| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 15.10.2019 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma Türkiye'nin kanayan yarası. Milletimizin yüzde 80'i bu ülkede yargıya güvenmiyor. Bu nedenle zaten burada yargı reformunu konuşuyoruz. Bu kanayan yaranın bir türlü kapanmayan bölümü ise basın ve ifade özgürlüğü. Peki, bu paket bu yarayı kapatır mı? Geçmişte yaptığımız reformlardan sonra basın özgürleşti mi, bir bakalım.
2004-2005 yıllarında AB reformları yaptık, AB'ye tam üye adayı olduk. 2005 yılında Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün sıralamasında basın özgürlüğünde 98'inci sıradaydık dünyada, 2009'da 123'üncü sırada. 2009 yılında yargı reform paketi çıkarıyoruz, işe yarıyor mu? 2010 yılında basın özgürlüğü alanında 138'inci sıraya düşüyoruz. 2010'da yargıyı derinden etkileyen Anayasa referandumu yaptık "sessiz devrim" diyenler bile oldu; 2011 yılında 2 paket çıkardık. Bakıyoruz, 2012 yılında 10 basamak daha düşerek 148'inci sıraya geriliyoruz. 2013 ve 2014 yıllarında 3 kapsamlı düzenleme burada, Mecliste geçiriliyor. Bakıyoruz, bu reformlardan sonra, 2014 sonunda 149'uncu sıraya düşüyoruz. 2015 yılında bir reform belgesi daha önümüze geliyor, 2017'de 6 sıra geriliyoruz, 155'inci sıraya düşüyoruz. 2018'de 157, 2019'da yine 157'nci sıradayız. Dibe demir atmışız.
Değerli arkadaşlarım, inanması güç ama burada reform yaptıkça demokrasimizde, basın ve ifade özgürlüğümüzde batıyoruz. Bizler şu anda burada adaleti, özgürlükleri konuşurken Türkiye'de en az 300 gazeteci yargılanıyor. Sadece eylül ayı başından bu yana 60 gazeteci hakkında yargılama devam etti, 7 gazeteciye toplam yirmi yıl hapis cezası verildi, 5 gazeteciye yeni dava açıldı. Peki, şimdi yargı reformuyla karşımızdasınız. On yedi yıllık tek parti iktidarınız süresince dibe çakılan basın özgürlüğünü bir kanuna "Haber ve eleştiri suç olmaz." cümlesini ekleyerek düzeltme iddiasındasınız. Doğru, haberin suç olmaması gerekir, eleştirinin suçlanmaması şart ama bunun için bu düzenlemeye gerek yok, zaten var; Anayasa'da var, TCK'de var, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararlarında var, Yargıtay içtihatlarında, AİHM kararlarında var. Peki, olmayan ne? Yargı bağımsızlığı yok, yargı tarafsızlığı yok. Yargı, tek adam yönetiminin siyasi baskısı altında.
Bu kanunun gerekçesinde diyorsunuz ki: "Avrupa Birliği sürecinin önünü açacağız." Var olan ama savcıların, hâkimlerin hiçbir şekilde uymadığı maddeleri bir kez daha yazarak ne basın özgürlüğü sağlanır ne de Avrupa'nın yolu açılır çünkü bu paket çıktığında dahi bazı hâkimler cübbelerinde ilik aramaya devam edecek. Biz bu akşam bu kanunları değiştireceğiz ama yarın sabah bazı savcılar, bazı hâkimler bu kuralı görmezden gelecek. Nereden mi biliyorum? Bakın, günlerdir yargı reformunu konuşuyoruz ama İstanbul'da, Ankara'da savcılar Hükûmetin dış politikadaki kararlarını eleştiren yurttaşları kolaylıkla terör damgasıyla damgalayarak soruşturma açabiliyor. Ne AİHM kararları ne anayasal güvenceler ne kanunlar, içtihatlar ne de buradaki konuşmalarımız onları bu keyfiyetten alıkoymuyor, koymayacak. Açıyor gazeteyi, televizyonu, Twitter'ı, Facebook'u; satır satır suç arıyor, olmayan delili yaratıyor. Habere "haber" değil "terör" diyor; yoruma, eleştiriye "terör" diyor.
İşte Cumhuriyet davası. Meslektaşlarım, gazeteciler Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Musa Kart, Güray Öz, Hakan Kara ve diğerleri bir buçuk yıl cezaevinde yatırıldı. Gerekçe, teröre destek olmaktı. Bir bölümü istinaf onaylayınca ikinci kez hapse girdi ama sonunda ne oldu? Yargıtay kararı bozdu, beraat istedi. Savcılar ve hâkimler kanunlarımıza harfiyen uysaydı, haberi, eleştiriyi suç olarak görmeselerdi, siyasetin baskısında olmasalardı Parti Meclisi Üyemiz Eren Erdem on beş aydır hapiste olur muydu? Ahmet Altan bin yüz on sekiz gündür, Nazlı Ilıcak bin yüz yetmiş bir gündür tutuklu. Yargıtay onların hakkındaki cezayı da bozdu. Altanlar ve Ilıcak'ı eleştirebilirsiniz görüşleri nedeniyle ama hiç kimseyi, eleştirdi diye ömür boyu hapiste tutamayız.
Bakın, bir de güncel örnek vereyim. Amerikan Başkanı Trump'ın Türkiye "tweet"leri bugünlerde fenomen. "Türk ekonomisini mahvedeceğim, daha önce de yapmıştım." diyor. Bu tehdit dili asla kabul edilemez. "Daha önce" dediği, Ağustos 2018'deki "tweet"leri ve sonrasında gelen yaptırımlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çakırözer, tamamlayın lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Trump "Mahvedeceğim." diye "tweet" attı, ekonomimiz krize girdi. Peki, arkadaşlarım, biz kimi yargıladık biliyor musunuz? "Ekonomik kriz geliyor." diyen gazetecileri ve yazarları yargıladık, hâlâ yargılıyoruz, "ekonomiye zarar vermek" suçlamasıyla yargılanıyorlar. Şimdi, bu zihniyetteki savcıya, hâkime hangi reformu yaparsanız yapın bu gidişat değişir mi? Türkiye'de gazetecilere, yazarlara, aydınlara, öğrencilere yönelik haksız yargılamaların, hukuksuz tutuklamaların, insanların hayatlarından çalınan ayların, yılların gerekçesi kanunlarımızın yetersizliği değildir. Bu adaletsizliğin gerekçesi, bağımsız ve tarafsız kalması gereken yargının, tek adam yönetiminin siyasi baskısı altında kalmasıdır. Bu reform paketi de bu hâliyle hâkimlerin, savcıların haberden suç, Twitter'dan terör yaratma ezberlerinin önüne geçemeyecek. İhtiyacımız olan, güçler ayrılığına dayalı bir hukuk devletidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)