GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:94
Tarih:26.06.2019

CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinize saygılarımı sunuyorum. Burada, özellikle şehit öğretmenlerimizi bir kez daha saygı ve rahmetle anıyorum. Hepinize teşekkür ediyorum. Bütün öğretmen arkadaşlarıma, meslektaşlarıma buradan selamlarımı, saygılarımı bir kez daha iletiyorum.

Tabii, şimdi her muhalefet milletvekili, bu kürsüde konuştuğunda, Sayın Akbaşoğlu orada hazır bir refleksle cevap verme yani mevcut olan hükûmeti ya da Cumhurbaşkanlığı sistemini ya da getirilen teklifi bir şekilde savunmak adına bir reaksiyon gösteriyor. Bu, onlar için doğal ama ben bunu doğal karşılamıyorum. Tabii, Sayın Akbaşoğlu bundan sonra da muhtemelen cevap verecektir ama ondan talebimiz, beklentimiz şu arkadaşlar: Biz muhalefet olarak bütün sorunları burada dile getireceğiz, kendilerinin de gerçekten mevcut olan sorunların çözülmesi noktasında hassasiyet göstermeleridir ama bunun yerine sadece orada cevap verme reaksiyonunu gösteriyor. Bunun doğru bir tutum olmadığını... Daha önce, yedi yıl önce bir yasa tasarısı geldi, burada kavga çıktı ama aynı milletvekilleri yani AK PARTİ Grubu, değerli milletvekili arkadaşlarımız o gün savundukları bir olayı maalesef dün Komisyona getirdiler, 60 ay okula başlama yaşını önce 66'ya, bugün 69'a... Yani bazen körü körüne savunma yapılıyor değerli arkadaşlar.

Şimdi, ben cevap verme yerine Sayın Akbaşoğlu'ndan şunu bekliyorum. Bugün Serkan Topal'ın söylediklerini, bugün eğitimci olan bir insanın söylediklerini not alıp... Gerçekten bundan sonraki Komisyon toplantılarına, evet, değerli arkadaşlar, her partiden ikişer üçer eğitimci arkadaşlarımız gelsin, sendikalar da gelsin. Hep birlikte bütün eğitim bileşenlerinin toplanması ve eğitim sorunlarının çözülmesi noktasında bir irade göstermelerini bekliyoruz.

Şimdi, tabii, ben bunu her zaman söylüyorum: Her gelen Millî Eğitim Bakanı, bir önceki Millî Eğitim Bakanının sistemini değiştirmeye çalışıyor. Çünkü doğru olmadığını kendisi de biliyor. Zaten on yedi yıl içerisinde kaç Millî Eğitim Bakanının değiştirildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Ben şunu söylüyorum: Köklü bir reform yapmamız gerekiyor. Köklü bir reform yapmadığımız sürece yani açıkçası yaralara sadece pansuman yaparak eğitimdeki sorunları çözemeyeceğimizi ben burada defalarca dile getirdim ama nafile, ama nafile.

Bakın, burada, hani geleceğimiz olan çocuklarımızın FETÖ okullarına nasıl teslim edildiğini anlatmayacağım. Yani Fatih Projesi'nden Ermenek'teki o olaya kadar birçok olayı ben burada anlatmayacağım ama öğretmen arkadaşlarımızın yani eğitimin de sorunlarını kısa süre de olsa, on dakika mümkün değil, zaten anlatamayız ama birkaç madde hâlinde anlatmaya çalışacağım. Sayın Akbaşoğlu'ndan da not alıp bundan sonraki süreçte çözüm üretmesini bekleyeceğiz.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, bir öğretmen mutsuz ise, huzursuz ise, aile birliğinden yoksun ise öğrencilere nasıl yararlı olabilir? Bu, mümkün mü? Mümkün değil. Az önce diğer milletvekili arkadaşlarımız da dile getirdiler. Milletvekilleri arasında ayrım yok ama öğretmenler arasında maalesef ayrım var. Nasıl mı? Sözleşmeli, ücretli ve kadrolu... İnanın, öğretmenler odasında bile bunların tartışması yaşanıyor, kimileri rencide oluyor. Bunun önüne geçilmesi gerekmiyor mu? Gerekiyor. Bunun için Komisyonda tartıştık, evet, bizim bazı önergelerimiz şu ana kadar kabul edilmese bile şifahen dışarıda konuşmalarımız sonucunda bazı şeyler düzeltildi. Ama, bu, yeterli mi? Yeterli değil.

Kadrolu öğretmenlerin ders ücretleri, eğitim ödenekleri, ek gösterge gibi sorunları var. Sözleşmeli öğretmen arkadaşlarımızın yer değiştirme, aile birliğini sağlama ve ücrette eşitlik gibi temel sorunları var. Ücretli öğretmenlerin en temel sorunlarından bir tanesi de on iki ay çalışamama ve maalesef sözleşmeye tabi olmama sorunu.

Tabii, yönetici arkadaşlarımızın da ayrıca sorunları var. Bunu daha önce defalarca dile getirdik, liyakatin öneminden bahsetmememize rağmen bir türlü bunu aşamadık. Maalesef mülakatların sarı listelerle yapıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Sayın Akbaşoğlu, ya bu konuda siz adım atın, gerçekten bu ülkeye faydalı olacak, gerçekten bu konuda uzman olan, bilgili olan, donanımlı olan insanların yönetici olması noktasında bir çalışma yapın. Yani sadece orada olup muhalefet milletvekillerine cevap vermekten öte, bununla ilgili bir çalışma yapmanızı bekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, temel sorunlardan bir diğeri ise mesleki ve teknik eğitim öğretmenlerinin sorunları. Tabii, daha önceki milletvekili arkadaşlarımız da dile getirdiler, tekrara da düşmek istemiyorum ama şimdi, özellikle Türkiye'nin kalkınma anahtarının mesleki ve teknik eğitimden geçtiğini söyleyenlerin bu söylemine karşın son on sekiz yılda atanan mesleki ve teknik öğretmen sayısının sadece 997 olduğunu ve özellikle 87 bin kişinin açıkta olduğunu burada ifade etmek istiyorum. Bir yanda 87 bin, bir yanda 997. Biz nasıl başarılı olacağız?

Şimdi, OECD ülkeleri arasında ülkemiz kaçıncı sırada, bunu hiç düşünebildik mi?

Bakın, öğrencilerimiz...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - PISA'da sonuncu.

SERKAN TOPAL (Devamla) - PISA sonuçlarına göre, evet, PISA sonuçlarına göre OECD ülkeleri arasında...

Şimdi, tabii, öğretmenlerimiz çok şey istemiyor değerli arkadaşlar; öğretmenlerimiz mevcut olan sorunları dile getiriyor ve bizden, iktidardan, Hükûmetten, milletvekillerinden, hepimizden çözüm bekliyor. Ben burada birkaçını sıraladım, süre de yetmeyecek ama...

Değerli arkadaşlar, 120 bin öğretmen açığı var mı? Var. Peki, biz, hadi 100 bini atayamıyoruz, neden 80 bini atayamıyoruz? Sürekli medyaya çıkıyor, televizyonlara çıkıyor Hazine ve Maliye Bakanı: "Ekonomi iyi, maliye iyi, bilmem ne iyi..." O zaman niye atamıyorsunuz? Sizin elinizden tutan mı var? Gelin, destek verelim. Yani "yalan" kelimesini söylemek istemiyorum ama insan bu kadar yalan söylemez ya. Halkı bu kadar kandırmak da olmaz arkadaşlar, yapmayın.

Sözleşmeli öğretmenlerin aile birliğinin sağlanması noktasında Komisyonda da mücadele ettik, düşüncelerimizi ifade ettik. Evet, "3+1"e şu anda düşürülüyor. Bu yeterli mi? Yeterli değil. Bunun yeterli olmadığını defalarca dile getirdik.

Şimdi, sözleşmeli öğretmen, mülakata tabi tutuluyor. "Değerli öğretmen arkadaşım, 60 puana takıldın, sen kadrolu olamıyorsun." diyor. Mülakatı yapan kim, onları atayan kim, nasıl sorular soruyorlar; bunları bir araştıralım. Sayın Grup Başkan Vekili, bunları araştıralım. Gerçekten kimsenin hakkını yemeyelim, hakkının yenmemesi noktasında bir irade gösterelim.

Bakın, bunu da söylüyoruz: Orta vadede ücretli sözleşmeli öğretmen uygulamasından vazgeçilmesi gerektiğini defalarca dile getirdik çünkü eğitimin kalitesinin artması gerekiyor. Eğitimin kalitesinin artması gerektiğini söylerken bir bakıyorsunuz "nitelikli okul-niteliksiz okul." Allah aşkına ya, AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlara sesleniyorum: Bunu siz kabul ediyor musunuz? Ya, siz çocuklarınızı nereye gönderiyorsunuz; nitelikli okula mı, niteliksiz okula mı? 1.300 nitelikli okul var, geri kalan 9 bin, 10 bin okul...

Yine, eğitim emekçilerinin ek göstergelerinin 3600 olması gerektiği sadece Cumhuriyet Halk Partisinin değil bütün partilerin seçim vaatlerinde vardı. E, diyoruz ki: Tamam, getirin; biz getirmeyelim, siz getirin, biz de destek verelim. "Yok." diyorlar. Neden? Ekonomi iyi ama 3600 ek gösterge yok, ekonomi iyi ama sözleşmeliye kadro yok, ücretliye kadro yok, atama yok ama ekonomi iyi! Ekonomi iyi, Türk lirası dolar karşısında değer kaybediyor!

Buradan, bir de artan oranlı vergi dilimine son verilmesi gerektiğini, maaşlarda sabit vergi oranına geçilmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.

Eğitime hazırlık ödeneği yılda en az bir maaş tutarında olmalı ve tüm eğitim çalışanlarını kapsamalı.

Atamalarda özellikle kadın öğretmenlere karşı yapılan ayrımcılığa son verilmeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Topal, bağlayın sözlerinizi.

SERKAN TOPAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ve özellikle, haklarında herhangi bir mahkeme kararı olmadan, haksız hukuksuz bir şekilde ihraç edilen öğretmen arkadaşlarımızın derhâl görevlerine iade edilmeleri gerekiyor.

Özellikle, sendikal baskılara son verilmesi gerektiğini söylüyoruz burada. Öğretmenler bir sendikaya üye olmaya zorlanmamalı. Şimdi, tabii, AK PARTİ'li grup başkan vekiliniz genelde diyor ki "Yok öyle bir şey." Var ama. Bunu araştıralım, gelin, bir komisyon kuralım. Gerçekten, öğretmenler odasında ya da dışarıda belli bir sendikaya mutlaka üye olması gerekiyor, malum sendikaya üye olmazsa kadroya geçirilmeyeceği baskısı var mı, yok mu? Eğer "Yok." diyorsanız -ben burada olduğunu iddia ediyorum- o zaman, gelin, bir komisyon kuralım.

Gerçekten birçok öğretmenimiz geçim derdinde, kredini kartını ödeyemiyor. Hatta, şunu düşünüyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERKAN TOPAL (Devamla) - Çok özür diliyorum Sayın Başkanım, bir dakika daha...

BAŞKAN - Ama lütfen, bağlayın Sayın Topal.

Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum.

SERKAN TOPAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Öğretmenler artık gerçekten geçim derdini de bir kenara bırakıyor "Acaba, attığım 'tweet' yüzünden açığa alınır mıyım, soruşturma geçirir miyim?" bunun endişesi içerisinde derse giriyor. Peki, böyle, bunu düşünen bir öğretmenden biz nasıl başarı bekleyebiliriz değerli arkadaşlar?

Değerli arkadaşlar, ülkemiz Birleşmiş Milletlere üye 193 ülkenin 129'undan nüfus olarak daha fazladır, biliyorsunuz. Ama biz kaçıncıyız eğitimde, biz kaçıncıyız değerli arkadaşlar?

Değerli arkadaşlar, ben son olarak şunu söylüyorum: Gelin, eğitim sistemini hükûmet politikası olmaktan çıkaralım, bir devlet politikası hâline getirelim ve her yeni gelen bakan bu sistemle oynamasın, kim olursa olsun çünkü bu bizim geleceğimiz. Geleceğimizle oynamayalım.

Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)