| Konu: | Kuzey Atlantik Antlaşmasına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 11.07.2019 |
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kuzey Makedonya Cumhuriyeti'nin NATO'ya alınmasına dair bir protokol söz konusu. Şerhimiz var bu konuda. NATO'nun sadece Libya ve Afganistan'da yaptıklarına bakarsanız girdiği herhangi bir yerde güvenlik veyahut da istikrar sağlayamadığını görürsünüz. Biz grup olarak bu protokole karşı oy vereceğimizi şimdiden ifade ediyoruz. Şerhimiz de zaten yasa metnine ekli olarak sunulmuştur.
Ben birkaç konuya dikkatinizi çekmek istiyorum bu konuşma vesilesiyle. Dün burada, bu kürsüde yaptığım bir konuşma sonrası -Merkez Yürütme Kurulu toplantımız olduğu için ben çıkmak durumunda kalmıştım- AK PARTİ'nin sayın grup başkan vekili yaptığım konuşmaya cevaben birtakım şeyler söylemiş. Önemli bir konu, geçiştirilmemesi gereken bir konu; normalde demokratik bir ülkede gerçekten kıyametin kopması gerekiyordu dün burada paylaştığım bilgi üzerine ama pek bir şey olmamış. Sadece küçük bir hatırlatma yapayım: Türkiye'nin Ağustos 2018'de terör örgütleri listesine aldığı Heyet Tahrir el-Şam, şu an İdlib'de hükûmeti kurmuş olan bu örgüt, TRT ve TRT World'ün çalışanlarına, editörlerine -tırnak içerisinde söylüyorum- devrime yaptıkları katkı vesilesiyle bir plaket vermiş ve kendilerini onurlandırmıştı. Tabii, sanırım cevaben grup başkan vekili de "Bu insanlar TRT adına bu plaketi almamışlar, şahısları adına bu ödülleri -her ne verilmişse- almışlar..."
Şimdi, Sayın Akbaşoğlu, burada size soru sormak istiyorum.
Birincisi: Bu TRT -yani malum, sürekli tartışıyoruz- Türkiye'de 6 milyon oy alan, şu Meclisin 3'üncü büyük grubu olan Halkların Demokratik Partisine bir dakika bile ayıramayan TRT, Heyet Tahrir el-Şam'ın çalışmalarına spesifik anlamda hangi katkılarda bulunmuş? Çünkü o katkılar yüzünden onurlandırılmışlar.
İkincisi: Bunlar her ne kadar şahsi olarak bu plaketleri almışlarsa da en nihayetinde TRT, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlıdır; bu şahıslar hakkında herhangi bir idari soruşturma, bir hukuki girişim, bir cezai müeyyide düşünülmekte midir, yoksa bunun üzeri kapatılacak mıdır?
Yani çok vahim bir durumdan bahsediyoruz; resmî olarak Türkiye'nin terör örgütleri listesinde olan bir örgüt, Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kurumun çalışanlarına ödül veriyor, artık gerisini toplumun takdirine bırakıyoruz.
Kıymetli arkadaşlar, ikinci olarak önemli şöyle bir konu var: İlginç bir haber düştü bugün basına, Independent'in Türkçe sitesine Uygur Özerk Bölgesi, namıdiğer Doğu Türkistan'da yaşanan insan hakkı ihlallerine dair. Malum, orada çok ciddi dinî anlamda birtakım baskılar var; ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü gibi çok tartışılan bir konu. Türkiye'de de çok fazla tartışılan bir konuydu bu, aslında, genelde hep seçim dönemlerinde çok fazla tartışılır.
Yalnız, bizim edindiğimiz bilgiler çok ilginç bir duruma işaret ediyor: 22 ülke, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonuna bir mektup yazıyorlar ve Çin hükûmetinden Uygur bölgesindeki insanların insan hakları açısından durumunun değerlendirilmesini talep ediyorlar. Şimdi, ilginç olan durum şu: Türkiye Cumhuriyeti devleti bu imzacılar arasında değil; Amerika var, Almanya var, Fransa var, İngiltere var ancak Türkiye dâhil hiçbir İslam ülkesinden bir imzacı yok.
Tabii bu, Bakanlıkla ilgili bir durum ama Sayın Akbaşoğlu'ndan, bu konuda da bilgileri varsa, bu konuda da bir cevap alabilirsek iyi olur. Yani bu Uygur bölgesindeki ihlallere dair 22 tane ülke, hepsi de yabancı -tırnak içerisinde- gayrimüslim ülkeler bir dilekçeyle, bir mektupla buna karşılık verirken Türkiye Cumhuriyeti devleti neden bundan imtina etmiştir?
Üçüncü bir konu, arkadaşlar, önemli bir konu: Doğu Akdeniz'de, malum, sular kaynıyor, çok ciddi bir gerilim söz konusu. Türkiye, Doğu Akdeniz'de iyice bir yalnız kalmış durumda. Rusya'nın açıklamaları oldu Türkiye'nin aleyhine. Öyle "Dostum Putin" demekle ilişkiler düzelmiyormuş. Amerika Birleşik Devletleri'nden açıklamalar geldi. Yine, Avrupa Birliğinden dün Reuters üzerinden sızdırılan bir metin söz konusu. Avrupa Birliği Konseyi 15 Temmuzda toplanacak. Sanki Amerika'yla yaşanan bu gerilim yetmiyormuş, Amerika'dan gelecek yaptırımlar yetmiyormuş gibi bakın, şimdi de Avrupa Birliğinin yaptırımları söz konusu olacak, öyle görünüyor, tartışılacak, çok büyük bir ihtimalle bu yaptırımların önemli bir kısmını biz yakın zamanda göreceğiz. Avrupa Birliğinin Türkiye'ye aktardığı fonlarda kesinti düşünüyorlar, Avrupa Yatırım Bankası kredilerinin kesilmesini ya da azaltılmasını karar altına alacaklar gibi görünüyor. Yine, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında havacılık alanındaki anlaşma müzakerelerinin askıya alınması; daha önemlisi ekonomi, enerji, ulaştırma ve tarım alanlarında Türkiyeli bakanlar ile Avrupa Birliğinin bakanları arasında yapılan müzakerelerin askıya alınması ve hidrokarbon arama çalışmaları Doğu Akdeniz'de devam ederse de daha fazla yaptırım gibi son derece sert, son derece ciddi yaptırımlar düşünülüyor.
Şimdi, Türkiye'nin ekonomik açıdan son derece büyük bir krizin içerisinde olduğu böylesi bir dönemde, Deli Dumrul gibi aynı anda Rusya'yla, aynı anda Amerika'yla, aynı anda Avrupa Birliğiyle böyle gerilimli bir politikayı sürdürmek Hükûmetin takdiri olabilir, kendi siyasal tercihleridir fakat buradan halkımıza şunu söylüyorum: Diplomasinin "d"sinden anlamayan bütün bu girişimlerin ekonomik anlamda ceremesini maalesef bu topluma ödeteceklerdir.
Son olarak, kıymetli arkadaşlar, birkaç gündür burada, Genel Kurulda birtakım gözlemlerde bulunmaya çalışıyorum. Gelecek hafta olmayacağım ama bu hafta birkaç gözlemimi ben paylaşmak istiyorum özellikle AK PARTİ'li grup başkan vekiliyle ve diğer vekil arkadaşlarla.
Kıymetli arkadaşlar, bu Mecliste neredeyse her şeyi konuşuyoruz, işte, turizmi konuşuyoruz, önergeleri konuşuyoruz, fuhuş çetesiyle ilgili konuştuk, uyuşturucuyla ilgili konuşuyoruz. Yalnız, biz ne zaman, hangi konu hakkında konuşursak konuşalım, sürekli olarak bizim grubumuza yönelik olarak terör ithamlarıyla tartışmanın önü sürekli kapatılıyor.
Özgür Bey, müsaade ederseniz grup başkan vekilimize özellikle seslenmek istiyorum ben.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tamam, göz temasını kesmeyeyim ben.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Şimdi, mesela az önce fuhuş ve uyuşturucuyla ilgili birtakım tartışmalar söz konusu oldu, bu sıralardan sürekli olarak "Siz teröristsiniz, siz teröre mesafe koymuyorsunuz..." Kıymetli arkadaşlar, bu, topu taca atmaktır, tamam mı?
Bir de şunu söyleyelim size: Ben 2015 yılında geldim, aranıza katıldım, göreli olarak daha hani yeniyim siyasette. Bakın, tam dört yıldır bu sıralara en az bin defa "terörist" dediniz, bize diyorsunuz. 100 tane size yandaş olan televizyon kanalı var, tam üç yıldır gece, gündüz, öğlen, akşam ne zaman açarsanız "HDP" ve "terörizm" kelimelerini "Selahattin Demirtaş" ve "terörizm" kelimelerini sürekli yan yana kullanıyorsunuz. Hangi konuyu biz getirirsek getirelim, sıkıştığınız noktada "Siz teröristsiniz, terörle aranıza mesafe koymuyorsunuz." diye sürekli topu taca atıyorsunuz. Zamanım az kaldı, size sadece şu kadarını salık verebiliriz: Bakın, 100 tane televizyon kanalından tam üç yıl boyunca Türkiye'de yaşayan bütün halklara HDP'nin terörist olduğunu ifade ettiniz ama bakın, halk inanmıyor, İstanbul seçim sonuçlarını gördünüz değil mi?
FATMA KURTULAN (Mersin) - Sadece onlar değil Vekilim, şu tarafa da bak, her yere bak, her yere bak. Şöyle bakın, şöyle.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Bana da baksın, baksın. Ben diyeceğim, bana cevap hakkı doğdu. Bak, bak, bana bakarak konuş.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Bakın, bunu şunun için söylüyorum: Sayın Selahattin Demirtaş'a en azından binlerce kez "terörist" denmiştir. Biz çok kıymetli bir eş başkanımız olarak görüyoruz. Şu an içeride, düşmez kalkmaz bir Allah, yarın oraya kimin gireceğini hiç bilemeyiz ama bakın, İstanbul seçim sonuçlarını herkes bir değerlendirsin. Toplumun hamasi, terör, antiterör söylemlerine karnı gerçekten tok. Ciddi meseleler tartıştığımız zaman... Yani biz, eleştiri yapmayın, siyasetimize yönelik eleştiri yapmayın demiyoruz ama getirdiğimiz bütün tartışmaların önünü, sürekli olarak "Siz teröristsiniz, şusunuz, busunuz." gibi söylemlerle aslında sürekli topu taca atıyorsunuz ve biz burada ciddi hiçbir meseleyi tartışmıyoruz. Öyle siz terörist dediniz diye de vallahi biz terörist filan olmuyoruz.
İstanbul seçim sonuçlarını layıkıyla bir değerlendirmek lazım ve tartışacağımız konuları da... Lütfen, artık, rica ediyoruz yani size cevap yetiştiremiyoruz o konuda. Kendimizi savunmak gibi hiçbir derdimiz de söz konusu değil, ne olduğumuz bellidir, ortadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Hemen bitiriyorum.
Dolayısıyla yani öyle yüzlerce televizyon kanalından, burada bütün sözcülerin, bütün bu sataşmalarını, suçlamaları gerçekten zül görüyoruz, kendimizi o açıdan savunacak durumda değiliz.
Lütfen, İstanbul seçim sonuçlarını bir daha değerlendirin.
HDP, çok kıymetli bir gruptur burada. Bütün bu söylemlere rağmen biz burada gayet saygın bir demokratik mücadele veriyoruz, bunu sergiliyoruz, herkesin de buna saygı göstermesini istiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)