumhuriyet, BirGün, Sözcü kimi yerde Yeni Yaşam, Evrensel, Karar yasaklı; bir türlü ulaşılamıyor.

Değerli milletvekilleri, artık mazide bıraktık diye düşündüğümüz işkence ve kötü muamele iddiaları da maalesef gün geçtikçe artmakta. Cezaevlerinden intihar haberleri gelmekte. Bakınız, ülkemizin iki büyük barosu üzerinde ciddiyetle durmamız gereken iki önemli işkence raporu yayımladı. Çıplak aramalar, kelepçeli muayeneler, kaba dayak, siyasi tutuklulara terörist muamelesi yapılması, hücre cezalarından sürgün gibi sevk uygulamalarına birçok keyfî disiplin cezası, hepsi cezaevlerindeki insani krizi derinleştirmekte. Cezaevinde de olsa insan onuru korunmalıdır. İşkence ve kötü muamelenin insanlık suçu olduğu hiç unutulmamalıdır.

Değerli arkadaşlarım, gittiğimiz her cezaevinde af ya da infaz düzenlemesi söylentilerinin mahkûmları ve ailelerini umutlandırdığını, ciddi beklentiye soktuğunu gördük, işittik. Türkiye'de tüm sorunlarda olduğu gibi bu meselenin çözüm yeri de burası yani Türkiye Büyük Millet Meclisi olmalıdır. Eğer siyasi partiler bu konudaki söylemlerinde samimilerse düzenleme Parlamentoya getirilmeli ve tüm siyasi partilerin konuya ilişkin görüşleri dinlenmelidir.

Ziyaretlerimiz sırasında cezaevlerinde olağanüstü gayretle görevlerini yapmaya çalışan infaz koruma memurlarımızla da bayramlaştık, dertleştik. Cezaevlerinin doluluğu onların omuzlarındaki iş yükünü, sorumluluğu daha da artırıyor. Herkes bayram yaparken onlar fedakârca çalışıyorlardı. Özverili hizmetleri için buradan teşekkür ederken, onların bizlerden talep ve beklentilerinin bir an önce yerine getirilmesi gerektiğini anımsatmak isterim. Kadroları mutlaka emniyet hizmetleri sınıfına aktarılmalı, 3600 ek göstergeden mutlaka yararlandırılmalıdırlar.

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın sonunda bir konuya da özel olarak değinmek isterim. Önce gazeteci, sonra da milletvekili olarak 2010 yılından bu yana cezaevlerinde gazetecileri ziyaret etmekteyim. İlk kez Mustafa Balbay'ı, Tuncay Özkan'ı, Soner Yalçın'ı, Deniz Yıldırım'ı ziyaret etmiştim on yıl önce. Dün, terörist olmakla suçlanan, yılları çalınan bu isimlerin tamamı beraat ettiler; kimi Meclisimizde, kimi basında bu memleket için, hepimiz için çalışmakta, fikir üretmekte.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Çakırözer.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Tabii Sayın Başkanım.

Ama on yıl sonra yine gazeteciler bayramı cezaevinde geçiriyorlar. Musa Kart eline kalem dışında taş dahi almayan bir çizer, Ayşe Düzkan hayatını hep eşitlik uğruna, insanca yaşam uğruna geçiren bir yazar; ne günahları var, niye hapisteler?

On yıl önce Profesör Mehmet Haberal'ı, Profesör Hilmioğlu'nu ziyaret ediyordum cezaevlerinde, terörist oldukları iddia edilen. Bakın, her ikisi de çıktılar. Şimdi Sayın Haberal Dünya Organ Nakli Derneğinin Başkanı, Türkiye'nin yüz akı, gururumuz; ülkemizin vatandaşlarımızın eğitimine, sağlığına katkı sağlıyor. Ama yine akademisyenler bu bayramda cezaevindeydi. Profesör Füsun Üstel sadece düşüncesi nedeniyle Eskişehir Kapalı Cezaevinde geçirdi bayramı.

O dönem Doğu Perinçek yatırılıyordu, Tuncay Özkan yatırılıyordu cezaevinde "Elimizde belge, kayıt var." diyerek; şimdi de Eren Erdem var, Sırrı Süreyya var, Selahattin Demirtaş var.

Ergenekon kumpasında bu ülkenin yüz aklarından Türkan Saylan gözaltına alınarak zayıf bedeni ölüme itiliyordu; şimdi de Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu cezaevlerinde yok yere çürütülüyorlar.

Olmaz değerli arkadaşlarım, bu bizim kaderimiz olmaz, olmamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın.

Buyurun.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Cumhuriyetimizin 100'üncü yılını kutlayacağız. Yazan, çizen, düşünen insanlarımızı, bu ülkenin büyük yatırım yaptığı bilim insanlarını zindanlarda çürüterek beraberlik bağlarımızı güçlendiremeyiz. Artık bu son olsun; bundan beş, on, yüz yıl sonra bu onurlu kürsüye gelen milletvekilleri benim yaptığım gibi "On yıldır, cezaevinde gazetecileri, akademisyenleri ziyaret ediyorum." demesin "Bilim insanlarımız içeride çürüyor." demesin. Bana, bize, size, hepimize düşen temel görev, ülkemizi insanca, kardeşçe yaşanan bir memleket hâline getirmektir. Bunun yolu demokrasidir, hukuk devletidir, bağımsız yargıdır. Gelin, el ele bunun yolunu açalım.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)