GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:12
Tarih:31.10.2019

KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 106 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 10'uncu maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 71-76 yılları arasında balıkçı barınağı inşaatlarında görev yapmış bir arkadaşınızım. İki sene önce "Acaba ne oldu?" diye -kırk üç sene sonra- balıkçı barınaklarını ziyaret ettiğimde, 71-76 yıllarında her neyse orada yaşananlar, aynı şeylerin yaşanmaya devam edildiğini gördüm. Bir kısmına bir restoran ilave edilmiş ya da bir çardak altına balık pişiren birileri ilave edilmiş, ne bir soğuk hava deposu söz konusu ne orada çalışanların banyo vesaire benzeri ihtiyaçlarını görebilecekleri yer söz konusu ne de ulaşımla ilgili herhangi bir gelişme var.

Kırk dokuz sene sonra bir kanunun değişikliğini yapmaya çalışıyoruz ancak burada da paydaşlarla herhangi bir görüşme olmamış. Esas olarak da 554 adet kooperatifin düşünceleri alınmadığı için de istenen düzeyde bir şey yapmayacaktır ama "Hiç yoktan köse iyidir." diye bir söz var, bu da bir şeydir. Ama yakın bir zamanda, en azından bir torba yasanın içerisine, daha uygun, paydaşlarla da görüşerek, balıkçı barınaklarının bazı çevrelere peşkeş çekilmesinin önüne geçecek şekilde bir düzenlemenin yeniden yapılmasının doğru olacağını ifade etmek istiyorum.

Şimdi, her zaman fırsat bulamadığımız için bazı konuları da dile getirmek istiyorum. Her ne kadar farklı görüşlerin dile getirilmesine karşı çıkılıyorsa da İnsan Hakları Derneği Adana şubesi, Kürkçüler Cezaevi'nde, gelen şikâyetler üzerine bir inceleme yapıyor. İnceleme sonunda... Cezaevinde -isimleri de burada var- dinlenen kişiler kendilerinin farklı anlayıştaki, farklı siyasi görüşteki insanlarla aynı yerlerde görüştürüldüğünü, aynı koğuşlarda bulundurulmaya çalıştırıldığını ve bunun 12 Eylül darbesi döneminde yaşanan şeye benzediğini ifade ediyorlar. O zaman denirdi, yani yaşı müsait olanlar hatırlar, "karıştır barıştır" diye. Bu durumun son derece sıkıntılı olduğu, görüşmeler sırasında ailelerin sorun yaşadığı ve zaman zaman tehditlerle karşı karşıya kaldıkları, buna maruz kalmamak için de açlık grevi ya da görüş çıkışına katılmadıkları söz konusu. Bu durumun bir an önce giderilmesi lazım. Daha önce yaşanmış şeylerin bir daha tekrarlanması Türkiye'ye bir şey kazandırmadı, bundan sonra da bir şey kazandırmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, 24 Ağustos tarihinden beri Adana ilimizde 3 tane otobüs, 1 tane TOMA, 2 tane de zırhlı araç sürekli orada beklemekte. Ben de zaman zaman, kendi ilime girmek istediğim zaman, polis tarafından durdurulmaktayım, amirleriyle görüştürüldükten sonra ancak girebilmekteyim. Zaman zaman, arkadaşlarımız dışarı çıkmak istedikleri zaman da "2 kişi beraber çıkamazsınız, tek tek çıkacaksınız." deniyor. "Niçin?" diye sorduğumuzda "Valinin emri var." deniyor. Valinin emri böyle bir şeye nasıl müsaade ediyor ya da böyle bir şeyi nasıl sağlayabiliyor, bunu doğrusu anlamakta zorlanıyoruz. Arkadaşlarımız 24 Ağustosta ve 25 Ağustosta, 2 ayrı grup hâlinde, 2 ayrı seferde, sokağa çıktıklarında da Kabahatler Kanunu gereği 320'şer lira para cezasına çarptırıldılar. Bunun da kanuni olmadığını, hukuki olmadığını, en azından haksız olduğunu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 1980'li yıllarda, 1980 darbesinden sonra, Kenan Evren'in adaşı olan Kenan Güven diye bir vali vardı; Dersim'in Alevi köylerine cami yaptırdı. Köylülerin hiçbirisi o camiye gitmedi. Daha sonra o camiler çeşitli şekillerde kullanıldı, bazılarına ot falan kondu. Daha sonra da propaganda aracı olarak "Aleviler camilere şöyle şöyle yapıyor, şu şekilde kullanıyor." diye Alevilerin aleyhine kullanıldı. Bunun için, Kars'ın Sarıkamış ilçesinde yapılan cami de umarım böyle bir şeye maruz kalmaz.

Komisyon Başkanı arkadaşa şunu sormak istiyorum: Bir Sünni köyünün muhtarı bir gün gelse, dese ki "Ben rüyamda bir pirifâni gördüm, bana dedi ki 'Köyümüze bir cemevi yapın.'" acaba buraya gösterdikleri ilgiyi buraya da gösterirler mi, buraya da bir cemevi yapmayı hemen canhıraş bir şekilde sağlarlar mı diye merak ediyorum.

Arkadaşlar, bırakın insanlar bildikleri gibi, inandıkları gibi yaşamaya devam etsinler. Kim neye inanıyorsa o yolda, o şekilde yaşamaya devam etsin, inanmayanlar da inanmadıkları gibi yaşasınlar. Ancak bu şekilde birlikte, beraber yaşama şansını elde ederiz; aksi hâlde, birbirimizin inançlarına, birbirimizin yaklaşımlarına, birbirimizin düşüncelerine karşı çıkar ve bunu özellikle bir de şiddete bulandırırsak beraber yaşama umudumuzu her gün biraz daha kaybetmek durumunda kalırız. Türkiye'nin bunu hak etmediğini... Beraber yaşamak zorunda olduğumuz bir yerde kardeş olamıyorsak bile en azından iyi birer komşu olmaya çalışalım diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)