| Konu: | Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 05.11.2019 |
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz maddenin gerekçesinde "sulardaki biyoçeşitliliğin ve yaşam alanlarının korunması" ifadesine yer veriliyor. Bunu elbette ki destekliyoruz ancak devlet tarafından yapılacak balıklandırma işleminin de çok kontrollü bir şekilde yapılması gerekiyor. Suya bırakılan bir türün alandaki diğer canlılara olumsuz etkisinin sonradan anlaşılması durumunda bundan dönüş ne yazık ki mümkün değil. Yani size tavsiyemiz, kanun yaparken göstermediğiniz hassasiyeti balıklandırma yaparken gösterin çünkü bu sefer "Ne olacak, yine değiştiririz." deme gibi bir lüksünüz de olmayacak.
Sayın milletvekilleri, son yıllarda Mersin kıyılarımızda artış gösteren ve büyük tehlikeler barındıran istilacı balık türlerinden de bahsedeceğim. İklim değişikliği nedeniyle artan deniz suyu sıcaklığı deniz canlılarını göçe zorluyor. Bu göçler neticesinde Akdeniz'de yaşamaya başlayan yabancı türlerin sayısı bini bulurken Türkiye kıyılarındaki tür sayısı ise 500'ü aşmış durumda. Bu türlerin yaklaşık 450 tanesi ise doğrudan tehlike arz eden istilacı türler. Akdeniz'e ulaşan yabancı türlerin yüzde 74'ü Süveyş Kanalı vasıtasıyla geliyor yani davetsiz misafirlerin ilk uğradıkları yer Mersin. Kentimizin kıyılarında normal şartlarda olmaması gereken ancak son yıllarda sıkça görülen balon balığı, aslan balığı, zehirli denizanası, mandagöz balığı, şeytan balığı gibi balıklar istilacı türler. Bu türler deniz ekosistemine, biyoçeşitliliğe ciddi zararlar veriyor; yerli türlere parazit ve hastalık bulaştırıyor ve hatta nesillerini tehlikeye atıyor.
Balıkçılık ve turizmi doğrudan etkileyen bu istilacı türler insanlarımız için de tehlikeler barındırıyor. Şunu itiraf etmeliyiz ki yakın gelecekte bizleri ciddi bir biyogüvenlik sorunu bekliyor. Yakında, denizlerimizin biyogüvenlik beka sorunu olacak. İstilacı türler arasında yer alan aslan balığı Edremit'te bir balıkçımızın ağlarına takılabiliyorsa burada balıkçılığımız için büyük bir sorun var demektir. Dikenlerindeki zehir büyük bir tehlike yaratan aslan balığı çok hızlı ürüyor ve özellikle yavru balık ile kabuklu canlı popülasyonunu hedef alıyor. Aynı türün Hint Okyanusu, Batı Atlantik ve Karayipler'de yarattığı tahribat raporlarla sabitken gelecekte bizim ekosistemimize de zarar vermesi ne yazık ki kaçınılmaz. Bu bölgelerde yürütülen aslan balığının kontrol altına alınması çabaları dikkatle takip edilmeli, deneyim aktarımı sağlanmalı ve gerekirse ortak çalışma grupları oluşturulmalı.
Diğer bir istilacı tür olan balon balıkları Mersin kıyılarında son yıllarda büyük bir artış gösterdi. Zehirli balıklar sınıfında yer alan bu balığın zehri siyanürden bin kat, arseniktense 1.200 kat daha etkili ve panzehri henüz mevcut değil.
İki hafta önce Akdeniz'de balıkçıların ağlarına takılan yüzlerce balon balığı denizlerimizdeki tehlikeyi de gözler önüne sermekte. Üç gün önce, kıyıya vuran balon balıklarını yiyen Mersin'deki kediler öldü. Yanı sıra, geçtiğimiz yaz Anamur ilçesinde çok üzücü bir olay yaşadık; denizde yüzen 8 yaşındaki bir yavrumuza saldıran balon balığı, kızımızın parmağını kaybetmesine sebep oldu. Biz Mersinliler olarak, yeni saldırıların gerçekleşmesinden endişeliyiz. Bu türlerin kentimize gelen turistleri de etkilemesinden endişeleniyoruz. Denizlerimizdeki ekosistemin bozulmasından endişeliyiz. Devletimiz bu endişeleri gidermekten sorumludur.
Hükûmete çağrımız, her şey için çok geç olmadan, istilacı türler henüz kontrol altına alınabilecek düzeydeyken acilen deniz ve kıyı koruma alanları ağı oluşturulmasıdır. Tüm denizlerdeki koordinasyonu sağlamak, dünyadaki mücadele yöntemlerini kendi denizlerimizde de uygulamak ve istilacı türlere karşı eylem planları geliştirmek devletin görevidir. Bunların sağlanması, deniz ekosisteminin sağlığı ve sürdürülebilirliğinin yanında biyogüvenliğimiz açısından da çok önemlidir.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)