GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:33
Tarih:04.12.2012

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli yurttaşlarımızın sorunlarının araştırılmasıyla ilgili Meclis araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Asıl sorumluluğun Hükûmet ve Mecliste olmasına rağmen ülkemizde engelli yurttaşlarımızın sorunlarının giderilmesinde, çözümünde, engellerin aşılmasında başarılı, özverili çalışmalar yürüten, emeğini, yüreğini bu engellerin aşılmasına koyan herkese, derneklere, sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Engelli olmak, bütün zamanların ve toplumların değişmez bir gerçeği. Bu gerçeğin yükünü çoğunlukla engellinin kendisiyle birlikte ailesi çekiyor. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyinin ölçütleri arasında engellisine verdiği önem de vardır. Hiçbir ayrım gözetmeksizin, dil, din, ırk, cinsiyet, engelli olmasına bakılmaksızın tüm yurttaşlarımızın sosyal, siyasal ve çalışma hayatında eşit bir şekilde faydalanması ve var olması sağlanmalıdır. Sosyal hayata ve çalışma hayatına adapte olmak, insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamak, fiziksel ve zihinsel engellere bakılmaksızın tüm yurttaşlarımızın hakkıdır. Bu en temel insani hak, engeli, engelli oranı ne olursa olsun her koşulda, her alanda göz önünde bulundurulmalıdır. Engellilerin yaşamlarını kolaylaştırıp onların ihtiyaçlarına yönelik yatırımların yapılmasına dikkat edilmelidir. Engelli yurttaşlarımızın yaşam kalitesinin yükseltilmesi için toplumsal sorumluluğun, sosyal devlet olmanın, her şeyden önce insan olmanın gereği yerine getirilmelidir.

Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'nin kabul edilmesine ve Anayasa'mızın engellilere yönelik pozitif ayrımcılık içeren düzenlemelerine rağmen engelli yurttaşlarımıza hak temelli değil yardım temelli bir anlayışla yaklaşılmasından dolayı engelli sorunu bir türlü aşılamamıştır. Bugün de engellilerimiz sadece belirli günlerde ve zamanlarda hatırlanmaktadır. Ne yazık ki ülkemizde engellilerin eşit birer vatandaş olarak ekonomik, sosyal ve siyasal hayata katılmasının sağlanabilmesi için yapılması gereken hâlâ çok fazla şey var. Artık, ülkemizin göz ardı edilmemesi gereken engelli sorunu olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerek ve bizler bu gerçekle yüzleşmek zorundayız, hatta bu gerçekle yüzleşmekte çok geç bile kaldık. Engellilerimizden hep görünmez olmalarını istedik, evlerinden dışarı çıkmasınlar istedik; sorunlarıyla, engelleriyle bir başına bıraktık. Hâlâ günümüzde manzara iç açıcı değil. Bugün de sokakta, parkta, caddede, iş yerlerinde, sosyal yaşam alanlarında engelli yurttaşlarımız yok.

Nüfusumuzun yüzde 12,29'u engelli, yani ülkemizde 8,5 milyon engelli yurttaşımız yaşamaktadır. Türkiye'nin en sessiz ve en görünmez çoğunluğunu oluşturan engelli vatandaşlarımızın sayısının aileleriyle birlikte yaklaşık 30 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Tahmin edilmektedir diyorum çünkü, engellilerin sayısı hakkında maalesef güvenilir bir veri tabanı yok. Ülkemizin de içinde yer aldığı birçok ülke engellilere ilişkin istatistiki bilgilere sahip olmadığı için, Dünya Sağlık Örgütü tahminlerini kullanmaktadır. Dünya ortalamasının 7,5 olduğuna baktığımızda, bu rakam çok yüksektir. Maalesef, bu sayı, önlenebilir hastalık ve kazalar nedeniyle her gün, her saat artmaktadır. Engelli olmanın nedenleri araştırıldığında, büyük çoğunluğunun genetik etken, akraba evliliği ve gebelik sırasında yaşanan sorunlar gibi önlenebilir süreçler olduğu görülmektedir. Sayısı 10 milyona yaklaşan engelli insanlarımızın eşit muamele, yaşamlarını başkalarına ihtiyaç duymadan idame ettirme ve toplumun bir parçası olma gibi haklara sahip olması anayasal zorunluluktur. Bu rakamlar, konunun aciliyetiyle ilgili kesin sonuçlar alınacak çalışmalar yapılması konusunda ne kadar hızlı davranmamız gerektiğini açıkça göstermektedir. Oysaki engelliler, merhamet değil, bu ülkenin eşit bireyleri olarak haklarını istiyorlar. Engel, bu sorunu çözemeyen politikalardır.

Değerli milletvekilleri, Özürlüler Yasası'yla ilgili, engelliler 2005 yılında umutlanmışlardı. 2005 yılında çıkarılan 5378 sayılı Özürlüler Yasası doğrultusunda, belediyeler başta olmak üzere tüm kamu kurum kuruluşlarına, tüm yol, kaldırım, yaya geçitleri, resmî yapılar, açık alanlar, yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyokültürel altyapı ve alanların engellilerin de yararlanabileceği şekilde düzenlenmesi için 7 yıllık süre verilmişti. 7 Temmuz 2012 tarihinde bu süre 7 Temmuz 2015'e uzatıldı. Bu engelleri aşmamızda engelimiz nedir Allah aşkına, yoksa öncelimiz mi değildir? Bu engelleri aşmak gerçekten ülkemiz için bu kadar zor mudur? Tabii ki zor değil. Aslında tek engel, insanın yüreğinde ve aklında adaletin, eşitliğin, demokrasinin, insan haklarının, sevginin olmamasıdır. Sanırım, biz bu engeli aşamıyoruz.

Çağdaş, modern devlet olmanın en önemli özelliklerinden biri de engelli bireylerin haklarını geliştirmek, onların yeteneklerinin ve potansiyellerinin gelişmesini sağlamak, eşit fırsatlara sahip olmalarını güvence altına almak, ekonomik ve sosyal refahın hedeflenerek eğitimden sağlığa, istihdamdan ulaşıma kadar her alanda yaşadıkları sorunlara çözüm bulmayı gerektirir.

Engelli vatandaşlarımızın eğitim hakkı, istihdam hakkı, sosyal hayata katılma hakkı, fiziki çevreye uyum hakkı ve rehabilitasyon hakkı vardır. Önümüzde seçimler var ancak engelli vatandaşlarımızın iradelerini sandığa yansıtmaları için gerekli tedbirleri aldık mı acaba? Almadık.

Bugün gazetelerde bir haber vardı, sanırım birçoğunuz okudu. Elli bir yaşında, Süleyman Eryiğit, son genel seçimde kendisini seçmen kütüğüne "engelli" olarak kayıt yaptırmasına rağmen sandık 3'üncü katta olduğu için oyunu kullanamadığı gerekçesiyle açtığı davada Yüksek Seçim Kurulunu 5 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkûm ettirdi. Siyasal yaşama katılım hakkının önündeki engeli yurttaşımız kendisi aştı.

Engellilerin en temel sorunlarından biri eğitim, istihdam, erişebilirlik. Engellilerin yüzde 80'ine yakını iş gücüne dâhil değil. Ülkemizdeki engelli istihdamı büyük ölçüde kotalarla sağlanmaya çalışılıyor ama kotalara baktığınızda, kamu kurum kuruluşları, özel sektörde bu kotalara uyulmadığı görülüyor. Bu kadrolar boş tutulurken de bir sürü engelli vatandaşımız -100 binleri aşan- İŞKUR'un yolunu tutuyor. Kendi koyduğu kotalara bile uymayan bir devlete vatandaşı nasıl güvenebilir? Bu kadroları engelli iş gücüne neden açmıyorsunuz? Bu kadroların bir an önce engelli iş gücüne, yurttaşlarımıza açılması lazım.

İstihdam, engelli yurttaşlarımıza sadece bir maddi kaynak olarak düşünülmemeli. İstihdam, engelli yurttaşlarımızın toplumsal hayata katılmasının en önemli aracı. Engellilere yönelik yapılan harcamaların engellilerin toplumsal hayata katılımlarını destekler nitelikte olmadığını, maalesef, yüzde 70'inden fazlasının sosyal yardım ve maaşlara gittiğini görmekteyiz. Oysaki engelliliği önleme, istihdam, rehabilitasyon, engellilerin toplumsal hayata katılmaları bu anlamda desteklenmiyor.

Bakın, 2004'te Hükûmet engelli sayısını 8,5 milyon açıkladı, 2008'de Başbakanlığın raporunda sayı 1 milyon 673 bin 550 olarak açıklandı. Yani 6 milyon 758 bin 387 kişi bir anda yok oldu. Temmuz 2006'da Özürlü Raporları Yönetmeliği değiştirilince milyonlarca engelli bir gecede engelsiz oluverdi. Daha sonra KPSS'ye girdi yurttaşlarımız, memur olmak istediler, bu sefer sağlam raporu alamadılar. İnsanlar, yurttaşlarımız engelli mi, sağlam mı, karar veremediler. Daha sonra bunlar tekrar değiştirildi.

Değerli milletvekilleri, açlık sınırı 958 TL, yoksulluk sınırı 3.120 TL. Türkiye'de verilen rakamlar, engelli aylıklarımız maalesef asgari ücretin yarısından daha az. Bu şekilde engellilerin sosyal hayata, toplumsal hayata adapte olması nasıl sağlanacak?

Sağlık sorunu engellilerin diğer bir sorunu. Engellilerin en önemli sorunlarından biri, bildiğiniz gibi, sağlık raporlarında yüzde 40'ın altında engelli oranı belirten yurttaşlarımız tüm hakların dışında kalıyor. Bu, engelli yurttaşlarımız arasında eşitsizlik yaratıyor. Bu eşitsizliğin giderilmesi için, bu kesimi de kapsayacak şekilde, kurum bütçelerine ek ödemeler konulmalıdır.

Hayatın tüm alanlarında olduğu gibi eşit ve özgür bir yaşam istiyorsak, kamu kurumlarında, özel sektörde, tüm fiziksel alanlarda engelli yurttaşlarımızın hayatını kolaylaştırmak birinci önceliğimiz olmalıdır. Engelsiz ve eşit bir Türkiye'nin inşası için, engellilere yönelik politikaların esas amacının, engelli yurttaşlarımızın yardıma muhtaç olmayacak duruma getirilmesi için çalışmak olduğunun bilincinde olmalıyız. Engellilik bir kader değildir, alınacak basit tedbirlerle engelli yurttaşlarımızın yaşamı normale, insan onuruna yaraşır bir şekle döndürülebilir. Dolayısıyla aile içi şiddeti, kadına yönelik cinayetleri önlemeden; ifade özgürlüğünü, insan haklarını sağlamadan; engellini, kadınını, yaşlını, çocuğunu insanca yaşam kalitesine ulaştırmadan ne ileri demokrasiden bahsedebilirsiniz ne de yaptıklarınızla buraya çıkıp övünebilirsiniz.

Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.