| Konu: | Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 14 |
| Tarih: | 06.11.2019 |
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ancak tabii, önemli gelişmeler oluyor Türkiye'de. Bunlardan bir tanesi de bizim dış politikamızı şekillendiren, dış politikanın başındaki ana aktör olması gereken Dışişleri Bakanımızın, uluslararası basında ciddi bir şekilde, Türkiye'yi de bulunmuş olduğu görevi de kendi şahsiyetini de töhmet altında bırakacak şekilde tartışmaların bir konusu olmasından kaynaklanıyor.
Değerli arkadaşlar, Donald Trump'ın -iktidar partisi kendisini iyi tanır, yazmış olduğu mektupta onlarla ilgili, daha doğrusu onların da temsil etmiş olduğu, onları da temsil etmiş olan Cumhurbaşkanıyla ilgili ağır ifadelerde bulunan Donald Trump'ın- daha önceki dönemlerde kampanya danışmanlığını yapan ve şu anda hapiste olan Paul Manafort diye bir şahıs... Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu'nun da içinde bulunduğu, bazı eski devlet başkanlarının da içinde olduğu bir grubun e-mail yazışmalarında ortaya çıktı ki bir para alışverişi durumu söz konusu olmuş. E-mail yazışmalarında ve uluslararası basında bunu haberleştiren basın mensuplarının ortaya koymuş olduğu gerçeklik bu. Biz soruyoruz Sayın Dışişleri Bakanına: Amerikan basınında da Avrupa basınında da artık Türkiye basınında da kaç paranın Ukrayna lehine lobi yapmak üzere kendi hesabına aktarıldığı ya da kendisine ödendiğiyle ilgili ağır ithamlar, ağır iddialar varken Sayın Dışişleri Bakanı hâlâ sessiz kalarak Türkiye'nin itibarını veya kendi itibarını artırıyor mu, azaltıyor mu? Türkiye bölgesinde güçlü bir ülke. Türkiye'nin dış politikasında hâlâ kalan bir miktar itibarı var ise uluslararası dünyada, bu itibarını ortadan kaldıracak bir suskunluğun anlamı nedir, bunu anlamak istiyoruz.
Bir başka mesele, açıkça ifade ediliyor e-mail yazışmalarında ve bunu haberleştiren gazeteciler de bunu açıkça ifade etmişler: Hangi şahıs yani hangi siyasetçi ki onların arasında görevde olan sadece Sayın Mevlüt Çavuşoğlu var, hangi lobi faaliyeti gerekçesiyle... Ki Amerika Birleşik Devletleri'nde biliyorsunuz lobi faaliyeti yapmak yasal bir faaliyet. "Ben lobicilik yapacağım." diye başvurursanız almış olduğunuz ücret kayıtlara girer, onun da vergisini verirsiniz, hangi konuyla ilgili lobicilik yapacaksanız bunu da orada belirtirsiniz. Ama gelgelelim ki Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bizim ülkemizde lobicilik faaliyeti ve bunu karşılığında alınan ücret diye bir tanımlama yok. Eğer siz Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanıyken başka bir ülkenin lehine lobi faaliyeti yürütür, bunun karşılığında para alırsanız bunun Türkçesi rüşvettir arkadaşlar. Kendi bulunduğunuz pozisyonu, ülkenizin size vermiş olduğu bir pozisyonu başka bir ülkenin lehine kullanmak demektir ki bunun acilen izaha ihtiyacı vardır. Sayın Bakanın şu ana kadar göstermiş olduğu suskunluk Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikası açısından da, kendi şahsı açısından da sizlerin temsil ettiği, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerin temsil etmiş olduğu Kabine açısından da üzüntü vericidir. Sayın Çavuşoğlu'nun bu konuya bir an önce açıklık getirmesi "Bunlar iftiradır, bunlar yalandır, bunlar iddiadır, bizi bağlamaz." demesi bu kadar mı zordur arkadaşlar? Bütün dünya çalkalanırken, bunlar yazılırken "Böyle bir şey yok, elinizde ne varsa koyun ortaya, Türkiye Cumhuriyeti'nde böyle bir makama gelmiş bir kişiyi böyle ağır şeylerle itham edemezsiniz." demek bu kadar mı zordur? Buna suskun kalmak Türkiye'ye ne kazandırmaktadır, Adalet ve Kalkınma Partisine ne kazandırmaktadır, Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasına ne kazandırmaktadır? Bu soruların hepsini soruyoruz. Bu sorular Sayın Bakan sustuğu sürece askıda kalacaktır. Biz bu işin takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)