| Konu: | ABD Temsilciler Meclisi'nin sözde Ermeni soykırımının tanınmasına ilişkin kararının ardından Almanya'daki Süryanilerin 1915 olaylarında Süryanilere soykırım yapıldığını iddia ederek anıt diktiğine, Falih Rıfkı Atay'ın "Çankaya" adlı eserine, Batı'nın Türkiye'ye, Türk milletine ittifak hâlinde saldırması durumunda her türlü birikimimizle mücadele edecek güçte olduğumuza, geleceğimizi ilgilendiren ve geçmişimizle alakalı iftiralar yığınıyla karşılaştığımız bir süreçte Türkiye'nin, Türk milletinin onurunun, gururunun her şekilde her yerde temsil edilmesinin herkesin üzerine düşen görev olduğuna ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 14 |
| Tarih: | 06.11.2019 |
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de dün itibarıyla ajanslara düşen bir haberden bahsederek konuşmama başlamak istiyorum.
Şimdi, Almanya'da bir belediyenin, bir belediye meclisinin vermiş olduğu kararla Almanya'da bir kentte, 1915 yılında Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan Süryanilere soykırım yapıldığı iddiasıyla bir anma anıtı dikilmesi hususunda bir karar verilmiş ve bu anıt törenle açılmış. Bu anıtın tasarımına bakıldığı zaman ortaya çok farklı bir durum çıkmış oluyor. Burada hem bir sözde soykırım hatıralarını tazelerlerken, sözde soykırım anıtını dikerlerken, burada bir kılıç, bu kılıcın kabzasında bir hilal, bir yıldız ve o kılıcın ortadan böldüğü ve kanını akıttığı şey de haç olan bir tasarım yapılarak böyle bir anıt dikilmiş. Tabii, bu Almanya'nın küçük bir kentinde ortaya çıkan bir durum. Önemsemeli miyiz? Bence önemsemeliyiz. Çünkü Ermeni soykırım iddiaları, yalan ve iftiralarla dolu bu iddialar dünya çapında bu şekilde, küçük küçük birtakım hamlelerle başlatılmış ve bugün Amerika'da, nedenini çok iyi bildiğimiz, Türkiye'nin Barış Pınarı Harekâtı'na bir mukabele olmak üzere -işte nasıl bir arı kovanına çomak soktuysak- son derece siyasi, iftiralarla dolu bir şekilde, Amerikan Temsilciler Meclisinde tarihî bir birliktelikle böyle bir karar verilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edelim Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bu birlikteliğin meydana gelmiş olması, cumhuriyetçiler ile demokratlar arasında bu kadar ciddi bir birlikteliğin tarihî bir şekilde ortaya çıkmış olması Türkiye'nin -bu meselede- veya Osmanlı Devleti'nin haksızlığından değil, onların bilinçaltında yatan Türk'e ve İslam'a karşı yüzyıllardan beri beslemiş oldukları kinin tezahürüdür. Batı'yı anarken, anlatırken -mutlaka iyi taraflarını- toplumsal düşmanlıklar oluşturmayacak şekilde bir şuurla hareket etmemiz tabii ki doğru olanıdır. Ancak bu "Şark meselesi" denilen meseleyi ve devamlı Türkleri ve İslam'ı hakir gören, âdeta insan olarak görmeyen bu anlayışı da nesillerimize öğretmek, bugün yaşanılan hadiselere öz güvenle bakmak gerekmektedir.
Şimdi, Falih Rıfkı Atay'ın "Çankaya" eserinde çok manidar bir kısım vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edelim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Osmanlı'nın son döneminde, Sevr Antlaşması görüşmeleri sırasında bir Fransız temsilcisinin, Clemenceau'nun ifadeleri aktarılmaktadır Falih Rıfkı Atay'ın "Çankaya" eserinde. Burada, Türkleri bir medeniyet kurmaktan âciz bir millet olarak değerlendiren ve sadece ve sadece fetihleri yapıp, topraklar kazanıp arkasından da bu topraklara en ufak bir kazanç sağlamayan, medeni seviyesini yükseltemeyen ve oraları bırakmak zorunda kalan bir milletin tarihi olarak bu Türklerin tarihini değerlendirdiği bir alıntı bu kitapta bulunmaktadır. Burada acı olan bir taraf var. Fransız'ın bunu söylemesi beklenen şeydir, onlar demin ifade edildiği gibi, Anadolu topraklarında Taşnaklılara, Hınçaklılara Fransız üniformaları giydirip bizim masum insanlarımıza, Müslümanlara yapılan bir katliama göz göre göre göz yummuşlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Ama bunun dışında kalkıp dünya çapında da sanki medeniyetin temsilcileriymiş gibi kendilerini lanse etmişlerdir. Bu, bizim onlarda görmeye alıştığımız bir tavırdır. Fakat bizim Meclisimizde, Meclis-i Mebusanımızda bugün eserleriyle kendisini bildiğimiz Rıza Tevfik Bölükbaşı, o zamanın Maarif Vekili, Sevr'e giden Osmanlı heyetinin bir temsilcisi çıkıyor diyor ki: "Clemenceau bizi bir hayli iyi haşladı. İler tutar yerimizi bırakmadı. Yerden göğe kadar hakkı vardı ya koca adamın. Fakat bizimkiler meram anlayacak takımdan mı? Elimize verilen sulh muahedesini hemen oracıkta imza edip işin içinden çıkacağımız yerde bir şey yapmadan dönüyoruz. Neymiş? Bir daha padişaha arz etmek lâzımmış yahut da nazırlar meclisinde görüşülmesi gerekirmiş. Bu da yetmiyormuş gibi Sadrazam Paşa, Allah selamet versin, 'Bir de Âyan Meclisinin fikrini almaya mecburuz.' demesin mi? Clemenceau'yu da beni de hafakanlar boğuyordu." Bunu söyleyen, adı Türk olan bir vekil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bunu söylediği yer de millî iradenin tecelligâhı olarak kabul edilen İstanbul'daki Meclis-i Mebusan. Bu millet bunları da gördü, bunları da yaşadı. Bunlar tarihe not edilmiş olan hususlardır.
Allah kimseyi bu Mecliste böyle bir teslimiyetin içerisine düşürmesin, böyle bir satılmışlığın içerisine düşürmesin. Batı bir şeyleri söylüyor diye, Batı bir şeyler konusunda Türkiye'ye, Türk milletine ittifak hâlinde saldırdığı anda "Efendim, çok güçlüler. Hepsi ağız birliği etmişçesine bize saldırılıyor." anlayışı içerisinde psikolojik direncimizi kimse zedelemeye veya yıkmaya kalkmasın. Biz psikolojik olarak da tarihen de ve bugün her türlü birikimimizle bunlarla mücadele edecek güçteyiz. Biz diplomasimizle de Türkiye'nin bu noktada çaresiz olmadığını bu şekilde göstereceğiz Allah'ın izniyle.
Bu noktada, biz, Türkiye'de özellikle aydınlarımıza, akademisyenlerimize, Mecliste, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu temsil görevini yürütenlere bunları ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Toparlıyorum.
Hiçbir siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, bizim geleceğimizi ilgilendiren ve geçmişimizle alakalı iftiralar yığınıyla karşılaştığımız bu süreçte, herkesin fırsat kolladığı bu süreçte hepimizin üzerine düşen bir görev var. Bu da bu noktada kimseye fırsat vermemek ve Türkiye'nin, Türk milletinin onurunu, gururunu her şekilde, her yerde temsil etmektir.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)