| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 26.06.2019 |
TÜLAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bugün İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü. Doğallığında, bugün işkence üzerine burada çok söz söylendi ve söylenmesi de gerekiyor ama sadece bugün özel bir gün olduğu için değil, bu ülkede özellikle son birkaç senedir sistematik bir biçimde artan işkenceleri bizim her daim Meclisin gündemine taşıma sorumluluğumuz vardır. Evet, bu ülkede sistematik işkence var, sabaha kadar konuşsak bununla ilgili örnekleri anlatarak bitiremeyiz. Şu an elimde Antakyalı Ayten Öztürk'ün, işkencesini anlattığı 12 sayfalık bir mektup var. Değerli arkadaşlar, Ayten Öztürk gençlik dönemimizde birlikte mücadele ettiğimiz bir arkadaşımızdı, yurt dışına çıkmaya çalışırken yakalanıyor, Lübnan'dan başına çuval geçirilerek Türkiye'ye getiriliyor, altı ay boyunca da ne ailesi ne avukatlar ondan haber alamıyor; altı ay kendisi bile nerede olduğunu bilmeden sistematik bir şekilde işkence görüyor.
Bugün bununla ilgili çok sayıda örnek verildi. Bir örneği daha eklemek istiyorum: 20 Haziranda Adana Adliyesi sorgu hâkimliği önünde HDP'li gençler ters kelepçe takılarak yere yatırılıp darbedildiler ve araya girmeye çalışan Avukat Özgür Yakut darbedildi. Bununla ilgili zaten raporlar mevcut. Adli tıptan alınmış raporlar ve suç duyuruları var. Bu konuda biz bu Meclise duyarlılık ve işkenceyle etkin mücadele konusunda gerekli olan her şeyi yapmak üzere çağrımızı bir kez daha yenilemek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, şu an görüşülmekte olan kanun teklifinde 5'inci, 6'ncı, 7'nci ve 8'inci maddeler benzer mahiyettedir ve bununla ilgili konuşmalar yapıldı. Ben söz alan arkadaşların yaptığı konuşmaların bir bölümüne fazlasıyla katılıyorum: 4+4+4 bu ülkede eğitim sistemini bitiren uygulamalardan bir tanesidir. İktidar kendini sağlama almak için eğitimle uğraştı ama yine her konuda olduğu gibi ne yazık ki eğitim politikası bu iktidarın ayağına dolandı ve defaatle yenilemelerine rağmen bir türlü dikiş tutturamadılar. Bugün çıraklık eğitim merkezlerinde geçen süreyi on iki yıllık zorunlu eğitimin bir parçası olarak kabul etmek demek, on iki yıllık zorunlu eğitimi fiilen sekiz yıla indirmek demektir, bunu da açıkça ifade etmek lazım.
Evet, Türkiye çocuklar için, çocuk işçiler için -üzülerek ifade ediyorum- bir cehennem. Bununla ilgili birkaç örnek vermek isterim. Tarım işçisi, stajyer, çırak gibi alanlarda 2 milyon çocuk çalıştırılıyor. Toplamda çalışan çocukların 1999'dan 2018'e kadarki zaman diliminde yüzde 41'den yüzde 56'ya artan bir oran söz konusu. Yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çocuk işçilikle mücadele etme ve çocuk işçiliğini durdurmak üzerine Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı ilan etti 2018'i. Ama bu sene zarfına baktığımızda, değerlendirmelere ve raporlara baktığımızda çocuk işçiliğiyle değil mücadele etmek, artmasının önü açılmış durumdadır. Şu an yine gelen bu kanun teklifiyle özel sektöre, organize sanayi bölge yönetimlerinin eline resmen çocuklara deniliyor ki: "Alın, eti de sizin, kemiği de sizin, bu çocukların iş gücünden istediğiniz gibi faydalanın." O nedenle bizler bu kanun teklifine net bir biçimde hayır diyoruz.
Bir devletin, ortalama bir devletin en önemli görevi başta çocuklar olmak üzere eğitim ve sağlık hakkını parasız ve en iyi bir biçimde karşılamaktır. Ama gelin görün ki bizler çocuklarımızı eğitim adı altında özel sektörün eline verip işçileştirmenin önünü açıyoruz. Bu nedenle bizler diyoruz ki kalıcı çözümlere yoğunlaşmalıyız. Kalıcı çözüm eşit, parasız, bilimsel ve ana dilde eğitimden geçmektedir.
Değerli milletvekilleri, "Adalet çoktur diyarımızda." diyor bu iktidar ve Sevgili Nazım aslında bu adaletsizliği bizlerin gözü önüne apaçık bir biçimde şöyle sermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen Sayın Oruç.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - "Bir yanda ışıltılı bir dünya, öte yanda açlık ve zindan / Kayış koparır kolunu çocuğun / Kemiği kırılır işten eve sapsarı bir iskelet olarak gelir." Elbette Sevgili Nazım bir umudu da işaret eder ve der ki: "İnanın, güzel günler göreceğiz çocuklar/ Güneşli günler göreceğiz / Motorları maviliklere süreceğiz / Işıklı maviliklere." Çocuk işçilere ve tüm çocuklara sözümüz olsun ki çocukça ve insanca yaşanacak bir düzen kurulana dek yani motoru maviliklere ulaştırana dek bizler mücadelemizi bu Meclis kürsüsünde sürdürdüğümüz gibi yaşamın her alanında sürdürmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)