| Konu: | Asya Verimlilik Teşkilatı Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 02.10.2019 |
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yasama dönemimizin ülkemize ve yurttaşlarımıza hayırlı olması dileğimle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu yasama yılı hepimiz için özel anlam ifade ediyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." düsturuyla açtığı bu yüce Meclisin 100'üncü yılını hep birlikte kutlamaya hazırlanıyoruz. Hepimiz için büyük onur, büyük kıvanç.
Bu ülkenin kurucuları özgürlük ve bağımsızlık mücadelemizin her anında meşruiyeti millet iradesinde ve bunun cisimleştiği yüce Meclisimizde aradılar. 100'üncü yılında da Türkiye'yi ve yurttaşlarımızı ilgilendiren her konu ne kadar zor, ne kadar karmaşık olursa olsun bu Mecliste konuşulmalı, bu Mecliste karara bağlanmalıdır.
Bu yasama yılında Parlamentomuz emeklinin, memurun, asgari ücretlinin, işçinin, çiftçinin, esnafın, emeklilikte yaşa takılanların, öğrencilerin taleplerinin karşılandığı bir mekân olmalıdır. Türkiye'yi işsizlik ve yoksulluk intiharlarından kurtaracağımız bir bütçe bu Meclis tarafından yasalaştırılmalıdır. Kamu kurumlarının bu milletin zenginliğini çarçur etmesini engelleyecek etkin denetim yine burada yapılmalıdır. Bu yasama yılı Türkiye'de adalet arayışının son bulduğu bir yıl olmalı, toplumsal barışı sağladığımız bir yıla evrilmelidir.
Gazeteci olsun akademisyen olsun öğrenci olsun herkesin düşüncesini özgürce ifade ettiği bir Türkiye'yi burada birlikte inşa etmeliyiz. Cezaevindeki çocuklar, çocuk gelinler ve kadın cinayetleri ayıplarından ülkemizi hep birlikte kurtarmalıyız. Eğitimde fırsat eşitliğini tam olarak sağlamalıyız.
Yüz yıl önce Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün bize gösterdiği muasır medeniyet hedefine bu yasama yılında hızla yaklaşmalıyız. Türkiye'nin AB sürecini yeniden canlandırmalı, bunun için atılacak adımlarda kurumlarımıza bizler yol göstermeliyiz. Ulusal çıkarlarımızı korumak için savunmada, dış politikada atılacak önemli her adım burada tartışılarak hayata geçirilmeli.
Değerli arkadaşlarım, tüm bu hedeflere ulaşmak için gömleğin birinci düğmesini doğru iliklemeliyiz. O düğme demokrasidir, hukuk devletidir, güçler ayrılığıdır. Yüce Meclisimizin 100'üncü yıl dönümüne yaklaşırken Meclisimizin yetkileri elimizden alınarak saraya taşınmak isteniyor, güçler ayrılığının yerini tek adam yönetimi almış durumda; yeni yasama yılında hepimizin önceliği Parlamentomuzun itibarının yeniden tesis edilmesi olmalıdır. Bunun ilk koşulu partili Cumhurbaşkanlığı ısrarından vazgeçmek, Cumhurbaşkanının tarafsızlığını mutlak biçimde sağlamak olmalıdır. Partili Cumhurbaşkanının gerek yargı üzerinde gerek yasama organı olan Meclisimiz üzerindeki antidemokratik gölgesi artık sona ermelidir. Bunun için sadece biz Cumhuriyet Halk Partililer değil, bu Meclis çatısı altındaki hepimiz çaba göstermeliyiz. Yeniden güçler ayrılığına, yeniden hukuk devletine dönmek inanın Mecliste milletvekilleri olarak hepimizin saygınlığını artıracaktır.
Değerli arkadaşlarım, Meclisimizin 100'üncü yılında önemli sorumluluklarımızdan biri de dünyanın dört bir yanında yaşayan kardeşlerimizin hakkını, hukukunu korumak olmalıdır. Geçtiğimiz hafta sonu Berlin'de yaşayan vatandaşlarımız ve Türkiye'yle bağlarını koruyan kardeşlerimizle bir araya geldik; sıkıntılarını, çözüm yollarını konuştuk. Almanya başta olmak üzere yurt dışında yaşamakta olan milyonlarca Türkiye kökenli kardeşimizin bizlerden, Meclisimizden önemli ve acil beklentileri var. Yurt dışında yaşayan Türkler hem yaşamakta oldukları ülkelerde hem de ana vatanları Türkiye'de ihmal edilmekte. Almanya'da 3 milyon, Avrupa'nın genelinde 5,5 milyon kardeşimiz var, oy kullanıyorlar; aslında hepimizin seçilmesinde onların her bir oyunun etkisi var, bazı illerde ise vekilliklerimizin bir partiden diğer partiye geçişi bile onların oylarıyla belirlenmekte. 3 milyon 47 bin seçmen var, İstanbul ve Ankara'dan sonra, İzmir'le birlikte en önemli seçmen nüfusu. Genel seçim ve referandumda etkileri büyük ama bir seçim bölgeleri dahi yok. Bu haksızlığı bu yasama yılında ortadan kaldırmalıyız.
Değerli arkadaşlarım, bu kardeşlerimiz ekonomik olarak Türkiye'ye çok büyük katkı sağlamaktalar. Bakın, Almanya'daki Türklerin Türkiye'ye gönderdikleri katkı, sadece geçen yıl 833 milyon euro olmuş. On yıllardır sorgusuz sualsiz, şikâyet etmeden göndermekteler. İzin sezonunda her yıl 3,3 milyar avro Türkiye'de harcıyorlar. Avrupalı turistler Türkiye'ye geldiğinde ortalama 590 avro para harcarken bizim kardeşlerimiz memleket ziyaretlerinde ve tatil yörelerinde en az 1.100-1.200 avro bırakmakta. Ama bakıyoruz, dünyaca ünlü Türk Hava Yollarımız, dünyaca ünlü futbolculara, futbol kulüplerine, Hollywood yıldızlarına sponsorluk yapan Türk Hava Yollarımız zarar etmekte, 1 milyarın üzerinde şu anda zarar etmiş durumda. Avrupa hatlarından ise çok kazanıyorlar. Buna karşılık konu Avrupa'da yaşayanlara gelince indirim değil, bindirim yapılmakta. Berlin'den, Paris'ten Adana'ya, Trabzon'a, Konya'ya uçmak isteyen kardeşlerimiz New York'a gitmekten daha fazla para ödemek zorunda kalıyor. 4-5 kişilik bir ailenin izne gelişi, dönüşü için bir servet ödenmek zorunda kalınıyor. "Orada yaşayanlar bizim elçimiz." diyoruz ama elçilerimize hak ettikleri değeri vermiyoruz.
Bakın, Berlin'de yakından gözlemledim. Onları en çok üzen şey şu olmuş: Bu yıl temmuz ayında Meclis kapanmadan bir torba yasayı kanunlaştırdık. O torba yasada Avrupa'da yaşayan milyonlarca kardeşimizi etkileyen bir madde de geçti. Bu kürsüden itiraz ettik, mücadele verdik ama maalesef bizi dinlemediniz ve saraydan geldiği gibi geçirdiniz. Neydi o madde? Biliyorsunuz, rahmetli Bülent Ecevit'in Başbakanlığı döneminde gurbetçi işçilerin borçlanarak emekli olma hakkı bir sosyal güvenlik politikası olarak hayata geçirilmişti. Yurt dışında çalışan kardeşlerimiz Türkiye'den de borçlanarak SSK emeklisi olabilmekteydiler. Böylece Avrupa'da 67 yaşında emekli olabilecek bir kardeşimiz Türkiye'den alacağı emekli maaşıyla o güne kadar güvenli bir şekilde geçinebilmekteydi. Ama şimdi Avrupa'da yaşayan kardeşlerimizin bu hayali ellerinden alındı. Yapılan son düzenlemeyle yurt dışında yaşayan kardeşlerimiz için hem prim bedeli yüzde 32'den yüzde 45'e çıkarılmakta hem daha fazla gün için prim ödemesi yapmak zorunda bırakılmakta hem de bunun karşılığı SSK yerine BAĞ-KUR emeklisi yapılarak daha düşük maaş verilmekte. Yüz binlerce kardeşimize "Ben seni artık işçi gibi değil, patron gibi, bir para makinesi gibi görmekteyim." mesajı verilmekte.
Bakın, bu yüzde 45'lik prim oranının yüzde 12'si sağlık sigortası, yüzde 20'si ölüm, malullük sigortası olarak ayrılmakta ama yüzde 13'ünün hiçbir karşılığı yok, açıkça bir haraç alınmakta.
Temmuz ayından önce 100 bin lira vererek emekliliği hak eden, Almanya'da yaşayan bir kardeşimiz Türkiye'den 2.400 lira emekli maaşı alabilirken şimdi 200 bin lira ödeyerek emekli olabilmekte, alacağı maaş ise 1.500-1.600 liraya düşmekte. O gün bu kürsüden konuşurken bu değişikliğin Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, hem insani hem de ahlaki olmadığını söylemiştim, vicdanlara sığmadığını söylemiştim. Bunun, bir üvey evlat muamelesi olduğunu hep birlikte söylemiştik. Nitekim Berlin'deki buluşmamızda, bu kanunun Almanya'da ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkler arasında çok büyük hayal kırıklığı yarattığını gözlemledim. Kendilerine yönelik çok büyük bir vefasızlık, çok büyük bir eşitsizlik olarak algılandığını görmekten büyük üzüntü duydum, hepimiz adına üzüldüm. Yüz binlerce kardeşimizde, bu Mecliste çıkan bir yasayla yarattığımız bu hissiyata hepimiz önem vermeliyiz. Bu konuya sadece bürokratların Plan ve Bütçe Komisyonunda söyledikleri gibi yani "Gurbetçiler nimet-külfet dengesini bozuyor. Bu değişiklikle 1 milyar lira kâr ederiz." mantığıyla bakamazsınız, bakamayız. Eğer öyle hesap yapmaya kalkarsanız elli altmış yıldır Almanya'da fabrikalarda, en ağır koşullarda dişini tırnağına takarak çalışıp üreten, kazandığını harcamayıp son kuruşuna kadar bu memlekete gönderen milyonlarca kardeşimizin bizlere sağladığı büyük nimetlerin altında hepiniz ezilirsiniz.
Alın, bir başka örnek: Yurt dışında yaşayan kardeşlerimiz her yıl Türkiye'ye gelmekte, olası sağlık sorunlarını bugüne kadar Türkiye'deki sağlık kurumlarında ücretsiz çözebilmekteydi ama son birkaç aydır duyuyoruz ki gurbetçilerimiz hastanelerden, sağlık ocaklarından, eczanelerden geri çevrilmekte, acil olmayan her türlü ihtiyaçları için ayrı para istenmekte. Bu kardeşlerimiz bu muameleleri asla hak etmemektedir. Bu utanç verici uygulamaların arkasında hesapsız kitapsız harcamalar, lükse, şatafata harcanan millî servetimiz yatmaktadır.
Beceriksiz, liyakatsiz ellerde krize soktuğunuz ekonominin, kara deliğe döndürdüğünüz SGK'nin kötü yönetiminin bedelini Avrupa'da yaşayan milyonlarca kardeşimize çıkaramazsınız. Elli yıldır Türkiye'ye döviz göndererek kalkınmaya destek olan, hâlâ yaz tatillerini geçirerek, emlak alarak, yakınlarına para göndererek ekonomimize destek olan gurbetçilerimiz kâr zarar hesaplarınızın bir ögesi olarak değil, hizmet verilmesi gereken birinci sınıf Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak görülmelidir. Bu amaç doğrultusunda Meclisimizde bir an önce tüm partilerin katılacağı bir araştırma komisyonunun kurulmasına şiddetle ihtiyaç vardır.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)