GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:12
Tarih:31.10.2019

EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentonun asli görevlerinden bir tanesi Anayasa'nın güvence altına aldığı hakları korumak ve bunları kollamaktır. Ama maalesef, biz bu konuyla alakalı birçok konuyu konuşamıyoruz, birçok konuyu tartışamıyoruz, özellikle Anayasa'nın güvence altına aldığı hakların ihlalini ve gasbını konuşamıyoruz. Bunlardan bir tanesi, izinsiz gösteri ve yürüyüş hakkının valiler tarafından önce izne bağlanması; artık yetmedi, valiler hızlarını alamadılar, süresiz bir şekilde, sürekli yasaklanan bir hakka dönüştü. Ama biz bunu konuşamıyoruz çünkü atanmış bir vali yasa üzerinde çok rahat karar alabiliyor.

Bir diğeri ise seçme ve seçilme hakkının gasbedilmesi. Seçme ve seçilme hakkını en çok bizim tartışmamız, en çok bizim korumamız gerekiyor ama maalesef biz tartışamıyoruz. Yeni dönemin seçme ve seçilme hakkının gasbının ismi "kayyum." Ben bugün size kayyumlardan bahsedeceğim. Önceki dönem yürürlüğe konulan kayyum rejimi 31 Mart yerel seçimlerinden sonra bir politik tavra dönüştü ve alenen yürütülmeye başlandı. Biliyorsunuz, seçimlerden sonra ilk hukuksuzluğu, seçilmişlerimizin adaylıklarını bizzat kabul eden YSK yaptı ve seçilmişlerin KHK'li adaylar oldukları gerekçesiyle 6 belediye eş başkanımızın mazbatalarını gasbetti ve gasbedilen 6 belediye ise seçimde ikinci olan AK PARTİ'li adaylara verildi. 19 Ağustos tarihinde Mardin, Van ve Diyarbakır olmak üzere 3 büyükşehir belediyemiz gasbedildi ve milletvekili olan bizlerin dahi belediyelere girişlerimiz engellendi. Şu an geldiğimiz noktada toplamda 13 belediyemiz gasbedilmiş durumda ve seçme seçilme hakkı engellendi. Bakın daha iki gün önce, 29 Ekimde yani cumhuriyetin yıl dönümünde, yüzde 77 oyla seçilen Cizre Belediyesine kayyum atandı. O gün gördüğümüz fotoğraf, Cizre'de halkın seçme ve seçilme hakkının olmadığı rejim biçiminin, yönetiminin fotoğrafıydı. Kayyum atama rejimi, yüzyıllardır sürdürülen Kürt halkını inkâr politikasının devamı niteliğinde, seçme iradesine hakarettir. Buradan şunu sormak istiyorum: Egemenlik kayıtsız şartsız milletin midir yoksa egemenlik kayıtsız şartsız iktidarın mıdır? Artık bu sorunun cevabını vermenin zamanının geldiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, belediyelerin kayyumlar eliyle nasıl borç batağına batırıldığını hep birlikte gördük. Kayyumlar sadece iki yılda Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyelerinde 3,5 milyar borç bıraktılar. Küçük bir belediye olan Hakkâri Belediyesi 286 milyon borçla bırakıldı. Açıkçası kayyumlar belediyeleri bir ganimet gibi görüp talan ettiler, belediyelerin sahip olduğu taşınmazları başka kamu kurumlarına bedelsiz olarak hibe ettiler. Yol ve meydanlar dahi kamu kurumlarına devredildi, belediye binası bile hibe edilmişti. Cizre Kaymakamlığınızın aklına gelen bütün ihtiyaçlarını belediye bütçesinden karşıladılar.

Ben Cizre Belediyesinden bazı örnekler vermek istiyorum kayyumun 31 Marttan önce yaptıklarına dair. Belediye hizmet binası kaymakamlığa devredildi. Cumhuriyet Meydanı, Emniyet Müdürlüğüne devredilmiş. Tabii, şunu merak ediyorum: Bir kentin meydanı Emniyet Müdürlüğüne niye teslim edilir, niye devredilir? Herhâlde TOMA'ları park edecek yer bulamayınca meydanı devretmeye karar vermiş kayyum. Yine, ilçe mezbaha bölgesi Millî Eğitim Müdürlüğüne devredilmiş. Tabii, bunlar saymakla bitmez, zamanımız yok. Daha önemlisi, 31 Mart seçimleri öncesi son üç aylık bazı harcama kalemlerini söyleyeceğim yani gerçekten durup düşünmek gerekiyor. Cizre Kaymakamlık makamına 1 adet fotoğraf makinesi, 1 adet tepe flaşı, 32 gigabaytlık hafıza, 1 adet flaş lensi ve 1 adet çantanın tedarik edilmesi. Kaymakamlık binasına jeneratör ve kalorifer yakıtı için 1.500 litrelik motorin ve 10 ton kalorifer yakıtı tahsis ediliyor. Düşünün, borçlarla bıraktığınız belediyelere patlayan su kanalizasyonu yapmak için maalesef ki belediyelerimiz benzin bulamazken bir kaymakamlığa nedense benzin ve motorin tahsisi yapılıyor.

Şimdi, Nusaybin'e bir kayyum atandı ve belediye eş başkanlarımız tutuklandı. Belediye eş başkanlarımıza sorulan soru şu: Belediye bünyesinde neden kriz masası oluşturdunuz? Ya, el insaf, el insaf yani insanın akıl sağlığıyla dalga geçilecek bir soru. Bir kente arka arkaya iki gün havan topu düşüyor, 13 insan yaşamını yitiriyor, insanlar canhıraş bir kenti terk etmeye çalışıyor, mülki amir oluşturduğu kriz masasına belediyeyi dâhil etmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Günay, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

EBRÜ GÜNAY (Devamla) - Toparlıyorum.

Belediye kendi imkânlarıyla bir kriz masası oluşturuyor ama bu kriz masası kriminalize edilerek belediye eş başkanlarının tutuklama gerekçesi yapılıyor, insaf ve yetmiyor kriz masamız basılıyor, belediye meclis üyelerimiz darbedilerek, burunları ve çeneleri kırılarak gözaltına alınıyor. Hizmet etmek ne zamandan beri kriminalize oldu? Hizmet etmek ne zamandan beri suç unsuru oldu? Sizler istediğiniz kadar söyleyin, istediğinizi söyleyebilirsiniz ama bizler kayyum politikalarını asla kabul etmeyeceğiz. Bu halka hizmet için ayrılmış bütün ödenekleri bu halka hizmet için kullanmaya devam edeceğiz.

Tabii, şunu da söylemek istiyorum, eklemek istediğim bir şey daha var: Kayyumla ilgili bütün önergelerimiz reddedildi, hiçbiri araştırılmadı. En önemlisi, şunu merak ediyorum: Bu paralar nereye gitti hiç düşündünüz mü? Çünkü ortada bir hizmet yok. Diyarbakır'da bir hizmet yok, Mardin'de bir hizmet yok, Hakkâri'de bir hizmet yok. İki yılda çalınan bu para nereye gitti, kimi zenginleştirdi, hangi yandaşı zenginleştirdi? Bu soruların cevaplarının verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)