| Konu: | Aşı kullanımının önemine ve aşı karşıtlığının risklerine ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 12.06.2019 |
SERVET ÜNSAL (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilli arkadaşlarım, Denizli Milletvekilimiz Sevgili Kazım Arslan ağabeyimize rahmetler dilerken, ailesine de başsağlığı diliyorum.
Bugün, tabii -hekim olunca her zaman sağlığı ben ön plana alıyorum, sizleri de bilgilendirmek için bugün buradayım- aşı gündemimde.
Değerli arkadaşlar, yoğun gündemler arasında ülkemizde geri planda kalan ancak aslında çok çok önemli, kritik meselelerden biridir aşı. Tabii, sebebi bilgi eksikliği olabilir, cahillik olabilir, yobazlık olabilir ama bir aşı karşıtlığı gündemimizde arkadaşlar. Bu da halk sağlığını tehdit ederken, yurttaşların bu güvensizliğine karşı yetkililerin duyarsız kalması meseleyi çok kritik bir noktaya getiriyor. Sağlık Bakanlığı bu konuda sorumluluğunu bilmeli ve aşı reddine karşı çok ciddi bir şekilde harekete geçmeli ve bilgilendirmeler yapmalıdır.
Değerli arkadaşlar, insan sağlığı açısından bu denli önemli olan bu aşılama hizmetinin yaygınlaşmadığı yıllarda Türkiye'de her bin bebekten 150 ila 200 arasında çocuğumuzun öldüğünü görüyorduk 1 yaşına gelmeden. İşte, bu vahim tabloya geri dönülmemesi için aşı karşıtlığını bitirmek adına sağlam politikalar üretmeliyiz.
Evet, arkadaşlar, sadece kızamık aşısının bile son on beş yılda 20 milyon çocuğun hayatını kurtardığını söylemek istiyorum. İşte, bu konuya duyarsız ve tedbirsiz kalmayalım, gelişmiş ülkeler bu işe hemen el attı. Örneğin son günlerde Amerika'da görüyorsunuz, kızamık aşısıyla ilgili ciddi bir çalışma var. Yine, örneğin İtalya'da anaokulu ve ilkokula gidecek çocukların, mutlak ve mutlak aşı kartı olmadan alınmadığını bildirmek istiyorum arkadaşlar. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Avrupa'da kızamık vakaları 2017'den 2018'e kadar 3 misli artmış arkadaşlar, 72 çocuğun -Avrupa'da bile- öldüğünü görüyoruz. Günümüzde çok önemli iki olgu var; birisi aşı, bir diğeri de suyun dezenfeksiyonu. Bunlar çocuk ölümlerinde çok önemli iki faktör değerli arkadaşlarım.
UNICEF verilerine göre aşıyla önlenebilir 6 tane hastalık çok önemli: Boğmaca, difteri, tetanos, çocuk felci, verem ve kızamık. Evet, bunlardan 1989'da 5 milyon dolayında ölüm varken arkadaşlar, bugün 100 binlere düşmüştür. Dünya Sağlık Örgütü kızamık aşısı yapılmadığı yıllarda 2,7 milyon çocuğun kızamık komplikasyonları nedeniyle öldüğünü öngörmüş. Aşının koruyuculuğu -bunu mutlak bilmeliyiz- yan etkilerinden çok daha önemlidir. Türkiye'de hiçbir aşı yaptırmamış olma durumu on üç ve yirmi altı aylık çocuklarda 2008'de 20 bin iken, bugünlerde 50 binlere yaklaşmış. Çok önemli bir konu, 50 binlere ulaştığında 10 bin çocuğun, aşı yaptırmış çocukların bile ölebileceğini söylüyorum arkadaşlar. Sadece bu rakamlar bile olayın vahametini gösteriyor.
Aşıya karşı çıkanların iddialarından biri de tabii içindeki maddeler; birisi cıva, birisi de alüminyum, ilk akla gelenler. Bir diğeri de cıva, alüminyumun dışında... Bunlarda tabii bilimsel bir kanıt yok çünkü bu gerekçe çok önemli değil, bu aşıyı kontrol eden Sağlık Bakanlığının çok yetkili elemanları değerli arkadaşlar. Ayrıca, bu aşılarda domuz jelatini bulunduğu iddiası var, bu da sağlıklı değil, doğru değil. Çünkü Sağlık Bakanlığının ithal edilen aşıları kendi laboratuvarlarında çok özel ve sıkı bir şekilde denetlediğini biliyorum. Bu denetim mekanizmasının yurttaşa açıkça anlatılması ve kaygı duyanların bilgilendirilmesi önemli arkadaşlar.
Aslında, aşıyla ilgili kesin çözümü konuşalım arkadaşalar. Güçlü bir ülke, güçlü ve sağlıklı bir toplum ne ilacını başkasından alır ne de aşısını. Yani aşının ve ilacın yerli üretimine geçmeliyiz arkadaşlar. Ancak, sağlığı sadece bir sektör, bir piyasa olarak gören yaklaşım nedeniyle sağlıkta çözüm olması gereken aşı kullanımı başka risklere yol açıyor görüyorsunuz. Yerli aşı üretiminden uzaklaşılmasıyla dışa bağımlı bir alan hâline gelmesi, aşı içerikleri üzerindeki kontrolü de azaltabilir. Oysaki ülkemizde aşının tarihçesi çok eskilere dayanıyor.
Değerli arkadaşlarım, 1720'lerde İngiltere Büyükelçisi Lady Montagu eşine yazdığı bir mektupta Osmanlı'da çiçek aşısının olduğunu söylüyor. 1885'te çiçek aşısı için kanun çıkarılıyor. 1885'te dünyada ilk kuduz aşısı bulunuyor ve iki yıl sonra da ülkemize geliyor arkadaşlar ve üretimine geçiliyor. Cumhuriyetin başlarında, hatta savaş yıllarında bile aşı üretiminin yapıldığını görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin Sayın Ünsal.
SERVET ÜNSAL (Devamla) - Ama zaman ilerledikçe yerli üretimden uzaklaşılmış, bugün geldiğimiz noktada aşı üretimi gerçekten sıkıntılı bir hâle gelmiştir. Yerli üretime son verilmesi nedeniyle arkadaşlar, aşıya bütçeden ayırdığımız para 2002 yılında 26 milyonken bugün 893 milyon lira olmuştur. Şu an hiç bahane üretmeden, ertelemeden, engel koymadan, kem küm etmeden harekete geçmeliyiz arkadaşlar. Sağlıklı nesiller ve güçlü bir gelecek için yerli aşı ve ilaç üretimine başlanması millî sorumluluktur, hepimiz için çok önemlidir. İnsanlığa hizmet yeri olan Türkiye Büyük Millet Meclisi için, sizler için, hepimiz için, bir arkadaşımızın, bir ozanımızın sözüyle konuşmamı bitireceğim: "Gerçeklerin kalbi aynadır Hakk'a/ Beytullah gönüldür, değildir Mekke/ Ne mescit isterim ne dahi tekke/ İnsanlığa hizmet ibadetimdir." diyor.
Teşekkür ediyorum Sevgili Başkanım, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)