| Konu: | Askeralma Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 19.06.2019 |
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Askeralma Kanunu Teklifi'nin 41'inci maddesi üzerine söz aldım, bu vesileyle Genel Kurulu ve Genel Kurulun sevgili emekçilerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında her kanunun bir ruhu var. Şimdi, görüşmekte olduğumuz "Bu kanunun ruhu nedir?" diye sorduğumuzda -dünden beri ifade etmeye çalışıyoruz- bu kanunun ruhunda eşitsizlik var, bu kanunun ruhunda Anayasa'ya aykırılık var, halkın temsilcileri olarak biz buradayız ama bu çatı altında halkın taleplerine, halkın isteklerine uygun, bir kanun çıkarmaktan maalesef uzak duruyoruz.
Bakın, biz ne diyoruz? Zorunlu askerlik kaldırılmalıdır, kaldırılmayacaksa en azından vicdani ret hakkı tanınmalıdır. Neden, biliyor musunuz? Bakın, bu ülkede yaşayan herkes, silahı sevmek zorunda değildir; bu kadar basit. Bir kişi silah almayabilir ve bir canlıyı öldürmek istemeyebilir; dinî inançları sebebiyle bunu isteyebilir, ideolojik sebeplerle isteyebilir, siyasi saiklerle savaş karşıtı olabilir ve eline silah almak istemeyebilir. Niye bu kadar aykırı geliyor sizlere? Çok normal görülmesi gereken şeyler, sanki çok büyük bir ayıpmış gibi topluma lanse ediliyor ama bakıyorsunuz vatan, millet, Sakarya edebiyatı yapanların çocukları bedelli kuyruğunda. Bu aslında bir ikiyüzlülük. Gönüllü olmaya bırakırsanız acaba kaç kişi gönüllü gider? Herkes bir sorsun bu soruyu kendisine. Bu yüzden burada hamaset yapmanın bizce bir anlamı yok.
Burada her birimizin tek amacı, toplumun ihtiyaç ve isteklerine uygun kanun çıkarmak olmalıdır. Bakın, Montesquieu'nun "Kanunların Ruhu" adlı eserinde aslında bugün sıkça duyduğumuz şu sözlerin geçtiğini görüyoruz: "Bir saltanat hükûmetinin ya da bir istibdat hükûmetinin devam etmesi, dayanması için fazla doğruluğa lüzum yoktur. Birinde kanunların kuvveti, ötekinde hükümdarın daima kalkık yumruğu, her şeyi düzenler, yoluna koyar ama halkçı bir devlette başka bir kuvvet gerekir ki, o da fazilettir." Bunu, Montesquieu, bu eserinde söylüyor. İşte, bizim burada ihtiyacımız olan, fazilettir.
Komisyonda hiçbir değişikliğe açık değilsiniz, Genel Kurul aşamasında istemediğiniz hiçbir şeyin geçmesini kabul etmiyorsunuz, dediğim dedik şeklinde hareket ediyorsunuz, çünkü fazileti kaybettiniz değerli arkadaşlar. "Demokrasi" dediğimiz mefhum, muhalefetle birlikte güçlenir. İşte, siz bu ilkeyi unuttunuz, unuttukça da kendi çöküşünüzü hazırlıyorsunuz.
Şimdi, konuştuğumuz maddeye geldiğimizde değerli arkadaşlar, maddenin (2)'nci fıkrasında yoklama kaçağı veya bakayaların kamu ve özel kuruluşlarda çalışmayacaklarını ifade ediyorsunuz. Şimdi, bu hâliyle bir defa, bu, anayasal bir hak olan çalışma hakkının ihlali anlamına geliyor.
Bir diğer önemli nokta: Bu ülkede kayıt dışı ekonomi, en önemli meselelerden biri olarak her zaman ifade edilir ama bu maddeyle aslında kayıt dışılığı özendirdiğiniz apaçık çünkü bakaya kalmış ya da zamanında başvurmamış kişilerin eğer çalışma hakkını elinden alırsanız, özel kuruluşlarda o zaman gizli, saklı çalışmaya başlayacaktır. Peki, önemli olan nedir? Neden insanlar askere gitmek istemiyor ya da askere gitmesi nasıl özendirilir? Bunların araştırılması gerekir. Yoksa çalışma haklarını ellerinden alarak o insanların kayıt dışılığa özenmesine yol açmış olursunuz.
Bir kanun çıkardığınızda bu kanunun yan etkilerini düşünmek zorundasınız. Sadece çerçevesini bu şekilde esnek bırakırsanız, çok açık bir şekilde belirlemezseniz maalesef bu şekilde yan etkileri olacağını göremezsiniz. Bu yüzden bu maddenin aslında tümüyle bu kanundan çıkarılması gerekir.
Bakın, ben burada bir konuşma yapıyorum, AKP sıralarında, duymadığımı sanıyorlar, diyorlar ki: "Dağa git, dağa git." Ben bu ülkenin üniversitesinde yirmi iki yıl hocalık yapmışım. Eğer dağa gidecek olsaydım, bu kürsüye gelmezdim. Ayıptır!
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)