GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askeralma Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:90
Tarih:18.06.2019

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Askerlik süresinin kısaltılması ve benzeri düzenlemelerin Meclisin gündemine gelmesini olumlu karşılıyoruz. Zorunlu askerlik bize göre tarihe karışmış bir uygulamadır, bir an önce bundan vazgeçilmesi gerekir diye düşünüyoruz.

Uzmanlar zorunlu askerlik için "toplumu militaristleştirme" tabirini kullanmışlardır ki bunu Türkiye tarihinde çok fazla görüyoruz. 1960'lar, 1970'ler, hele hele 12 Eylül 1980 askerî darbesi ve sonrasında gelen uygulamalarla -28 Şubat, 15 Temmuz ve benzeri durumlar- toplumun ne kadar militaristleştiğini ve askerlerin nasıl müdahaleci bir rol oynadıklarını görüyoruz ve bu süreçte de toplum hâlen onun yaralarını sarma konusunda çaba sarf ediyor diye düşünüyorum.

Askerliğin zorunlu olduğu Türkiye'de, gençlik için askerlik bir işkenceye dönüşmüştür. Hayatlarının en verimli çağlarında askerlik önlerine geliyor, bir türlü iş kuramıyor, iş sahibi olamıyor; iş sahibi olabilmek için de bir sürü sıkıntılar yaşıyor bu insanlarımız, hele hele gençlerimiz.

Gençler bedelli askerliğin bir an önce geçmesini isterler. Neden? Çünkü her dönem, bedelli askerlik var mı yok mu, olacak mı, ne zaman olacak, üç yıl içinde, beş yıl içinde bedelli askerlik hayata geçecek diye bir beklenti içinde kalıyorlar. Bunun bir yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekir ama yasal düzenlemeye kavuşturulurken de bunun Anayasa'nın eşitlik ilkesi temelinde olması lazım. Yani asgari ücret alan biri ile bu asgari ücretin 5-10 katı kadar geliri olan birinden aynı ücretin alınmasını Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olarak görüyoruz. Bu düzenleme yapılırken buna dikkat edilmesi gerekmektedir.

Dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinde özellikle zorunlu askerliğin uygulandığı ortamlarda vicdani retçiler yani silahlı askerlik hizmeti yapmak istemeyenler olabilir. Bunların da askerlik süresi kadar veya daha fazla, değişik kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılması gerekir diye düşünüyoruz; bu hakkın da sağlanması lazım.

Bilindiği gibi, her ülkede askerler o ülkenin güvenliğinden sorumludur, iç ve dış güvenliği sağlar, caydırıcı bir rol oynar. Ama maalesef günümüzde AKP Hükûmetinin Hasankeyf'te bu güvenliği barajlarla sağlamak gibi bir derdi var. Yani Ilısu Barajı inşa edilmekte ve bu Ilısu Barajı'nın inşasının ve suyun tutulması sonucu Hasankeyf gibi on iki bin yıllık tarihî geçmişi olan bir yerleşim biriminin sular altında kalmasının gerekçesini yöre halkından sorduğunuz zaman, Kürtlerden sorduğunuz zaman, bu barajın güvenlik gerekçesiyle yapıldığı herkes tarafından bilinmektedir ve bu her yerde ifade edilmektedir. Bunu -güvenliği- nereden anlıyoruz? Biz de bunu incelediğimizde şöyle anlıyoruz: Hasankeyf'te Ilısu Barajı'nın toplam maliyeti 10-12 milyar TL'dir yani bunun dolar karşılığı en fazla 2 milyar dolardır. Türkiye, bu son üç beş yıl içinde sadece Suriye'den gelen mültecilere 35 milyar dolar para harcadığını ifade etmekte; bundan dolayı da bu 2 milyar doların çok büyük para olmadığını, on yedi yıllık AKP iktidarının, gelişen bu süreçte, bir an önce vazgeçip Hasankeyf'in suların altına gömülmesini engellemesi gerektiğini düşünüyoruz. Hasankeyf, Türkiye'de yaşayan 25 milyon Kürt'ün hafızasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

Buyurun.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) - Hasankeyf'te yaşam on iki bin yıl sürekli, kesintisiz devam etmiştir. Bizim yaş grubundaki herkes o yerleşim yerlerinde o insanların yaşadığı yerleri bizzat görmüştür ve bugün oralar sular altında kalmaktadır. Bu güvenlikçi yani baraja dayalı güvenlikçi politikadan bir an önce vazgeçilmesi ve Hasankeyf'in sular altında kalmaması için bu Meclisin, daha önce gelen önergeleri tekrar dikkate alarak bunu önlemesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğer bu konuda çaba sarf ederseniz inan edin Kürtler bu Meclisi unutmayacaktır.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)