GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: On Birinci Kalkınma Planı'nın (2019-2023) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:105
Tarih:18.07.2019

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, Meclisimize hoş geldiniz, kalkınma planıyla geldiniz ama ben bu kalkınma planının yoksulları değil, kimleri kalkındıracağını sizlere anlatacağım. Birileri mutlaka kalkınacak ama inanın o kalkınanlar yoksullar olmayacak.

Değerli arkadaşlar, Tayyip Erdoğan yıllar önce dedi ki: "Ben memleketi şirket gibi yönetmek istiyorum. Benim ayağımda prangalar var, bu prangaları bir sökün, Türkiye'yi uçuracağım." Arkadaşlar, biz dedik ki: "Devlet şirket gibi yönetilmez, devlet adalet ve hukuku sağlar. Devlet dar gelirlinin, yoksulun, dezavantajlı durumda olanın yanında olur ama şirketlerde başka bir mantık vardır, şirketlerde kâr esastır." Bakın, zaten kapitalizm dünyaya hâkim, kapitalizmin olduğu pek çok ülke var ama bazı ülkelerde kapitalizm daha demokrat, daha, nispeten ama bazı ülkelerde vahşi kapitalizm var. Maalesef, işte bu şirket mantığını esas aldığımızda arkadaşlar, vahşi kapitalizmi devreye koyuyoruz.

Erdoğan "Yetkiyi bana verin." dedi, bunu anlattı, "Şirket gibi yöneteceğim." dedi, "Bütün yetki tek adamda olsun." dedi. Biz dedik ki: "Hayır, tek adamda olmasın; ortak akıl olsun, demokratik kurum ve kurallar olsun, güçlü Meclis olsun, yargı bağımsız olsun, kurum ve kurallar işlesin." Maalesef, referandumda az farkla toplum size inandı arkadaşlar yani Recep Tayyip Erdoğan'a inandı ve hayalini devreye sokmaya kalktı arkadaşlar, hani "Şirket gibi yöneteceğim." demişti ya hayalini devreye sokma imkânı verdik. Ne yaptı ilk iş? Kasanın başına kimi koyar aile şirketleri? Damadını kasanın başına koydu arkadaşlar.

Bakanlara bir baktık; Sağlık Bakanı bir hastane grubunun patronu, Eğitim Bakanı özel okul şirketlerinin patronu, Turizm Bakanı, arkadaşlar, dev bir turizm şirketleri holdinginin patronu ve Tayyip Erdoğan dedi ki "Böyle bir şirkete bir de CEO lazım." O CEO da Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız Fuat Oktay olarak belirlendi.

Şundan anlıyorum, bakın, Sayın Fuat Oktay getirdiği kalkınma planında tam bir CEO'nun hazırlayacağı kalkınma planını hazırlamış. Şirketleri esas almış, kârı öne koymuş, rakamları öne koymuş. Diyor ki: "Şu kadar rakam olacak, 12 bin dolar olacak, 15 bin dolar olacak, 250 milyar dolar ihracat yapacağız." falan filan.

Arkadaşlar, bize beş yıl önce de rakamlardan bahsedilmişti. Bakın, Tayyip Erdoğan tam yedi yıl önce seçim kampanyasında demişti ki: "Hedef 2023. Benim bir hayalim var; 500 milyar dolar ihracat yapacağız, 2 trilyon dolarlık ekonomi olacak, kişi başı gelir 25 bin dolar olacak." Biz "Olmaz, yapamazsın, demokrasi olmadan kalkınma da olmaz." demiştik.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı tekrar rakamlardan bahsediyor arkadaşlar. Dedi ki: "12 bin dolar yapacağım, 200 milyar dolar yapacağım." Arkadaşlar, rakamlar soğuktur. 82 milyon vatandaşımız bizi izliyor arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, 82 milyon vatandaşımız bizi izliyor, diyor ki: "Ya, bir kalkınma planı varmış Mecliste, bu bana ne getirecek? Ben işçiyim, yoksulum, 2.020 lira maaş alıyorum, tenceremi kaynatamıyorum." Niye? Açlık sınırı 2.124 TL.

Vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu 7 bin lira yoksulluk sınırının altında bir gelire sahip. Çiftçi tarlasını ekemiyor, esnaf dükkânını siftahsız kapatıyor. "Acaba bu kalkınma planı onlara ne getirecek?" diye baktık, maalesef Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız onlara herhangi bir şey vadetmiyor çünkü bir şirket CEO'su gibi bir kalkınma planını ortaya koydu ve daha çok da arkadaşlar, şirketlere vaatleri var. Peki, işçi ne bu kalkınma planında? Bakın, aynen şöyle söylüyor işçiler için arkadaşlar: Şirketlere insan kaynağı sağlanacak bir unsur. Yani işçi o çarkın yalnızca bir dişlisi olarak görülüyor. Peki, doğa ne olarak görülüyor, ekoloji ne olarak görülüyor? Değerli arkadaşlar, Kaz Dağlarında bunun karşılığını görüyoruz veya Karadeniz'in derelerinde görüyoruz, o da bir meta olarak görülüyor arkadaşlar. Vatandaşlarımız huzur ve refah istiyorlar, yoksullar kendilerini bu kalkınma planında bulmak istiyorlar ama maalesef. Yoksullara, işçiye, emekçiye, çiftçiye buradan söylüyorum: Cumhurbaşkanı Yardımcımızın getirdiği bu kalkınma planında size herhangi bir müjde maalesef yok.

Bakın, kalkınma planı bazı tercihlerde bulunmuş arkadaşlar, On Birinci Kalkınma Planı'mız burada tercihlerde bulunmuş. Size en son söyleyeceğimi başta söyleyeyim, bu kalkınma planı tercihleri ve öncelikleriyle vicdansız ve adaletsiz bir kalkınma planıdır arkadaşlar çünkü ne var bu kalkınma planında? Bakın, kâr öncelemek var, şirketleri öncelemek var. İnsan yok, doğa yok, kadın yok, emekçi yok, yoksul yok arkadaşlar, çiftçiler yok. Oysa bakın, biz Anayasa'ya göre sosyal bir devletiz ve sosyal bir devletin görevi, önceliği sosyal politikaları koymaktır arkadaşlar.

Peki, başka ne yok? Arkadaşlar, hukuk devleti yok. Bakın, 208 sayfalık kalkınma planında hukuk 188'inci sayfaya gelebilmiş bu kadar hukuk problemi yaşadığımız yerde ve yalnızca arkadaşlar genelgeçer laflar edilmiş. Beş yıl önceki kalkınma planında da aynı cümleler vardı, beş yılda nereye geldiğimiz belli. Bu anlamda, pek çok açıktan bahsetti Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, dedi ki: "Cari açık, efendim..." Bütçe açığından bahsetti ama arkadaşlar, bu kalkınma planının temel açığı vicdan açığı ve adalet açığıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı "dolar" "şirketler" "sektörler" "silah" dedi ama arkadaşlar, hukuk adına, adalet adına böyle karanlık bir dönem yaşadığımız zamanlarda maalesef herhangi bir şey söylemedi. Bu Meclis de bakın, cezaevinde yatan arkadaşlarımıza bir şey vadetti, onları bir umuda soktu ama maalesef bugün tatile çıkmayı planlıyor bu Meclis arkadaşlar. Bir demokrasi paketi gelecekti, bir hukuk paketi gelecekti, yargı reformu gelecekti ama Meclisi kapatıyorlar, cezaevindeki arkadaşlarımıza "Bekleyin." diyorlar. Hukuku restore etmekten, demokrasiyi tamir etmekten, bir normalleşme, bir olağanlaşmadan maalesef bahsedilemedi. Bakın, "Kadın cinayetlerini bitireceğiz." diyemedi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Borç altında ezilen işçilerden bahsetmedi değerli arkadaşlar.

Beş yıl önce de kalkınma planımız vardı arkadaşlar, bu kalkınma planı neden çöktü? Buradaki cümleler çok mu kötüydü? Hayır. Ben açıkça söyleyeyim, vaatlerin yüzde 80'ine katılabilirim, yüzde 20'sini de beraberce uzlaşırız, hukuku, adaleti öne koyarız, vurgularız, önceliklerimizi ve tercihlerimizi belirleriz. Neden çöktü? Çünkü ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz! Bu Hükûmet de arkadaşlar, icraatlarıyla, tercihleriyle bu kalkınma planını çökertmiştir ve yeni kalkınma planı da yalnızca lafügüzaftır.

Değerli arkadaşlar, damat bey bundan dokuz ay önce Yeni Ekonomik Program'ı açıkladı, değil mi? Dedi ki: "Arkadaş, Yeni Ekonomik Program'da hedeflerim var." Nasıl kalkınma planları çöktüyse, nasıl orta vadede program çöktüyse Yeni Ekonomik Program da çöktü. Ya, birisi "Ben bu kadar plan yapıyorum, bütün bu planlar çöküyor. Neden çöküyor?" diye sorar. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek Einstein'ın tabiriyle ancak ahmakların işidir, sözüm meclisten dışarı olsun. Ama biz aynı şeyleri yapıyoruz farklı sonuçlar bekliyoruz. Damat bey dedi ki, bakın, geldi Bütçede dedi ki: "Ben 80 milyar lira açık vereceğim." Ya, altıncı ayda 80 milyar lira açık verdik. Ya, damat bey, hele bir otur "Ben bu 80 milyar lira açığı niye verdim?" diye düşün. Yok. Kalkınma planı aynı politikalarla geliyor ve arkadaşlar, 80 milyar lira açığı tutturacağını zannediyor. Tutmaz. Hayata yalnızca dolar, yeşil, para olarak bile bakıyorsanız tutmaz. Demokrasinin olmadığı yerde kalkınma olmaz, olamaz. Bu tespiti önümüze koyalım. Demokrasi krizi ekonomik krizi yaratmıştır ve demokrasi krizini çözmeden de ekonomik krizden çıkış yoktur.

Değerli arkadaşlar, bu dönemde tek adam rejimi, ihtirası önümüze konuldu. Kurumlar çöktü. Demokratik denge ve denetim mekanizmaları çöktü. Bu kalkınma planında ortak akıl yok arkadaşlar, tek adam aklı var. Bir Cumhurbaşkanı vicdansız ve adaletsiz olabilir. Peki arkadaşlar, 600 kişi ne yapar, hani, milletin temsilcileri? 600 kişi bütün Türkiye'den gelmişiz; yoksulların, işçilerin, emeklilerin haklarını savunmak için buradayız. Ne yapar? Vicdansız ve adaletsiz Cumhurbaşkanını dengeler ve denetler, bu kalkınma planına vicdan ve adalet katar.

Değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda tam yirmi iki saat Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımıza konuştuk. İnanın, taş olsa biraz yumuşardı, derdi ki: "Ya, bu arkadaşların da bir söylediği doğru olabilir." Üstelik de son derece yapıcı muhalefet yaptık, bakın. Gelin, beraber, ortak akılla buna katkı sunalım dedik. Maalesef arkadaşlar, yirmi iki saat sonucunda bir virgülünü değiştiremedik, bir virgülünü değiştiremedik. İşte Meclisimizin durumu budur arkadaşlar. "Ferman padişahındır!" diyor Meclisimiz, devam etsin. "Padişah yazmışsa onun bir virgülüne dokunmak ne haddimizedir!" diyor. Arkadaşlar, böyle dediğimiz sürece kalkınmadan bahsedemeyiz.

Bakın, biz Adalet ve Kalkınma Partili üyeleri ikna etmek için buradayız. Topu topu 20 üye burada. İşte muhalefet partilerinin sözlerine verilen değer bu. Ortak akla değer vermediğimiz sürece, yalnızca oy vermeye buraya gelirsek arkadaşlar, kalkınma olmaz, adalet olmaz.

Değerli arkadaşlar, merkeziyetçi bir tercih var bu kalkınma planında. "Her şeyi saraya bağlayalım." diyor, "Her şeyi saray çok iyi bilir." diyor. Peki, değerli arkadaşlar, Meclisimiz niye bu durumda diye düşünelim mi? Meclisimize bir darbe vuruldu. Yalnızca 15 Temmuzda darbe vurulmadı. Dokunulmazlıklar kaldırılarak bu Meclisin itibarı yerle bir edildi. Sevgili Selahattin Demirtaş, Sevgili Figen Yüksekdağ, Çağlar Demirel, İdris Baluken ve binlerce arkadaşımız bu şekilde hapsedildi ve Meclisin itibarına büyük bir darbe vuruldu. Meclis denge ve denetleme görevini yapamamaktadır, yapamadığı sürece de ekonomik krizden ve demokrasi krizinden çıkmak mümkün değildir. Meclisi behemehâl bir noter olmaktan, noter olarak görülmekten çıkarmamız gerekiyor.

Peki, diğer güç nedir arkadaşlar? Yargı. Ya, değerli arkadaşlar, hukuk reformundan bahsediyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Dün Sevgili Selahattin Demirtaş'ın duruşması vardı, keşke orada görseydik Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısını. Acaba Selahattin Demirtaş'ın savunmalarını okudunuz mu? Okumanızı tavsiye ederim. Tamamen siyasi önermelerinden dolayı üç yıla yakın süredir rehin. Arkadaşlar, siyasi rakiplerini rehin alan bir iktidar abat olmaz, ülkeye de bir şey veremez.

Bakın, bugün CHP İstanbul İl Başkanı yargılandı arkadaşlar, İstanbul'da yargılandı, Sevgili Canan arkadaşımız -arkadaşım kendisi- Canan Kaftancıoğlu yargılandı. Çünkü insan hakları mücadelesi veren bir kişiydi kendisi, hâlâ da öyle. Savcı on yedi yıl istedi kendisiyle ilgili. Neymiş? 2013 yılında "tweet" atmış, İstanbul seçimini kazanınca savcının aklına gelmiş ki "2013 yılında 'tweet' attı Canan Kaftancıoğlu." diye ve on yedi yıl hapis istiyor.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, böyle, adaletten, hukuktan bahsedemezsiniz; Canan Kaftancıoğlu, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala -Gezi davasından binlerce arkadaşımız yargılanıyor- bunlar olduğu sürece siz hukuktan, adaletten, hukuk devletinden bahsedemezsiniz.

Bakın, üniversitelerin durumuna bakalım, dengeleyici denetleyici... Füsun Üstel Hocamız bir barış bildirisine imza attı diye hapiste şu anda ya. Füsun Üstel, bu ülkenin yetiştirdiği en kıymetli akademisyenlerden birisidir. Binlerce akademisyen bir barış bildirisine imza attı diye hapiste. Ne aftan bahsediyoruz; gelin, Füsun Üstel Hocamızı çıkaralım, Osman Kavala çıksın, Selahattin Demirtaş çıksın; Sevgili Canan Kaftancıoğlu mahkemelerin karşısına çıkmasın. Siyasetçiler, akademisyenler hapisteyken hangi hukuktan bahsediyorsunuz? Önce pratiğe bakalım, nesnel duruma bakalım.

Değerli arkadaşlar, bütün bunlar olurken Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bazı rakamlardan bahsetti, ben de bazı rakamlardan bahsedeyim: Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde -utanarak söylüyorum, bakın, utanarak söylüyorum Türkiye'nin vekili olarak- 126 ülke içinde 109'uncu sıradayız, yalnızca beş yıl önce 50'nci sıradaydık, 109'uncu sıraya düştük. Gelir grubuna göre, orta gelir grubundaki ülkelerde 38 ülke içinde Venezuela'dan sonra sondan 1'inciyiz. Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke içinde 157'nciyiz. Demokrasi Endeksi'nde 167 ülke içinde 110'uncuyuz. Hükûmetin Gücünün Sınırlandırılması Endeksi'nde 126 ülke içinde 123'üncüyüz. Temel haklarda 126 ülke içinde 122'nciyiz arkadaşlar. Bunları utanarak söylüyorum. Bu rakamlar düzelmediği sürece 12.500 dolarmış, 8 bin dolarmış, ne ifade eder? Önce hukuk, önce adalet. Eğer kurumları güçlendirirsek, kurala dayalı, hukuka dayalı bir rejim kurarsak, demokrasiyi sağlarsak emin olun, o 12.500 rakamlarını katbekat atlarız ama arkadaşlar, demokrasi krizini çözmeden ekonomik krizle ilgili herhangi bir adım atılamaz.

Arkadaşlar, 82 milyon vatandaşımızın, işçinin, emekçinin, çiftçinin görüşlerinin alınıp alınmadığını soruyorum Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımıza.

Komisyon Başkanımız Lütfi Elvan diyor ki: "Ben üç yıl önce konuşmuştum." Üç yıl önce bize de çağrı yapmış. Arkadaşlar, biliyor musunuz, darbeden önceydi, dolar 2 liraydı, işsizlik yüzde 8'di, 8 milyon değil 4 milyon işsiz vardı memlekette, o zaman görüş almışlar.

Değerli arkadaşlar, bir kalkınma planının demokratik olması için önce katılımcı olması gerekmez mi? Biz dedik ki: Bakın, görüşlerimizi alın. Almadılar. Önergelerimizi reddettiler, virgülüne bile dokunulmadı. Peki "Sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini alın. Bakın, sendikalar var, kadın örgütleri var, ekoloji örgütleri var. Komisyona gelsinler, on dakika, on beş dakika görüşlerini söylesinler." dedik, reddettiler arkadaşlar. Sayın Komisyon Başkanı reddetti, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı da maalesef sükûtla karşılık verdi bu reddedişe. Oysa arkadaşlar, katılımcı olmayan bir kalkınma planının inanın başarıya ulaşma şansı yok, sosyal tarafların görüşlerini almayan bir kalkınma planının başarı şansı yok. Dün olduğu gibi, bakın, dün torba yasada 35 madde yalnızca patronlardan yana maddelerdi. Maalesef bu torba yasa da yalnızca patronları, şirketleri, yandaşları kurtarmak için bir torba yasa.

Değerli arkadaşlar, bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı dedi ki: "Efendim, sorulara cevap verdim." Ben de sevinmiştim, sabah odamda çalışıyordum. Sağ olun, sorulara cevap vermişsiniz. Heyecanla, bir tomar cevap geldi, bir baktım, açtım "CHP'nin cevabı..." "CHP'nin cevabı..." "İYİ PARTİ'nin cevabı..." "İYİ PARTİ'nin cevabı..." "CHP'nin cevabı..." Cevaplar bitti, HDP'nin -ki ben şahıs olarak 20 soru sordum, arkadaşlarım soru sordu- tek bir sorusuna cevap vermemişsiniz. CHP'ye, İYİ PARTİ'ye 20 cevap, Meclisin 3'üncü büyük partisi HDP'nin tek bir sorusuna cevap gelmedi. Ki heyecanlanmıştım, biliyor musunuz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, "Acaba bir ayrımcılığa uğradık mı, uğramadık mi?" diye heyecanlanmıştım. Sonuna geldim, tek bir isim, Garo Paylan, Erol Katırcıoğlu, Necdet İpekyüz ismini görmedim. İşte, ayrımcılık burada bir yerde arkadaşlar.

Sevgili Grup Başkan Vekilimiz Saruhan Oluç, 15 Temmuzda burada bir konuşma yaptı Cumhurbaşkanı Yardımcımız, son derece yapıcı, barışçı bir konuşma yaptı, hakkını teslim edersiniz.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ konuştu, bütün kanallar canlı yayında; CHP konuştu, bütün kanallar canlı yayında; HDP konuştu, bütün kanallar canlı yayını kesti. Niye biliyor musunuz arkadaşlar? Bu, yalnızca emirle, talimatla olmuyor biliyor musunuz? Korkuyla oluyor. HDP'yi yayınlarsak... Ne idi? "Alo bilmem ne..."

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Fatih...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Fatih...

GARO PAYLAN (Devamla) - "Alo Fatih, niye HDP'yi yayınladın?" korkusuyla ve görevden atılacağım korkusuyla oluyor işte bu. Emin olun, yalnızca talimatla olmamıştır. İşte, ayrımcılık olduğu sürece, 6 milyon vatandaşımızın oy verdiği parti yok sayıldığı sürece kalkınma olmaz arkadaşlar. Tercihimiz ne bu kalkınma planında? Güvenlikçi politikalar.

Değerli arkadaşlar, beş yıl önce 2014 bütçesinde bütün güvenlik kalemlerinin toplamı 40 milyar TL'ydi, bugün 160 milyar TL. Allah'ınızı severseniz söyleyin, güvenliğimizi sağladık mı, huzurumuz var mı? Yok. Ama neyi feda ettik arkadaşlar? Demokrasimizi feda ettik, ekonomimizi feda ettik. Yani güvenlikçi tedbirlerle, arkadaşlar, bir yere varılmıyor. "S400 füzesi alacağız." diyorsunuz.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Aldık, aldık.

GARO PAYLAN (Devamla) - Aldınız, aldınız. 2,5 milyar dolar ödeniyor.

Ya, değerli arkadaşlar, birileri bayram ediyor. Ya, Amerikan bağımlılığı tabii ki kötü bir şey; katılıyorum, sonuna kadar destekliyorum, bağımlılıktan kurtulalım ama Rusya bağımlılığı çok mu iyi bir şey arkadaşlar ya? Rusya'ya enerjide bağımlıyız, doğal gazda bağımlıyız; bakın, arkadaşlar, savunma sanayisinde de bağımlı olacağız, 2,5 milyar dolar da ödeyeceğiz ama diyet yetmiyor; nükleer santral tercihi var bu bütçede. Arkadaşlar, nükleer santrali de hem "İhtiyacımız var." diye yaptınız hem de "ucuz" dediniz. Her iki argümanınız da çöktü çünkü artık 2 trilyon dolarlık bir ekonomiden bahsetmiyoruz, 700 milyar dolarlık bir ekonomiden bahsediyoruz; hem de nükleer santral pahalı artık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Paylan, selamlamak için süre veriyorum, uzatmayacağım.

Buyurun.

GARO PAYLAN (Devamla) - Neyin diyetini ödüyoruz Rusya'ya arkadaşlar, neyin diyetini ödüyoruz? 40 milyar dolar alıp götürecek buradan ve "Rusya bağımlılığı -bakanlar, arkadaşlar- iyi diyenler." Gürcistan'ın ve Ukrayna'nın hâline baksınlar, biraz da Osmanlı tarihi okusunlar derim.

Tercih ne arkadaşlar başka? Tarım mı tercih? Değil. "Tarımı küçülteceğim." diye vadeden ilk iktidar. Tarımın gayrisafi yurt içi hasıladan payı yüzde 5,8; bu plana bakın "5,4'e düşüreceğim." diye vadediyor. Arkadaşlar, çalışanların yüzde 18'i çiftçiler, çiftçi emekçileri ve onlar maalesef bu planda yalnızca paylarının düşeceğini biliyorlar.

Son olarak şunu söylüyorum, başka söyleyeceklerim vardı ama bitireyim: Arkadaşlar, bu planla birileri kalkınır ama emin olun o "birileri" çiftçiler, emekçiler, emekliler, yoksullar olmaz; aynı bu beş yılda olduğu gibi saray ve sarayın yandaşları olur. Bu anlamda bu plana "hayır" diyelim derim. Halkın yararına, yoksulların yararına planı, katılımcı olarak hep beraber yapalım derim.

Saygılar sunarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)