GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:17
Tarih:13.11.2019

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İklim krizi dediğimiz şey, esasen insan türünün devam edip etmemesi meselesi. Artık, aslına bakarsanız, bıçağın kemiğe dayandığı bir noktadayız. Jeologlar dünyayı zamansal süreçlere ayırırken insanın daha organize yaşamaya başladığı son Buzul Çağı'ndan sonraki dönemi Holosen Dönem olarak nitelendirmişler. Holosen Dönem, aşağı yukarı 12 bin yıl önce Buzul Çağı'nın ortadan kalkmasıyla birlikte, daha organize hayatların kurulduğu ve Orta Doğu coğrafyasında da Neolitik Dönem'in başladığı yani ilk kez insanın doğada avcı, toplayıcı olmaktan organize tarım faaliyetlerine başladığı dönemi ifade eden bir süreç ve aslında devletin kökenini, şu anda içinde olduğumuz bütün uygarlık süreçlerinin kökenini Neolitik Dönem'de aramak lazım.

Şimdi, bazı bilim insanları der ki Holosen Dönem'den yani iklimin yumuşadığı ve insanın organize tarıma başladığı dönemden sonra 1800'lü yıllarda Antroposen Dönem başladı. Antroposen Dönem'in özelliği şu: Dünyada şimdiye kadar çok fazla iklim krizi oldu, çok fazla felaket oldu. Dinozorlar bir göktaşının çarpmasıyla yok oldu, bu iklimi değiştirdi. Örneğin altmış beş milyon yıl önceki hikâye bu fakat ilk kez dünya iklimi, dünya vasatı insan eliyle ve geri dönüşümü mümkün olmayan bir biçimde dönüştürülüyor. Buradan çıkan şey şu: Daha önceki dönemler jeolojik hadiselerin sonucunda ortaya çıkarken artık dünyada insanın, esas olarak da kapitalizmle birlikte yani 1800'lü yıllarla birlikte, buhar makinesinin bulunması, ardından lastikli taşıtların devreye girmesi, ardından fosil yakıtların dünyanın en büyük değeri hâline gelmesiyle birlikte Antroposen Çağ geri dönülmez biçimde ortaya çıktı. Nedir özelliği? Evet, insan eliyle başlamıştır. Denizlerin kirlenmesi, biyoçeşitliliğin ortadan kalkması, uluslararası tekellerin kâr hırsıyla dünyanın bütün ekolojik niteliğini alaşağı etmesi bunların tipik özelliği. Şimdi soru şu: Acaba kapımızı çalan bu büyük felakete "Kardeşim, bu dünyayı biz mi kirletiyoruz da biz temizleyeceğiz?" diyeceğiz yoksa Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi'nde giderek belirginleşen bu iklim değişikliği ve çölleşme gibi faktörleri önceden görüp buna ilişkin tedbirler mi alacağız? Bu mesele çok temel bir meseledir. Eğer ikincisini yapacaksak, eğer bunu dış kapının dışındaki bir hadise olarak değil, bu memleketin meselesi olarak göreceksek bir defa AKP'nin çevre politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun tamamlayın, Sayın Turan.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Fosil yakıtlara dayanarak sürekli enerji arzı yaratmaya hedeflenmiş termik santraller başta olmak üzere, nükleerler başta olmak üzere ekolojik yapımızı geri dönüşsüz biçimde tahrip edeceğini ve ciddi bir iklim krizini bir kez daha tetikleyeceğini hep beraber biliyoruz. Kaldı ki bu, bacalara takılması öngörülen filtre sistemlerinin daha sonra ertelenmesi, uzun vadeye yayılması gibi faktörler dikkate alındığında ve bunların yanında, AKP'nin enerji arzına yönelik olarak çok önemli yerlerde, mesela seçim bölgem olan Mersin bölgesinde, Çanakkale bölgesinde çok sayıda termik santrali kurmaya çalışması geri dönülmez bir süreci tetikleyecek arkadaşlar. Bu yalnızca hastalıkların artması açısından değil, aynı zamanda bir bütün olarak ekolojinin çökmesi, bir bütün olarak insanın sayesinde de dünyanın mahvolması anlamına gelecek. O sebeple, yol yakınken bu konuda önlem almaya hepinizi davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)