| Konu: | Yerel yönetimlerde yaşanan sorunlara ve 19 Ağustosta HDP'li belediye eş başkanlarının görevden alınmasının hukuk katliamı olduğuna ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 08.10.2019 |
SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bir gece yarısı darbesiyle, bu ülkenin demokrasisi için büyük bir hukuk katliamı olarak tarihe geçecek olan 19 Ağustosta eş başkanlarımızın görevden alınmasından bahsetmek istiyorum.
Kayyum politikası 2016 yılında bütün bölge genelinde işletildi. Bu ülkenin iktidarı siyasetle alt edemediği Kürt siyasetini ancak bu şekilde durdurabileceğini düşündü ve kayyum politikasını devreye soktu. Kayyumların, içi boşaltılan kasaların, asimilasyon politikalarının, cinsiyet eşitsizliğinin en üst seviyeye ulaştığı bir dönem olduğunu hep beraber gördük. 31 Mart yerel seçimleri öncesi iktidarın "Sandıktan HDP çıkarsa yine kayyum atarız." sözleri 19 Ağustosta gerçekleştirilen darbenin habercisiydi. Diyarbakır'da seçmen, AKP'nin adayı olan kayyumu değil, HDP'nin adayını yüzde 63'lük ezici oyla seçerek iktidarın kayyum politikalarını anlamsızlaştırmış ve reddetmiştir. O yüzden, şunu kabul edelim: Burada mesele kişiler değil, kişilerin HDP'den aday olması ve seçilmesidir. Bundan dolayı, 19 Ağustos tarihinde uygulanan bu karar hukuki değil, siyasidir. Bu siyasi karar aslında, seçimden hemen sonra YSK eliyle KHK'li belediye eş başkanlarımızın mazbataları verilmeyerek başlatılmıştı. Seçim bölgem Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde HDP yüzde 70,34 oy aldı fakat adayımız KHK'li olduğu gerekçesiyle belediyemiz yüzde 25 oy alan 2'nci sıradaki AKP adayına verildi. Bu durumda 5 belediyemizi daha gasbettiniz.
Değerli milletvekilleri, eş başkanlarımız ezici çoğunlukla seçilmiş olmalarına rağmen siyasi bir kararla görevlerinden uzaklaştırıldılar. Aslında 1 Nisan tarihli valiliklerin kayyum talebi belgesi, daha mazbatalar verilmeden "Tekrar kayyum atarız." söyleminin ilk pratik adımını belgeliyordu. 1 Nisan belgesi ortadayken 2016'dan beri uyguladığınız kayyumcu politikanızın hiçbir hukuki açıklaması yoktur. Görevden uzaklaştırıldıkları günden beri iktidar ve yandaş medya tarafından hep bir ağızdan Kandil'e para gönderdikleri için görevden alındıkları söylendi ama buna rağmen görevden alınma gerekçeleri bunlar değildi. Görevden alınma gerekçeleri; eş başkanlığı fiilen uygulamak, KHK'yle görevden uzaklaştırılan, açığa alınanları sahiplenmek, açığa alınan 45 kişinin işe iade edilmesi, kayyumlar hakkında çeşitli söylemlerde bulunmak. Eş başkanlık, kadınların eşit temsiliyetidir. Seçim boyunca propagandamızı, adaylarımızı eş başkanlık mekanizması üzerinden tanıttık ve seçime de öyle gittik. Eş başkanlık, yıllardır mücadelesini verdiğimiz, cinsiyet eşitliğini sağlamak için emek harcadığımız önemli kazanımlarımızdan biridir. Her gün onlarca kadının katledildiği bu ülkede eş başkanlığı bu şekilde illegalize etmenizi kabul etmiyoruz. Eş başkanlık sistemi bizim mor çizgimizdir.
Belediye eş başkanlarının açığa alınan kişileri göreve iade yetkisi vardır, yasal olmayan bir uygulama söz konusu değildir. Ayrıca, KHK'li bir vekil olarak söylüyorum, KHK'liler, bu ülkenin bir vatandaşıdır ve işlerinden tamamen hukuksuz bir şekilde alınmışlardır. Her vatandaş gibi seçme ve seçilme hakları vardır. Şimdi, yeni bir hukuksuzluğa imza atıp "KHK'lileri savunmak" diye bir suç ortaya atıyorsunuz. Böyle bir suç ne Anayasa'da ne de toplumun vicdanında vardır. KHK'yle hukuksuzca işinden uzaklaştırılmış olmak bu ülkenin bir ayıbıdır.
Kayyum olan vali, kendisi kayyum olarak atanmadan bir gün önce Diyarbakır'da bir aylık eylem ve etkinliği yasakladı. Yine, siyasi bir operasyonla yüzlerce kişi gözaltına alınarak tepkilerin oluşmasını engellemek istediler çünkü kendisini seçmeyen Diyarbakır halkından tepki toplayacağını çok iyi biliyordu.
Bakın, Diyarbakır kayyumu meşru olmadığını çok iyi bildiği için sivil toplum örgütlerini tek tek arayarak "Çikolatanızı ve çiçeğinizi alıp gelin, beni tebrik edin." diye baskı yapmakta. Yani ısmarlamayla kendini meşrulaştıracağını düşünüyor ama nafile. Haksız hukuksuz algılar oluşturarak atadığınız kayyumlarınızın ne halkımız nezdinde ne de demokraside ısrar edenler nezdinde hiçbir meşruiyeti yoktur, olmayacak da.
Değerli milletvekilleri, eş başkanlığımızın kayyumlarla ilgili yolsuzlukları ve hukuksuzlukları deşifre etmeleri de kayyum atanma gerekçesi olarak sayılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım, devam edelim.
SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Yine, önceki dönem Diyarbakır Kayapınar Belediyesine 3 kere kayyum atanmak zorunda kalındı çünkü müfettişlerin yaptığı denetlemelerde yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma ve ranta dair sebepler ayyuka çıkmıştı. Yolsuzlukta mızrak çuvala sığmadığından kayyumun kayyumuna kayyum atanmıştır. Partimizden seçilen hiçbir belediye eş başkanımız, müfettişlerin yaptığı incelemelere rağmen bu tarz yüz kızartıcı suçlarla hiçbir zaman gündeme gelmediler.
Yine, Diyarbakır Kulp ilçesinde 12 Eylül tarihinde meydana gelen patlama bahane edilerek belediye eş başkanlarımız hiçbir delil gösterilmeden sorumlu tutulmuş ve tutuklanmış, onlara da kayyum atanmıştır. Yani algı operasyonu Kulp halkının iradesine kayyum atanarak devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, söylenecek çok söz, anlatılacak çok fazla yolsuzluk, hukuksuzluk, uygulama var ama artık önemli olan, meselenin demokratik yollarla çözümüdür.
AKP Genel Başkanı geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletlerde yaptığı konuşmada "Herkes için özgürlük, herkes için barış, herkes için refah, herkes için adalet, herkes için huzurlu ve güvenli bir gelecek." demişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Aydeniz.
SALİHE AYDENİZ (Devamla) - İktidarınızı bu söylemlerde samimi olmaya davet ediyoruz. Bu sözlerin söylemde kalmamasını, öncelikle kendi ülkesi için uygulamasını bekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)