GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Asya Verimlilik Teşkilatı Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:2
Tarih:02.10.2019

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yasama yılımızın ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Bir telefon mesajıyla işlerinden atılan 2.831 maden işçisinin sıkıntılarını, haklı taleplerini Meclis kürsüsünden sıklıkla dile getirmiştik. Şimdi, o işçilerimiz 5 Ekim tarihinde Ankara'ya yürümek için hazırlık yapmakta. Bu işçilerimiz ne istiyor, neden yollara düştü, amaçları ne?

Hafızamızı tazelemek için bu 2.831 madencinin hikâyesini bir defa daha beraber hatırlayalım. Bildiğimiz gibi, beş yıl önce Manisa'mızın Soma ilçesinde meydana gelen maden faciasında 301 madencimiz hayatını ne yazık ki kaybetmişti. Soma Kömürleri AŞ'nin hizmet alımıyla işlettiği Eynez maden ocağında yaşanan faciadan kısa bir süre sonra söz konusu ocakta çalışmakta olan 2.831 madenci bir telefon mesajıyla kapının önüne konulmuştu üstelik kıdem ve ihbar tazminatları verilmeden. Bu işçilerimiz, madencilerimiz yaklaşık beş yıldan beri kıdem ve ihbar tazminatlarının yani haklarının peşinde ancak bu haklı davalarında bir arpa boyu yol alabilmiş değiller ne yazık ki. Bu konuda yani Soma'da mağdur olan madencilerin mağduriyetini gidermek için 2015 tarihinde bu Meclis çatısı altında yasal bir düzenleme yapıldı. Söz konusu düzenlemede "Maden Kanunu kapsamında rödövans sözleşmeleri çerçevesinde yer altı madenciliği yapan şirketlere ve ortaklarına ait malların TMSF tarafından el konulan mal ve gelirleri öncelikle işçilerin kıdem ve ihbar tazminatları ile izin ve fazla mesai gibi alacaklarının ödenmesinde kullanılır" denilmekte. Yani TMSF Soma A.Ş'nin veya ortaklarına ait el koyduğu malları satacak, öncelikle işçilerin alacaklarını karşılayacak.

Şimdi "Yasal düzenlemeye rağmen nasıl olur da bu madencilerin hakları bugüne kadar yani beş yıldır ödenmedi?" diyebilirsiniz ki bu, doğru bir sorudur. Bu aşamada sendika devreye giriyor. Sendika, patronla bir protokol yapıyor. Bu protokole göre patron işten attığı madencilerin alacaklarını 24 taksitte ödeyeceğini beyan ediyor. Sendika neden bu aşamada araya girer? İşçilerin haklarını kollaması gereken sendika neden patronu kurtarmaya gayret eder? Bu soruların cevapları uzun uzun tartışılması gerekir ancak biz konumuza dönelim.

Cumhurbaşkanı her seçim öncesinde yani üç defa Manisa'ya gelir ve her gelişinde birer taksit ödenir ama gerisi gelmez. Bu işçilerimizin bir kısmı alacakları için mahkeme yoluna gider. Yerel mahkemeler "Sorumlu TKİ'dir." hükmünü verir. TKİ, olayı üst mahkemeye götürür. Yargıtay ve istinaf mahkemeleri de sorumlu olarak TKİ'yi işaret eder ve tazminatları ödemesini emreder. Evet, söz konusu ocak için hizmet alımı sözleşmesi yapılmıştır. Ruhsat sahibi TKİ'dir ancak TKİ mahkeme kararlarına rağmen ödeme yapmaz. Burada TKİ'nin tavrını anlamak mümkün değil. Mahkeme kararları sonrasında artık bir içtihat oluşmuşken, hak sahiplerine alacaklarını dava açılmaksızın ödemesi gerekirken, TKİ'nin işçileri mahkeme yoluna sevk etmesi, dava açan ve kazanan alacaklılara ödeme yapmamasını anlamak mümkün değil.

Özetle Sendika devreye girer, protokol yapar, alacakları takside bağlar, TKİ sorumluluk kabul etmez, davaları kaybeder ancak işçilere ödeme yapılmaz, olan hak sahiplerine yani madencilerimize olur ancak artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Maden işçilerimizin bir kısmı dertlerini anlatmak, haklı davalarında kamuoyu oluşturma amacıyla Ankara'ya bir yürüyüş düzenlemek isterler ancak bu defa da Soma Kaymakamına takılırlar. İşçilerimiz en demokratik haklarını kullanarak Ankara'ya on gün sürecek sembolik bir yürüyüş başlatmak istemekte ancak Kaymakam bey bu sembolik, bu demokratik talebe olumsuz yanıt vermekte. HAK-İŞ 'e bağlı işçilerin Bolu'dan Ankara'ya gitmesinde herhangi bir sakınca yok ancak Soma'daki işçinin Ankara'ya yürümesi sakıncalı. Burada siyasetin devreye girmesi ve bu yanlışa bir an önce son vermesi gerekli. Yıllarca mağdur olmuş, hakkını alamamış işçilerimizin güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelmesi engellenmelidir.

Ben burada Eynez ocağında çalışan 2.831 işçinin mağduriyetinden bahsettim ancak sayı ne yazık ki bununla da sınırlı değil. Uyar Madencilikten alacaklı olan ve Soma kömürlerinin diğer ocaklarında çalışan, emekli olan veya işten çıkarılan, tazminatlarını alamayan işçilerimizi de hesaba katarsak mağdur sayısının 3.600'ü bulduğunu görmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu konuda Meclis olarak inisiyatif almalıyız, bu madencilerimizin haklı mücadelelerine sahip çıkmalıyız. Bu arkadaşları bir dinleyelim, onları anlamaya çalışalım, siyaset kurumunu devreye sokalım ve bu adaletsizliğe son verelim.

Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)