| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Arasında OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 22.10.2019 |
SERVET ÜNSAL (Ankara) - Değerli Başkan, sevgili arkadaşlarım; hepinize merhabalar.
Değerli arkadaşlar, geçen hafta Almanya'daydım. Tabii, Almanya acı vatan, orada da yaklaşık 5 milyona yakın vatandaşımız var. 2 oğlum var, Nürnberg'de mühendis, yanlarına gittim 13 Ekimde. Tabii, kötü bir olayla karşılaştım arkadaşlar. "Mert Çokluk" isminde, ODTÜ'yü başarıyla bitirmiş, dereceyle bitirmiş bir kardeşimiz, bir çocuğumuz tren istasyonunda ölü bulunuyor.
Arkadaşlar, Mert, üniversite sınavında ilk 400'e girerek ODTÜ'yü kazanan başarılı bir çocuğumuz. Bu çocuğumuz ODTÜ'de hem elektrik-elektroniği bitiriyor hem matematik bölümünü bitiriyor, oraya da master yapmaya gidiyor.
Tabii, olayla ilgili... 2 oğlum da elektrik-elektronik mühendisi ve Mert'in arkadaşı, bunu söyleyince mecburen sahip çıktık ve aileyi de rahatlatacak birtakım işlemler için orada hemen girişimlerde bulundum. Başkonsolosumuz Serdar Deniz ve Konsolos Selçuk Eke'yi -gözlerinden öpüyorum her ikisinin de- hemen ziyaret ettim. Çünkü şüphe uyandıran noktalar var, bilgi kirliliği var. Ben olayın ardından hayatını kaybeden gencimiz Mert'in tanışıklıkları olduğu için arkadaş çevresinden bilgi edinmeye çalıştım fakat Alman polisinin son derece ketum davrandığını gördüm. Kısaca, elçiliğimize, konsolosluğumuza bile cevap verilmediğini söylediler konsoloslukta kardeşlerimiz. Bunun üzerine hemen yetkili emniyet müdürüne gittim, intihar olduğunu söylediler. Bunun üzerine tekrar Nürnberg imamını buldum, Nürnberg imamının cesedi otopsi yapılacak diye yıkamadığını öğrendim. Daha sonra, cenazeleri gömmek için bir şirket kurulmuş, o şirket yetkililerini gördüm değerli arkadaşlar. Onlar da cenazeyi hiç ellemediklerini söylediler ve altı gün sonra bizim yetkililerimize, Konsolosumuza "Cenazeniz var, gelip alın." diye haber verdiler arkadaşlar. Daha sonra, bu çocuk Bursalı olduğundan dolayı bölge milletvekilimiz Erkan Aydın'ı aradım, ailesine başsağlığı dilenmesini söyledim. Sevgili Erkan gereğini yaptı, hatta bu olayı televizyonlara bile taşıdı.
Yaşanan bu olaylar tabii ki aydınlatılmalı çünkü çocuklarımız bizim her şeyimiz, geleceğimiz. Çok ciddi bir şekilde beyin göçünün olduğunu hepimiz biliyoruz arkadaşlar, yaklaşık 250 binin üzerinde üniversite mezunu çocuğumuzun yurt dışında olduğunu biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, ortada sıkıntılı ve cevaplanması gereken durumlar var. Bu anlamda, Konsolosa daha sonradan bir cevap geliyor, bir mektup bulunduğunu söylüyor yetkili Alman arkadaş ve 2 de görgü şahidi var deniliyor ama ben oradayken Konsolosumuza ne mektup geldi ne de görgü şahitlerinin ifadesi. Bu anlamda, ben, hemen oradaki yetkililerden ölüm raporunu aldım değerli arkadaşlar. Ölüm raporunda "Doğal ölüm değil." yazıyor Almanca, şüphelerin olduğu söyleniliyor. Mert'in üzerinde bir mektup var ancak kimse bu mektuba da ulaşamıyor. Tabii, olay intihar şekline dönüştü. Mert'in cenazesi 12 Ekimde Türkiye'ye getirildi, İstanbul Adli Tıpta acilen otopsi yapılıp gömüldüğünü biliyoruz fakat Mert'le ilgili soru işaretleri çok. Orada oturan bir sürü de çocuğumuz var okuyan, çalışan, bunların hepsinin çok gergin olduğunu görüyorum arkadaşlar.
Evet, bu çocukların hakkını korumak tabii ki doğal olarak bizlerin görevi, yükümlülüğü. Bu anlamda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ne yurt içinde ne yurt dışında yalnız değildir, kimsesiz değildir. Evet, kimsenin hakkının yenmesine, haksızlığa, adaletsizliğe maruz kalmasına da hepimiz, burada yetkililer olarak müsaade etmemeliyiz arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, bu olaya duyarlı olacağınıza yürekten inanıyorum. Dün İstanbul Adli Tıptan raporla ilgili görüşmelerimi yaptım, doktor arkadaşlarımız şüpheli ölüm olduğu için raporun daha çıkmadığını söylediler.
Sevgili arkadaşlarım, tabii, ülkenin sorunu çok. Bugün bizim bir soru önergemiz ve çalışmamız da vardı, sevgili Genel Başkan Yardımcımız sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarıyla ilgili bir konuşma yaptı.
Tabii, bir tıp doktoru olarak, bir hekim kardeşiniz olarak bu sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti kınıyorum arkadaşlar. Değerli arkadaşlar, daha geçen hafta bir hastaya ilaç yazmadı diye bir doktora jilet atılıyor. Görüyor musunuz, doktorun durumu bu.
Arkadaşlar, hepinizin ailesinde doktor var. Bu anlamda, doktorlara mutlak sahip çıkmanız lazım çünkü doktorları sorunlu olan ülkenin kendisi sorunludur. Bu sorunların sonu da gelmez.
Bakın, size Avustralya'dan bir örnek veriyorum değerli arkadaşlarım. "Bir hemşire, bir doktor ya da bir ambulansa, bir sağlık görevlisine birisi saldırıyorsa sakınca olmadığını düşünüyor demektir." diyor Avustralya yasaları. "O hâlde size tekrar düşünebilmeniz için -sakınca olmadığını düşündüğünüz için- on dört yıl süre veriyoruz." diyor Avustralya yasaları.
Arkadaşlar, son on yıl içinde 11 tane doktorun öldürüldüğünü burada daha önce size açıkladım. Bu değerlerimiz, doktorumuz, mühendislerimiz kolay kolay yetişmiyor arkadaşlar. Bu anlamda Sağlık ve Adalet Bakanları mutlak ve mutlak bir araya gelmeli ve doktora, sağlık memuruna, sağlık personeline ya da hemşireye şiddetle ilgili mutlak ve mutlak yasa çıkarılmalı.
Tekrar ediyorum: Adalet Bakanı Sayın Gül ve Sağlık Bakanı Sayın Koca, lütfen görevinizi yapın. Hatta Sağlık Bakanı da bir hekim. Bu anlamda sizleri görevinizi yapmaya davet ediyorum bir an evvel.
Sevgili arkadaşlar, bu değerlerimiz tabii kolay yetişmiyor. Bu anlamda sizlere ölen bu çocuğumuz ve sorunları hiç bitmeyen doktorlar için bir arkadaşımızın yazdığı küçük bir şiiri dile getirmek istiyorum, özellikle dikkatle de dinlerseniz sevinirim.
"Dedim tabip bana bir derman söyle,
Bana senin derdin çaresiz dedi.
Dedim çeke çeke ölem mi böyle,
Hiç âşık gördün mü yarasız dedi.
Bu dünyaya cefa için gelmedim,
Eller gibi sefa sürüp gülmedim,
Ben bu derdi para ile almadım,
Haktan gelen çile parasız dedi.
Hüdai'yim bu mu benim yazım,
Gücüm yetse bu takdiri bozarım,
Gam yükünü yüklenmişim gezerim,
Ne kadar gezdirsen kirasız dedi."
Değerli arkadaşlarım, beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Bu çocuğumuza ve doktorlarımıza tekrar sahip çıkmanız dileğiyle hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)