GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:100
Tarih:10.07.2019

HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansına dair partim adına söz almış bulunuyorum ve şu ana kadar muhalefetin bu ajansa yönelik olarak yaptığı bütün eleştirilere katıldığımızı ifade ediyoruz öncelikle. Biz bu ajansın kurulmasına, bu teklife karşı oy vereceğiz. Gerekçelerimizi biraz anlatalım çok kısaca.

Kıymetli arkadaşlar, birkaç bürokratın, birkaç sermayedarın yan yana gelip ortaya koyduğu, gerçekten ucube bir kanun teklifi birçok açıdan. Neredeyse hiçbir toplumsal sektör buna katılmamış, belediyelerin ne dediğine bakılmamış, çok kısıtlı bir zamanda, işte, komisyonlara bilgi verilmiş, komisyonlarda da muhalefet, gruplar doğru düzgün dinlenmeden alelacele bir kanun teklifi yapmışlar. İşte, Sayıştay denetiminden uzak, Kamu İhale Kanunu'na tabi olmayacak, turizm işletmelerinin cirolarının yüzde 1'ine el konulacak. Dün arkadaşlar "vergi" dediler; bu vergi falan değil, bunun adı gasptır, bunun adı haraçtır, bunun vergiyle bir alakası yok.

Şimdi, ben şunu çok merak ediyorum: Bir baktım Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine; içinde "turizm" kelimesi geçen bir bakanlığımız var, yaklaşık 20 bin personeli var ve bu Turizm Bakanlığında Tanıtma Genel Müdürlüğü var, illerde, ilçelerde tanıtım müdürlükleri var. Tanıtım işiyle uğraşan bu kadar çok insan, binlerce kamu personeli ne iş yapacak? Hiçbir şey yapmıyor mu ki siz turizmi de turizmin tanıtımını da aslında taşeronluğa bağlıyorsunuz. Bu, bir taşeronlaştırmadır. Yani turizmin tanıtımını milyonlarca, yüz milyonlarca dolar bütçesi olan turizmin Bakanlığı yapamıyor, birkaç tane ajansa verecekler, orada da bir çok kesime haksız kazanç elde ettirecekler.

Şimdi, bu ve başka gerekçelerle biz bu ajansa karşı olduğumuzu ifade ediyoruz ama bu kanun teklifinde ve yapılan bazı konuşmalarda şöyle bir kaygıyla hareket ediliyor; o, ilginç bir durumdu: Ben konuşmamın devamında bu imaj meselesini konuşmak istiyorum arkadaşlar.

İmaj yani şöyle bir algı var: "Türkiye'nin dışarıda kötü bir imajı var." tamam ve "Türkiye'deki kurumlar çok çalışacaklar, bu imajı düzeltecekler." Şimdi, biz de diyoruz ki: Arkadaşlar, kötü olan imaj değil, gerçek. Gerçek kötü. Siz milyonlarca, yüz milyonlarca dolar parayı da yatırın kozmetiğe, bu imajı düzeltemezsiniz. Hatırlarsanız, Dışişleri Bakanlığının bütçesinde de burada konuşmuştuk, ben kendilerine çok kibar bir şekilde şunu önermiştim, demiştim ki: "Dışişleri Bakanı olarak gerçekten Mevlüt Bey çok çalışıyor, çok fazla tanıtım için uğraşıyor. Fakat adamcağız ne yapsın, bir İçişleri Bakanı var, onun evde kırıp döktüklerini dışarıda toparlama imkânı çok fazla yok. Dolayısıyla İçişleri Bakanını görevden alın, Türkiye'nin tanıtımının yarısını zaten siz yapmış olursunuz, boşuna para harcamaya gerek yok."

Kıymetli arkadaşlar, bu imaj toplama konusunda bir iki örnek vereyim ben size. Bakın, bu SETA, daha önce, doğrusu benim şahsen akademisyenken de dönem dönem takip ettiğim, bazı kıymetli -eskiden- çalışmaları olduğunu düşündüğüm de bir kurum. Fakat SETA, artık bir düşünce kuruluşu olmaktan çıkmış, belli ki bir istihbarat kurumuna dönüşmüş. Gazetecileri andıçlamışlar. Türkiye'de artık andıçlanacak gazeteci kalmadığı için bu defa yurt dışına açılmışlar, belli ki ihale almışlar fakat kıymetli arkadaşlar, geçen sene 1,2 milyon dolar bunlar para almışlar ya, SETA'cılar, şimdi öyle bir rapor ortaya çıkarmışlar, işte BBC'dir, Sputnik'tir, Voice of America'dır, Deutsche Welle'dir, Euronews'tur gibi son derece büyük basın kuruluşlarının -tırnak içinde söylüyorum- "Türkiye'deki uzantıları" hakkında bilgi topladıklarını söylüyorlar ya, şimdi siz bu basın kuruluşlarının, bu ismi geçen basın kuruluşlarının Türkiye hakkında ne düşündüğünü zannediyorsunuz? Bütün bu basın kuruluşlarına SETA'nın hazırladığı bu rapor Türkiye'yi nasıl tanıtmış oldu, düşünebiliyor musunuz? Bir de muhtemelen Hükûmete yakın kaynaklar 1,2 milyon dolar göndermişler bu rezalete imza atsın diye. Çok Kıymetli Selahattin Başkanımız bir konuşmasında söylemişti, hatırlarsınız, Sayın Cumhurbaşkanı bir heyetle birlikte Muhammed Ali'nin cenaze törenine katılmaya gitmişlerdi, bir sürü rezalet çıkmıştı, en nihayetinde apar topar dönmek durumunda kalmışlardı, sırf o ziyaret için 1-2 trilyon para harcanmıştı. Vallahi ben de Selahattin Başkanı burada anarak kendisine ve cezaevindeki diğer arkadaşlarımıza; Figen Başkana, İdris Bey'e, herkese selam göndererek şunu söylüyorum: SETA'ya 1,2 milyon dolar verip boşuna memleketi rezil etmenin bir anlamı yok, biz zaten onu bedava yapıyoruz, HDP olarak, bu uygulamaları teşhir ediyoruz.

Kıymetli arkadaşlar, bakın, bir iki örnek vereyim size. Türkiye'nin imajını mı düzeltmek istiyorsunuz? Bakın, size bir tane imaj, alın. Bu çok ilginç bir şey, lütfen dikkatinizi çekiyorum, Sayın Başkan dâhil: Şurada gördüğünüz, bakın, böyle gülen bir tosuncuk var, çok keyifli burada; şurada gülen 3 insan var. Kim bunlar biliyor musunuz arkadaşlar? Ben size söyleyeyim: Bakın, şuradaki Fawaz Hilal diye birisi. Bu, İdlib'de Heyet Tahrir el-Şam'ın kurduğu hükûmetin lideri. Bu, 4 Temmuzda yaşanmış bir olay ve Heyet Tahrir el-Şam, Rusya'nın da baskılarıyla Ağustos 2018'de Türkiye tarafından terör örgütleri listesine dâhil edildi. Şimdi, ilginç olan şöyle bir durum -Sayın CHP'li arkadaşlar, vallahi, dikkat edin, sizin de çok işinize yarayacak- arkadaşlar: Şimdi, şu, Heyet Tahrir el-Şam'ın temsilcisi, hükûmetin temsilcisi; plaket veriyor. Kime veriyor biliyor musunuz?

VELİ AĞBABA (Malatya) - TRT'ye. Terör örgütü, resmî terör örgütü...

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - TRT ve TRT World'e. Ne için veriyor plaketi? Devrime yaptıkları katkı için plaket veriyor. TRT kime bağlı son yasal değişiklikle arkadaşlar? Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlı. TRT'nin muhabirleri, editörleri Türkiye'nin terör listesine aldığı bir tane örgüt tarafından davalarına katkı yaptıkları için ödüllendiriliyorlar. Şimdi, bunu niye söyledim? Arkadaşlar, bu, tekil bir durum değil.

Bu arada, TRT bunlardan ödül alıyor ya, HDP'ye de bütün seçim dönemi boyunca sıfır dakika yer vermiş, bakın. Özür diliyorum, haklarını yedim, bir-bir buçuk saat kadar bize küfür, hakaret etmiş, başka da bir türlü biz TRT'de yer bulamıyoruz. TRT bizim paramızla, kamu tarafından -biliyorsunuz- finanse edilen bir kamu kurumudur, hâli ortadadır. Türkiye'yi tanıtacak olan kurumların başındadır yaptıklarıyla ha TRT.

Kıymetli arkadaşlar, geçen gün televizyon izliyoruz, görüntüler var; polis Ağrı Diyadin Belediyemize gitmiş, orada eş başkanlarımızı da hastanelik edecek şekilde darbetmiş. Şöyle bir diyalog geçiyor, Milletvekilimiz Dirayet Dilan Hanım'la konuşuluyor, bizim vekilimiz diyor ki: "Siz belediye başkanlarının bilgisi, ilgisi olmadan gelip içeride hem personeli hem de belediye başkanını darbediyorsunuz..." Hastanelik oldular, raporları var "Yok." demeyin ha, var. Ama orada ilginç olan yani bizim vekillerimizin, belediye başkanlarımızın hakaret görmesi, dayak yemesi filan değil, biz bunu neredeyse her gün yaşıyoruz gerçekten. İktidar koltuğunda milletvekilliği yapmak hoş. Bak, daha iki gün önce, Diyarbakır'da Terörle Mücadele amiri tarafından darbedilen kadın vekilimiz burada, şu an aramızda oturuyor. Yalnız orada ilginç bir şey söyledi. Bizim vekilimiz, polise yaptığının hukuksuz olduğunu, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu söylüyor; polis "Ben devletim." diyor. Ben bir an düşündüm, polis doğru söylüyor. Türkiye bir hukuk devleti değil, gerçekten Türkiye bir polis devletine dönüşmüş durumda. Bundan kastım şu: Cumhurbaşkanı, bakanlar, Hükûmet, kendilerini hukukun üstünde gördükleri zaman polis de "Herhâlde burada âdet böyle, ben de hukukun üstündeyim ve ben devletim." diyor.

Şimdi, arkadaşlar, Türkiye'nin içinde olduğu siyasal, toplumsal çok fazla kriz söz konusu ve biz bir türlü bunun içerisinden çıkamıyoruz. Onun için diyoruz ki Türkiye'nin imajını düzeltmek, turizme veyahut da yatırıma açmak istiyorsanız tüm bu saydığım sıkıntıları gidermek için bir çaba içerisine girersiniz.

Yargı reformu geliyor. Sakın, lütfen, rica ediyorum, bunu böyle bir ima, bir kinaye gibi almayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Özsoy.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Bağlayacağım Başkanım.

Evet, son olarak, ben AK PARTİ'de burada milletvekili olan arkadaşlara söylüyorum: Yargı reformu geliyor, sizden ricamız, sizden talebimiz, bu yargı reformunu çok iyi değerlendirin. Güçler ayrılığını tesis edelim; adil, bağımsız bir yargı sistemini kuralım, yasaları adil bir şekilde yapalım. Sizi temin ederim ki -öyle görünüyor- bundan sonra bir devir değişikliğinde o yargı önünde hesap verecek olan sizin döneminizde suça bulaşmış olanlar. Memlekete ve kendinize yapacağınız en büyük hayır, giderayak şu yargı reformunu layıkıyla yerine getirmektir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)