GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:101
Tarih:11.07.2019

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

52 sıra sayılı Kanun Teklifi esas itibarıyla İslam gıda güvenliğiyle ilgili olarak kurulmuş olan bir teşkilatın tüzüğünün kabulüyle ilgili olarak düzenlenmiş bir belge.

Şimdi, tabii, şöyle bir şey aklımıza geliyor her şeyden önce: Baktığımızda İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı, biliyorsunuz, İslam İşbirliği Teşkilatının bir parçası olarak bizim onların tarımsal geri kalmışlığıyla ilgili olarak bir anlamda yardımcı olmak maksadıyla temas ettiğimiz ve dolayısıyla da İslam coğrafyasında belli bir etkinlik sağlamaya yönelik olmak üzere kabul ettiğimiz ya da en azından şimdiye kadar yani Meclise gelmediyse bile işlem yapılmış olan bir konu.

Şimdi arkadaşlar, yalnız şöyle tuhaf bir durum var: Evet, doğrudur, İslam ülkeleri bugün -İslam İşbirliği Teşkilatının 57 üyesi var- çoğu gerçekten de tarım konusunda potansiyelleri olsa bile yeteri kadar etkinlik gösteremiyorlar. Dolayısıyla da teknoloji ihtiyaçları var, bizim özellikle deneyimlerimizin en azından yardımcı olma olasılığı var ve bütün bu sebeplerden dolayı bu iş birliği anlaşması bence anlamlı. Bizim parti olarak da itiraz etmeyeceğimiz yanları var. Fakat bizim ülkemizde tarımın geldiği yeri düşündüğümüzde ben bu çabanın esasında biraz -nasıl diyeyim- gerçekleşme olasılığının çok fazla olmadığını düşünüyorum. Çünkü gerçekten, baktığımızda, şu gün itibarıyla... OECD raporundan bir bilgi vereyim size: Şeker dışında tarımsal ürünlerin çoğunda dışa bağımlıyız şu anda, şeker üretimi dışında. Bu bir OECD raporu, geçen sene yayınlandı.

Şimdi, dolayısıyla da "Zaten tarımda dışa bağımlı olan bir ülke olarak, yine, tarımda dışa bağımlı ülkeler olan İslam İşbirliği Teşkilatındaki ülkelere ne önerebiliriz?" sorusunun ciddi bir karşılığı olması lazım gelir diye düşünüyorum.

Bakın, şöyle bir şey söyleyelim size... Yani tabii, tarımı ayrıntılı konuşmamıza şu anda gerek yok, öyle bir zamanımız da yok zaten. Fakat özellikle İslam İşbirliği Teşkilatındaki ülkelere baktığımızda bizden de zor durumda olduklarını görüyoruz. Onlar daha çok tek ürünlü -petrol gibi- ülkeler olduğu için dışa bağımlılıkları çok daha ciddi. Fakat arkadaşlar, bu konuyu gündeme getirirken bence şunu da tartışmamız lazım: Türkiye'nin tarım politikalarının ne olması gerekir?

Şimdi, benim anladığım kadarıyla, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde kendisine sunulan ideolojik anlayış esas itibarıyla serbest piyasacı bir anlayıştı. Buna kimileri "neoliberal iktisat anlayışı" diyor, kimileri "serbest piyasacılık" diyor vesaire. Bakın, 2019 yılı planı -ki önümüzdeki günlerde gelecek- aynı cümlelerle neredeyse tartışıyor yani "Serbest piyasa ekonomisini gerçekleştireceğiz." diyor. Fakat arkadaşlar, tarımın, bugün gayrisafi millî hasıla içindeki oranı yüzde 6 civarına düşmüş olan tarımın bu hâle gelmesinin sebebi bu ideoloji, politika tercihidir yani tarımın serbest piyasayla yönetilebileceğine dair bir yanlış inancın sonucudur. Dolayısıyla da ben bu vesileyle hatırlatmak isterim ki tarım yapısı böyle bir noktaya gelmiş olan Türkiye, gerçekten de İslam İşbirliği Teşkilatındaki ülkelere nasıl yardımcı olacak, doğrusu bilemiyorum.

Deminki tartışmayla ilgili olarak da bir cümle söylemek istiyorum arkadaşlar. Bakın, burası Meclis yani Türkiye toplumunun aynası, Türkiye toplumundaki bütün farklı görüşlerin şu veya bu şekilde yansıdığı bir mekân ve bizler de o farklı fikirleri taşıyan insanlarız. HDP'ye yapılanın, benim partime yapılanın büyük bir haksızlık olduğunu başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere kabul etmeniz lazım. Böyle bir şey olamaz arkadaşlar yani kimse bu ülkeden ayrılmak istemiyor, bir kere bunu anlamanız lazım ve bu sorun dediğimiz sorun esas itibarıyla demokrasi sorunudur. Böyle bir demokrasiyle herhangi bir şekilde bizim gelişmemiz mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika daha bana izin verir misiniz?

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlamanız için açacağım.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Tamamlayacağım, evet.

Dolayısıyla da böyle konuları buraya getirip de burada birtakım böyle gerginlik konuları hâline gelmesini istemek, bence bu konuda yapılması gerekenleri yapmayı ötelemek anlamına geliyor diye düşünüyorum.

Bu arada şunu söyleyeyim: Adalet ve Kalkınma Partisinin geçen seneler Kürt sorununu çözmekle ilgili olarak attığı adımlar, bence Adalet ve Kalkınma Partisinin on yedi yıldır attığı en önemli adımlardı. Şu veya bu şekilde gerçekleşmedi, olabilir ama biz buradayız arkadaşlar, Türkiye'nin demokratikleşmesiyle ilgili olarak sözümüz var bizim. Bu çerçevede, siyasetin izin verdiği ölçülerde bunları konuşabilmemiz lazım; birbirimize küfür etmekle, birbirimizi tehdit etmekle olmaz bu işler. Lütfen, hepimiz aklımızı başımıza alalım arkadaşlar. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz ve bu ülkenin huzurlu bir ülke olmasını istiyoruz, huzurlu bir ülke olabilmesi için de demokrasinin çıtasını yükseltmemiz lazım, herkesin ülkede huzurlu bir biçimde yaşayabilmesini sağlamamız lazım diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)