GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:17
Tarih:13.11.2019

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkın seçme, seçilme ve yönetme hakkını ortadan kaldıran kayyum atamalarının yarattığı hukuksuzluk ve yolsuzluk çarkının bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılması amacıyla Meclis araştırması açılması önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Daha önce de söyledim, Türkiye artık anayasal bir hukuk devleti değildir, Türkiye'de Anayasa'nın üstünlüğünden söz edilemez. Eskilerin silsileimeratip yani "normlar hiyerarşisi" dediği ilke de Türkiye'de hukuk ilkeleri arasında yer almamaktadır. Neden mi? Ben şimdi size açıklayacağım.

Anayasa madde 127/4 "Mahallî idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir." Normlar hiyerarşisi ilkesi uyarınca Türkiye'deki hukuk düzeninin en üstündeki düzenleme hangisi? Anayasa. Görevden uzaklaştırıp kayyum atadığınız belediye eş başkanlarımız, meclis üyelerimiz hakkında görevleriyle ilgili herhangi bir soruşturma var mı? Hiçbirisi hakkında görevleriyle ilgili başlatılmış tek bir soruşturma yok. Peki, görevleriyle ilgili bir soruşturma olmadığı hâlde İçişleri Bakanlığı tarafından belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin görevden uzaklaştırılması ne anlama geliyor? Anayasa'nın açıkça ihlali anlamına geliyor. Evet, atanmış İçişleri Bakanlığı, 19 Ağustos 2019 ve 13 Kasım 2019 tarihleri arasında Anayasa'yı tam 20 kez ihlal etmiştir. Bakın, gidin herhangi bir adliye sarayına, her adliye sarayında anayasal düzeni korumakla görevli cumhuriyet savcıları vardır. Ben, buradan, bu anayasal düzeni koruma savcılarını göreve çağırıyorum. 20 kez Anayasa'yı ihlal eden İçişleri Bakanlığı yetkilileri hakkında işlem başlatılması gerekiyor. Anayasa'yı yok sayıyorsunuz da bunu neye dayandırıyorsunuz, ben onu söyleyeyim: Kalıcı hâle getirdiğiniz olağanüstü hâl rejimine dayandırıyorsunuz. Soruyorum size: OHAL'i kaldırdınız mı? Uzatmayarak olağanüstü hâl yönetimini kaldırdınız, sona erdirdiniz öyle mi? Elbette ki kaldırmadınız. Neden? Çünkü OHAL'i kalıcı hâle getirdiniz, geçici önlem olan OHAL'de onlarca yasada yüzlerce madde değiştirdiniz. Bunlardan bir tanesi ne? 5393 sayılı Belediye Yasası'nın 45'inci maddesinin ikinci fıkrası. 5393 sayılı Kanun'un 45'inci maddesinin ikinci fıkrası, Anayasa'nın 127'nci maddesi karşısında yok hükmündedir. Buna dayanarak hiçbir belediye başkanını veya seçilmiş organı görevden alamazsınız.

Şimdi, ben size bir resim göstereceğim, daha önce de gösterdim belediyeleri nasıl gasbettiğinizi. Görüyor musunuz, uzun namlulu silahlarla askerler belediyeyi kuşatmış durumda, uzun namlulu silahlarla. Bu size neyi hatırlatıyor? Darbe girişimi sırasında -tırnak içerisinde söylüyorum- emir komuta zinciri içerisinde verilen emirleri yerine getiren asker ve polisleri ne yaptınız? Görevden attınız ve hepsi hakkında soruşturma başlattınız, hatta askerî okul öğrencilerini bile okuldan attınız, onların hakkında soruşturma başlattınız, yüzlerce öğrenci tutuklu. Bunu hangi gerekçeyle yaptınız? Dediniz ki: "Eğer konusu suçsa komutanı tarafından yazılı olarak verilmiş bir emir olsa bile o asker veya askerî okul öğrencisi bunu yerine getirmemeliydi."

Şimdi, Anayasa'ya açıkça aykırı olan, seçme ve seçilme hakkını yok sayan bu uygulamanın ne farkı var? 15 Temmuzda da Anayasa'ya ve hukuk düzenine açıkça aykırılık vardı, burada da aynı şey var. 15 Temmuzda da seçilmiş Hükûmet hedefti, bugün bu yaptıklarınızla seçilmiş belediyelerimiz ve belediye başkanlarımız hedef hâline getirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika daha süre veriyorum Sayın Tiryaki, tamamlayın lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Demek ki neymiş? Seçimle gelenlere yönelik tavır açısından 15 Temmuz darbecilerinden, 28 Şubat postmodern darbecilerinden hiçbir farkınız yokmuş; darbecisiniz, darbeyle seçilmişlere el koyuyorsunuz.

Ne diyorsunuz? "Bu belediyeler belediyecilik yapmıyor, yasa dışı örgütlere yardım ediyor." diyorsunuz. Buyurun, size bu önergeyle bunu kanıtlama şansı veriyoruz. Gelin, bir araştırma komisyonu kuralım, belediyelere gidelim ve her iddiayı araştıralım. Atadığınız, görevlendirdiğiniz kayyumlar ne yapmış, seçilmiş belediye başkanlarımız ne yapmış? Kim hırsızlık yapmış, kim yolsuzluk yapmış, kim hukuk dışı işler yapmış? Ama kabul etmeyeceksiniz. Neden? Çünkü gerçeklerle yüzleşmekten korkuyorsunuz. Propagandaya "evet", yalan propagandaya "evet" ama gerçeklerle yüzleşmeye "hayır."

Daha dün, önceki gün Sayıştay Başkanı ne dedi biliyor musunuz? Israrlı sorularımıza cevap verirken aynen şunu söyledi Sayıştay Başkanı, dedi ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Tamamlasın efendim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Son cümlelerim Sayın Başkan, özür diliyorum.

BAŞKAN - Bağlayın lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - "Bazı sayın vekillerimizin 'Kayyum atanan belediyelerle ilgili herhangi bir suç duyurusu var mıdır?' sorularına cevaben şunu söyleyebilirim: 2017 yılında 31 müzekkerenin tamamına yakını kayyum belediyelerine ilişkin suç duyurularıdır." Kim hırsızmış? Sayıştay Başkanı sizin kayyum olarak görevlendirdiğiniz kişilerin hem seçilmiş belediyeleri gasbettiğini hem de hırsızlık ve yolsuzluk yaptığını söylüyor. Biz varsa belediyelerimizin yaptığı her türlü hukuksuzlukla yüzleşmeye hazırız. Peki, siz kayyumlarla yaptığınız yolsuzluklarla, tepsi tepsi baklavalarla, saray yavrusuna çevirdiğiniz hamamlarla, belediyeleri hediyelik gümüşçüye çevirdiğiniz uygulamalarla yüzleşmeye hazır mısınız? Biz hazırız, siz de hazırsanız buyurun "evet" deyin ama nerede sizde o cesaret.

Çok teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)