GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:104
Tarih:17.07.2019

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

"Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adı verilen bu sistem, Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyaseti artık konuşturmayıp da tümüyle bizi bir onay mercisine, deyim yerindeyse bir notere dönüştürmek istiyor.

Bu Meclisin en büyük görevlerinden birisi olarak buraya gelen, tümüyle toplumu ilgilendiren, Türkiye'nin geleceği açısından, prestijini artırmak, demokrasiyi artırmak adına birçok konuya değinmemiz gerekirken hızlıca torba yasalarla birçok şey önümüze getirilmekte ve vekiller de -deyim yerindeyse- parmak kaldır, indir, onayla şeklinde notere dönüştürülmekte. Aslında bu sıkışıklığın temel nedeni, bizden sanki bir şeyler saklanmak isteniyor, Meclis işlevsiz hâle getirilmek isteniyor.

Bakın, demokrasinin en büyük kaygısı ne olmalıdır? Demokrasinin en büyük kaygısı toplumsal uzlaşma, ortak yarar, kamu yararı olmalı ve tümüyle hepimizi ilgilendiren konularda yasamayı, yürütmeyi, denetlemeyi daha iyi nasıl yapabiliriz, bunun üzerine konuşmak lazım ama gelin görün ki ilk günden beri giderek otoriter, tekçi bir yönetime dönüşen ve ismine "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen sistemde Meclis işlevsiz bir hâle getiriliyor, her şeyin hızlıca, bir an önce yapılması düşünülüyor.

Siyasetin teknikleştirilip bir düzeye getirildiği dönemi yaşıyoruz. Dünyada da böyle bir trend var ve bunlarla beraber otoriter yönelimler artıyor, otoriter bir yönetim tarzı gelişiyor. Niçin? Ekonomi konuşuluyor, ekonomi konuşulduğunda siyasetini konuşmayacaksınız; sanki 2+2, bir matematik hesabı gibi, hızlıca bunu ele alacaksınız. Yoksul ne yapıyor, çiftçi ne yapıyor, işçi ne yapıyor, memur ne yapıyor, dezavantajlı kesimler ne yapıyor, bunlarla ilgili konuşmayacaksınız, ekonomiyi; matematik gibi, teknik gibi "Bir an önce bunu yapmamız lazım..." Bu teknik konu da nedir? Tercih, sermayeden yana.

Bu neoliberal politikaların geldiği son aşamada, hiçbir zaman emekle ve altta olanlarla ilgili değil, üsttekilerle ilgili nasıl bir düzenleme yapabiliriz, bununla ilgili düzenlemeler düşünülmekte.

Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir an önce, hızlıca bir şeyler önümüze getiriliyor. Arkadaşlar -Komisyon üyeleri de burada, bizler de- teklifin kendi maddelerinin bile birbiriyle ilişkisinde sıkıntı var. "15'inci madde ile 24'ü birleştirelim -yani, deyim yerindeyse- 11 ile 19'u birleştirelim." Peş peşe bile düzenlenmemiş. İçinde enerji var, sağlık var, telefon var, birçok şeyi içine koymuşlar. Buna baktığımızda, ülkenin gerçek durumuyla ilgili, mevcut durum nedir, bu konuşulmuyor.

Bakın, nedir saklanan? Dile getiriyoruz, hep "kriz" dediğimizde "Yok." hep "Şu var." dediğimizde "Yok." Ve nedense, dile getirdiğimiz, Türkiye'nin gerçek konuşulması gereken, gerçek ele alınması gereken birçok konusu inkâr edilmekte, örtbas edilmekte. Hiçbir inkâr, hiçbir örtbas sorunu ortadan kaldırmaz, sorunun aslında temeline inmek lazım. Nedir, ekonomik kriz var mı, yok mu? Burada konuştuğumuzda, ilk günler zaten "Nasıl bunu diyorsunuz, nasıl kriz deniyor?" Artık herkes krizin ne olduğunu biliyor. Bu sefer "kriz" denmeden, krizden çıkış yolları için geçici, palyatif çözümler bulunuyor. Bakın, enflasyon yüzde 15,72; işsizlik yüzde 14,1; genç işsizliğinde Avrupa'da lider konumunda Türkiye. Tekrar, özel sektörün dış borcu 453 milyarla millî gelirin yüzde 60'ını oluşturuyor. 2019 yılı için hedeflenen bütçe açığı 80 milyar TL, ilk altı ayda açıklanan rakam ne? 78,6. Ve böyle bütçeye baktığımızda, Türk lirası her gün değer kaybediyor.

Dün gazetelere ve internet sayfalarına haber düştü, 53 bin esnaf kepenk kapatmış. Son beş yılda yarım milyondan fazla esnaf iş yerini kapatıyor ve esnafların birçoğu banka kredisini ödeyemiyor, kredi kartını ödeyemiyor; biz burada, bu torba yasada da birçok ayrıcalıklı, özellikli, hepimiz tarafından ismi bilinen şirketlere aflar, düzenlemeler ve "barış" diye -tırnak içinde, gerçek barışı konuşmayıp da sermayeye ve hiç ihtiyacı olmayanlara, belki de bu çatışmalı durumun işinden de yararlananlara- birçok düzenleme getiriyoruz ve ne oluyor? Genç işsizlikte -dün açıklandı- 1 milyon 116 bin kişi daha eklendi işsiz sayısına.

Bakın arkadaşlar, 16 Nisan referandumunda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte seçim sürecinde meydanlarda şu söyleniyordu: "Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber krizler dönemi kapanacak, bundan sonra hiç kimse krizden söz etmeyecek." Arkadaşlar, siyaset krizde, ekonomi krizde, toplumsal yaşam krizde. Demek ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kendisi bile krizde, son bir aydır bunu tartışıyoruz. Hükûmetin "Krizi çözeceğim." dediği sistemin kendisi, krizin biraz değil, tümüyle nedeni olmuştur.

Kanun teklifine bakınca, biraz önce söylediğimiz gibi, aslında içine birçok şey konmuş ve tümüyle krizin önlenmesi için geçici çözümler içermekte ve bu aslında krizin varlığının da bir belgesi niteliğindedir, bugün oylaması yapılacak maddeler. Yarın da kalkınmayla ilgili, planlamayla ilgili konuşacağız. O da krizin varlığını resmen belgeleyen bir metindir.

Bakın, bu torba yasalar artık bir nevi temcit pilavına döndü, git gel, git gel; birçok düzenleme, daha önce bu Meclisin yaptığı düzenlemeleri tekrar düzenlemeye dönüktür. Diyelim ki altı ay önce, bir yıl önce birtakım maddelerle, palyatif, geçici çözümler düşünülmüş; şu anda onlarda da boşluk olduğu için, bir daha, onlarla ilgili yeniden torba yasanın içinde düzenlemeler yapılmaya kalkışılmış. Nedir? Karman çorman bir şekle dönüşmüş ve içinde haberleşme var, telefon var, enerji var, sağlık var; birçok madde yan yana gelmekte, öyle ki birbiriyle bağlantısız konular ele alınmakta. Ortak bir tarafı var, bu Mecliste ilk günden beri bütün yetkileri -evet, sistemin ismi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi- Cumhurbaşkanına veriyor: "Cumhurbaşkanı belirler." "Cumhurbaşkanı atar." "Cumhurbaşkanı yükseltir." "Cumhurbaşkanı düşürür." Arkadaşlar, biz Mecliste -Plan ve Bütçede bile, koş, git, gel- birçok komisyonda zamanla mücadele ederken ya bu Cumhurbaşkanına ne biçim bir haksızlık yapılıyor? Yani sabahtan akşama kadar otursa, her birine bir dakika ayırsa inanın kırk sekiz saat yetmez, yetmiş iki saat yetmez. Bu zulümdür, bir insana bu kadar yüklenmek, bu kadar şey yapmak... Ama biz biliyoruz ki onsuz bir şey olmayacak çünkü olduğunda tepki alınacak.

Arkadaşlar, bu maddede kişisel verilerle ilgili düzenleme var. Bakın, kişisel verilerle ilgili düzenleme yapılırken birçok şey konuşuldu. Dünyada kişisel verilerin paylaşılmasının önlenmesi için birçok çaba gösteriliyor. Dünyada siber saldırılar için, hepimizin mahremiyeti için bunlar korunurken ve Türkiye'de Türkiye İstatistik Kurumu gibi bilimsel kurumlar varken, çalışma yürütenler varken herkese verilerimizi veriyoruz. Ne oldu? Anavatan Partili eski bir vekil şirket kuruyor, 65 bin liraya SGK'nin verilerini satın alıyor. Cumhuriyet Halk Partisinin itirazı üzerine mahkemeye gidiliyor ve dava kaybediliyor. Kaybeden kişi utanmadan temyize başvuruyor. Temyizde de reddediliyor, sonra bir düzenleme yapılıyor.

Bakın, kişisel veriler, en son, İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde de ortaya çıktı. Büyükşehir Belediye Başkanı bu verileri -ne olup ne olmayacağını bu tartışmalarda- incelemek için düşünürken her türlü vatan hainliğiyle suçlandı. Şimdi biz "Bu kişisel verileri niye böyle yaptınız?" dediğimizde tekrar itiraz ediliyor. "Bize kalırsa biz inceleriz, bize kalırsa biz belirleriz. Biz her şeyi biliriz, siz bilemezsiniz." Bildiniz ama, tehlikeli iş yapıyorsunuz. Normalde veriler mahremdir, verilere ait istatistikleri herkes kullanamaz. Bir taraftan biz burada bunları dile getirirken, her zaman da suçlanmak için hedef konumuna getirilmekteyiz. Bunlar da yanlış şeyler.

Bakın, torba yasada tekrar bir düzenleme var. Otomotiv sektörü için, yerli araba üretmek için, birçok şey düzenleniyor bu konuşacağımız ikinci bölümde. "Özel tüketim vergisinden şirketler desteklenecek." deniyor. Arkadaşlar, böyle bir şey yok. Özel tüketim vergisi normalde bizler için; sağlık için, eğitim için, yoksullukla mücadele için. Türkiye'nin bu kadar ciddi problemi varken konuşulması gereken, üzerinde düşünülmesi gereken, onlara ayırmak için parayı bizden toplayacaklar, hepimizden toplayacaklar ve "Buyur, gel, bunu yap..." Yani Türkiye'de son dönemde bu özel şirketlerle ilgili yapılan düzenlemeler gerçekten tarihe ileride büyük bir not olarak düşecek. Vergiden muaf, arsadan muaf, teminattan muaf, damga vergisinden muaf, mahkemeden muaf, her şeyden muaf.

Ve nereye geldik? Bakın, bu maddenin içinde şehir hastaneleri var. Şehir hastanelerinin sözleşmesini bu Meclis bilmiyor. Ve bu Meclis, bilmediği şehir hastaneleri sözleşmesiyle ilgili, sözleşmenin içeriğine bakmadan, limitlerin yükseltilip alçaltılması için yetki verecek bu yasayla. Arkadaşlar, geçmişte "Bir bilmecem var çocuklar." "Haydi, sor, sor." denirdi ve bilinirdi. Ya, burada -bilmece değil- hiç kimse bir şey bilmiyor ama birazdan parmaklar kalkacak ve bu sözleşmelerde limitlerin artırılması, düşürülmesi için düzenleme yapılacak. Nedir olay, biliyor musunuz? Dövizle vermişler, dövizle yapmışlar. Bir taraftan nutuk çekiliyordu "Dövizlerinizi yastık altından çıkartın, Türk lirasına dönün, Türk lirası en kutsal şeydir, biz buna sahip çıkmazsak olmaz." deniliyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Bütün sözleşmeler dövizle bağlanmış, en alt hizmetinden en üstüne kadar. Hiçbir şeyi bilmiyoruz, şu anda biz Türkiye'de Sağlık Bakanlığının ne kadar kira verdiğini bilmiyoruz; dövizle mi, Türk lirasıyla mı, bilmiyoruz. Şehir hastaneleriyle ilgili birçok şey bilinmemekte ve bunlar ileride bizlerin, çocuklarımızın, torunlarımızın, bütün hepsinin bütçesinden çıkmış olacak. Halkın parasını tümüyle onlara vermekteler, bizden vergi almaktalar ama birilerine yaranmak için hizmet edilmektedir.

Arkadaşlar, gelecekle ilgili bizim yapmamız gereken birçok düzenleme var. Bakın, burada, telefonlarla ilgili yine bir düzenleme var. Geçmişte pasaport için yapılıyordu, şimdi yeni bir düzenlemeyle herkesten 250 lira alacak klonlama için. Ya, vatandaş niçin telefonu dışarıdan getiriyor? Ucuz olduğu için. Tekrar bu torba yasada vardı, birinci bölüm üzerinde konuştum, niçin vatandaş allem kallem edip dışarıdan araba getirtmeye çalışıyor? Çünkü siz vergileri çok yükseltiyorsunuz. Sonra ne yapıyorsunuz? Bir yolunu bulan vatandaş bunu getirttiğinde diyorsunuz ki: "Cezayı vereyim ama bana para ver, tekrar bir yol bul." Yeni yolları da açmış oluyorsunuz, sürekli bir af çıkartmış oluyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Bağlıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Bunlara siz kesin ve kalıcı çözüm bulmadığınız zaman, Türkiye'nin birçok problemini siz görmemezlikten geldiğiniz zaman barıştan da, demokrasiden de, birçok şeyden de uzaklaşırsınız, kriz derinleşir ve kriz bizi perişan eder, hepimizi perişan eder. O yüzden, gelin bundan vazgeçin, hepimiz geleceğimizi daha güzel kurgulayalım ve bu Meclisi bir onay mercisi olmaktan çıkaralım; Meclis kendi işlevini yapsın, siyaseti konuşsun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)