| Konu: | Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 11.07.2019 |
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin her köşesi ayrı güzel. Çok farklı turizm türlerine müsait bir coğrafyaya ve doğa koşullarına sahibiz. Tam da bu imkânları yurt içinde ve yurt dışında tanıtmak, pazarlamak, buna uygun politika geliştirmek için, bir Türkiye markası yaratmak için güncel mevzuata göre zaten bir birimimiz var. Kültür ve Turizm Bakanlığımızın Tanıtma Genel Müdürlüğü var ve onun görevleri arasında da bunlar sayılıyor.
Şimdi, bu Genel Müdürlüğün görevlerini üstlenecek bir ajans kurulması öneriliyor. Yani bir kez daha devlet, köküne kadar özelleştiriliyor. Kanun teklifi, Turizm Tanıtım Ve Geliştirme Ajansı kurulmasını teklif ediyor, Kültür ve Turizm Bakanlığına fikren bağlı olacak ama esasında bağımsız olacak. Kastedilen tür bağımsızlığın nasıl olduğunu biz, daha birkaç gün önce çıkan Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde gördük. Adına Başkanlık denilen tek adam rejiminde bağımsızlık, halkın denetiminden bağımsız olmak ama saraydan bağımsız olmamak anlamına geliyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı, bir gece yarısı kararnamesiyle görevden alınıverdi. Basından anladığımıza göre, aynı kulvarda koşulmadığı için olmuş. Kulvarlardan bir tanesinde, iktisat biliminin yüzlerce yıllık birikimini yok sayan "Faiz düşerse enflasyon düşer." gibi tuhaf bir sanrı var. Diğer kulvarda "Faiz düşerse enflasyon artar." diyen uluslararası deneyimler, birikim ve bilimsel bulgular var. Dolayısıyla bağımsızlığın bu rejimde ne anlama geldiği malum. Şimdi, bu şartlarda, adına bağımsız denen yeni bir yapı daha kuruluyor. O kadar bağımsız ki Sayıştaya tabi olmayacak! O kadar bağımsız ki Kamu İhale Kanunu'ndan muaf olacak! Halktan ve kamudan bağımsız olacak ama saraya sonuna kadar bağımlı olacak. İşin adını koyalım: Tek adamın iki dudağı arasına sıkışmış olan, siyasi iktidarın da dilediği gibi kullanacağı yeni bir yapı daha kuruluyor. Yani Türkiye'yi bugün içinde bulunduğu ağır ekonomik koşullara sürüklemiş olan yapıyı derinleştirmek için bir yapı daha kuruluyor. Kriz var, kriz yaygınlaştırılıyor ve kriz turizm sektörünü de içine alıp batırmak üzere derinleştiriliyor.
Esasında, kurulması teklif edilen şey bir ajans değil. Adını doğru koyalım, bir fon kuruluyor ama Sayıştayca denetlenmeyecek bir fon kuruluyor, Kamu ihale Kanunu'na hiç tabi olmayacak zaten. Artık Kamu İhale Kanunu'nu değiştirmekten vazgeçtiniz, bunun yerine Kamu İhale Kanunu'nu yok sayan, ona tabi olmayacak kurumlar kurmayı seçiyorsunuz. Oysa mali disiplinin olmadığı bütçe dışı fonlarla iş yapıldığı zaman nasıl krizler çıktığını biz kendi tarihimizden çok iyi biliyoruz. Bu bir ajans değil; kriz çıkartacak kadar ülkenin kaynaklarını bitirmiş olan anlayışı devam ettiren bir yapıdan bahsediyoruz. Bu sefer hortum doğrudan turizm işletmelerinin cirosuna bağlanıyor; kârına da değil, cirosuna bağlanıyor. Yani zarar eden de ödeyecek yani yeni yatırım yapmış, henüz genç, kâr etmeye başlamamış olanlar da ödeyecek yani küçük olanlar da ödeyecek. Üstelik, doğrudan cirolar üzerine böyle bir yük yüklendiği için bu tesisler artık yatırım yapmaktan vazgeçecek, kâr olmayacak yani bir turizm ajansı olacak ama tanıtılacak bir turizm falan da kalmayacak.
"Turizm payı" adı altında bütün bu işletmelerin cirolarından yüzde 1 oranında kesinti yapılacak. Peki, o kesintiyle ne yapılacak? Yüzde 70'iyle güya tanıtım yapılacak, yüzde 30'uyla da keyfî, nereye yatırım yapılacağına Cumhurbaşkanlığında karar verilen yatırımlar yapılacak. Turizm belgesi olan tüm şirketler para verecek, o parayla turizm sektörü yeniden tasarlanacak; haksız rekabetin, servetin el değiştirmesinin, bunun da doğrudan Cumhurbaşkanlığı eliyle yapılmasının kurumsal yapısı kuruluyor. Ezcümle, esasında geleceği okumak için kehanete falan gerek yok, krizi derinleştirecek bir yapı daha kuruluyor.
Şimdi, o zaman, şuna dönüp bakmamız gerekiyor: Derdimiz, krize çare olmak olmalı. Ağır bir kriz yaşanıyor. Bu yasa çare olur mu? Yanıtı çok belli. Ekonomik krizden çıkmak için ahbap-çavuş ilişkileriyle iş yapmayı bırakmak gerekiyor, hak edenin kazandığı bir düzen kurmak gerekiyor. Bu yasa onu yapmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Böke, sözlerinizi tamamlayın lütfen.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - Bir kez daha, yatırımların nereye yapılacağına merkezî bir yapının karar vereceği, keyfîliğin artacağı bir kurum kuruluyor. Kriz, bu elle, iktidarın eliyle derinleştiriliyor. Ekonomik ve demokrasi krizinden çıkış için katılımcı süreçlerin işler olması gerekiyor, kamunun denetiminin etkinleştirilmesi gerekiyor, yaygınlaştırılması gerekiyor, Sayıştaydan Meclise kadar içinde halkın olduğu bir düzen kurulması gerekiyor. Bu yasa bunu yapmıyor ve krizi derinleştiriyor.
Bu yasada olmayan bir şey daha var. Bu rantçı düzeni krizden çıkarmak için kaynakları verimli ve etkin kullanacak yola sevk etmemiz gerekiyor. Bunun için Kamu İhale Kanunu'nu değiştirmeden, ona tabi kalarak iş yapmak gerekiyor. Bu yasa, halkı yeniden ve daha derin bir krize sürüklüyor. Ama halk 23 Haziranda yaptığı gibi bu krize de bu gidişata da "dur" diyecek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.