GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:17
Tarih:13.11.2019

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz 128 sıra sayılı torba Yasa Teklifi'yle ilgili şahsım adına söz aldım. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa, aslında bir vergi ve borç alma yasası. Ne var? Arkadaşlarımız kısmen değindiler. İşte dijital hizmet vergisiyle ilgili bir düzenleme yapılıyor. 3 adet yeni vergi getiriliyor: İşte dijital vergi, konaklama vergisi, değerli konut vergisi. Kambiyo muamelelerinde banka ve sigorta muameleleri vergisinin oranı binde 1'den binde 2'ye çıkarılıyor. Telif haklarıyla ilgili bir şey var, 500 bin liranın üzerinde geliri olanlar artık defter tutmak zorunda kalacaklar ve vergi diliminde yüzde 40 sınırına girecekler. Buna böyle bir "Ahmet Hakan yasası" desek... Telif hakkı alıyor ya Ahmet Hakan. İsim yani isim, çok şey yapıyor.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - 500 bini geçenlere.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - "Ahmet Hakan yasası." Ahmet Hakan kıyameti koparacak şimdi.

Spor yarışmalarını yöneten hakemlere ödenen ücretlere yönelik istisna kaldırılıyor. Bu şekilde vergiler geliyor değerli arkadaşlarım.

Ne var başka? Bir de borç almayla ilgili düzenleme var. Çok önemli, biraz sonra üzerinde duracağım. Bir de zehirlenme maddesi var. Yani termik santrallerde biliyorsunuz izinler üç yıl daha uzatıldı. Söz verilmesine rağmen insanlar zehirlenmeye devam edecek.

Bakın, değerli arkadaşlarım, biz size yıllardan beri, özellikle 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra ekonominin iyiye gitmediğini, büyük sıkıntıların bulunduğunu, radikal birtakım adımların atılması gerektiğini, bu radikal tedbirleri buraya getirin, hep birlikte bunu yapalım diye defalarca söyledik ama siz asla bunu kabul etmediniz, "Kriz yok" filan diyorsunuz. Ama bu yasa teklifi, bu torba yasa bir başka ad koyacaksak "krizin kabul edilmesi yasası"dır. Sadece bu torba yasa değil. Yeni Ekonomik Program, damadın açıklamış olduğu Yeni Ekonomik Program da şu anda görüşmekte olduğumuz 2020 merkezî yönetim bütçesi de bir krizin itiraf edilmesi bütçesidir değerli arkadaşlarım.

Tabii, işler iyi gitmeyince, problem olunca birtakım tedbirler alacaksınız. Nitekim bu tedbirleri bazıları, IMF'nin tedbirlerine benzeterek diyorlar ki: "Hükûmet IMF'siz bir IMF programı uyguluyor." Ne yapar IMF programında, ne ister IMF? "Gelirleri artırın." Zaten herkesin aklına gelecek şey budur, bir problem varsa gelirleri artırın; bir. Nasıl artıracaksınız? Vergilerle artıracaksınız. Başka ne yapacaksınız? Hiç aklınıza getirmediniz: "Giderleri azalt." Giderlerle ilgili hiçbir şey yok, azaltmayla ilgili hiçbir şey yok, israfa devam ediliyor, yine taşıtlar alınıyor, transferler; hepsi devam ediyor, hiçbir şekilde gider azaltma söz konusu değil. Azaltılamaz çünkü -yani 2023 dediğiniz şurada göz açıp kapayana kadar geçecek- yeni seçimler kapıda. Dolayısıyla azaltamıyorsunuz.

Bu vergi düzenlemeleriyle bir senede toplayacağınız para 6 milyardır. Bunlar devede kulak bile değil değerli arkadaşlarım çünkü sizin maliyeniz zaten gitmiş, batmış; bu şekilde düzeltme şansınız yok. O nedenle, aslında bu torba yasada da görüşmekte olduğumuz bütçede de müthiş borçlanma hamleleri görüyoruz.

Bakın, 2019 yılında bütçe çıkarılırken merkezî hükûmetin açığı 81 milyar TL olarak gözüküyordu, dolayısıyla 81 milyar TL kadar borçlanma yetkisi aldı; kanunlar bu şekilde. Daha sonra bunlar yetmedi, yetmeyeceği de belliydi. Yine kanunlar düzenlenmişti; önce Maliye Bakanı yüzde 5, sonra Cumhurbaşkanı yüzde 5 artırdı 90 milyar TL oldu. Ama eylül ayı sonunda Türkiye çoktan 114 milyar TL zaten borçlanmıştı. Şimdi burada bir madde getiriyorsunuz; bunlardan sonra yani 90 küsur milyar TL'lik borçlanma limitinden sonra, yasal borçlanma limitinden sonra 70 milyar TL'lik daha borçlanma hakkı istiyorsunuz, yetkisi istiyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bu, usulen de mümkün değil. Torba yasanın bir maddesiyle bu şekilde, 70 milyar değil kaç lira olursa olsun, gider artırıcı bir düzenleme yapamazsınız; bunun için ek bütçe getirmeniz gerekiyor ama siz getirmiyorsunuz. "Anayasa'yı biz böyle yorumladık, çoğunluğumuz da var; mesele bitti." diyorsunuz ama bunlar böyle değil değerli arkadaşlarım, zaman geçecek, bunların hepsi önünüze konacak.

Bakın değerli arkadaşlarım, siz geçen sene, aslında, YEP'te, Yeni Ekonomi Programı'nda, bütçe öngörülerinde ve Cumhurbaşkanlığı programında da 2019'un 125 milyar TL borçla kapanacağını söylüyordunuz. Hiç de öyle değil, 2019'da -hiç hesapta olmayan- Merkez Bankasından 100 milyara yakın para çektiniz yani o kefen parasını dahi çektiniz. Efendim, imar affı çıkardınız, oradan 20 milyar geldi; bedelli askerlik ve vergi prim affı getirdiniz. Dolayısıyla en az 130 milyar TL, belki de biraz daha fazla, bütçede falan hiç olmayan, düşünülmeyen gelir geldi. Aslında 125 milyar değil, 70 milyar borçlandığınız için 90+70=160 milyar, 130 daha koyun, 290 milyar TL 2019'da borçlandınız. Hâl böyleyken bütçeye ne koydunuz biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? "Biz 2020 yılında 139 milyar TL açık vereceğiz, bu kadar borçlanacağız." Ya, bu bunlar gerçekçi değil. Hâlâ başınızı kuma sokuyorsunuz. Böyle olmaz, bir problemi tanımlamadan ona bir çare bulmak mümkün değil değerli arkadaşlarım.

Bakın, bu ülkenin 453 milyar dolar dış borcu var; bunun 160 milyar doları kısa vadeli, bir sene içinde ödemek durumundasınız değerli arkadaşlar. Bu yetmez, içeride müthiş bir borç çevireceksiniz, 139 milyar değil. O paralar, 2019'da gelecek paralar gelmediği için, asgari, en azından 350 milyar dolar açık vereceksiniz ve borçlanmaya gideceksiniz. Peki, bunları nasıl yapacaksınız? Bir taraftan kamu bankalarını Merkez Bankası marifetiyle değişik şekillerde fonlandırarak onları "Mevduat faizlerinin altında kredi verin." diye zorlayacaksınız, öbür taraftan da piyasadan 350 milyar TL çekmeye hazırlanacaksınız. Kim olarak? Hükûmet olarak hazırlanacaksınız. Böyle bir şey mümkün değil çünkü kamu bankalarının sürekli olarak, devamlı bir şekilde bu paraları vermeleri mümkün değil, bir yerden sonra duracaklar çünkü artık yapacak işlem kalmadı, bütün cambazlıklara rağmen onlar bir yere kadar geldiler. Onlara aslında -adını koymuyorsunuz ama- para basarak kredi verdiriyorsunuz. Geçmişte bunları yaşadık değerli arkadaşlarım, 2002 öncesinde bunların hepsi yaşandı bu ülkede ve ağır bedeller ödendi. Şu anda para basılıyor, görev zararı bunlar ama özel bankalar bu işe hiç girmiyor. Özel bankalar dediğimiz aslında yabancı bankalar; hemen hemen hepsi, yerli, millî ne varsa hepsi sizin döneminizde yabancılara verildi. Onlar vermiyor, onlar piyasa faiziyle size para verecekler. Bu ne demektir biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bir taraftan piyasada bankaları "Kredi ver." diye zorlayacaksınız, öbür taraftan da siz paranın en büyük müşterisi olacaksınız. Olmaz; bu, dışlanma etkisi olur, faizler artar. Hele hele orta ve uzun vadede faizler müthiş bir şekilde artar ve artmaya da devam edecektir değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bakın, Türkiye tablosu -felaket tellallığı yapmayalım- hiç de iyi değil. Yani büyüme durmuş, yüzde 0,5 olacak -hadi olsun, olmayacak, sıfır olacak falan ama- yüzde 0,5 olsun, yüzde 0,5. Yüzde 0,5 de 2020'ye hedef olarak koymuşsunuz. Yüzde 14 işsizlik, genç işsizlik oranı yüzde 25 değerli arkadaşlarım. Böyle bir maliyeyle gidiyoruz böyle bir Türkiye'de. Yaptığınız torba yasa da bu değerli arkadaşlarım. Buradan nereye gideceksiniz? Bu konuyla ilgili hiç kimse bir şey söylemiyor, bir şey söylemiyorsunuz arkadaşlar. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundaki milletvekili arkadaşlarım, bunlar yok gibi kabul ediliyor. Deniliyor ki "Büyüklerimiz bilir." Bilmiyor değerli arkadaşlarım büyüklerimiz, gerçekten bilmiyor. Bu, bu tedbirlerle halledilecek işler değil.

Bakın, geçtiğimiz gün Hazine ve Maliye Bakanlığı borçlanmayla ilgili üç aylık bir takvim açıkladı değerli arkadaşlarım, önemli cümleler de kuruldu orada. Bakın, artık eskisi gibi borçlanamıyoruz. Vade de müthiş bir şekilde azaldı, faiz de maliyet de korkunç bir şekilde baskıya rağmen, emir komutayla faizler düşürülmesine rağmen ciddi bir şekilde arttı değerli arkadaşlarım.

Başka bir şey daha söyleyeyim size: Dışarıdan da kolay kolay borç alamıyorsunuz. Şu anda Hükûmette bu işi bilen insanlar, mesela damat filan şöyle elini ovuşturuyordur, diyordur ki: "Yine Avrupa'da, Amerika'da genişleme olacak, yine paralar yağacak, gelecek ve yine biz bu işi düzeltiriz." Öyle bir şey olmayacak değerli arkadaşlarım. Para gelse bile siz inşaata, betona -ne diyeyim, fazla ağır bir kelime kullanmayayım- çok yatkınsınız, oraya yatıracaksınız, yine ciddi problemler ortaya çıkacak değerli arkadaşlarım. Bakın, ilk defa borçlanıldı geçtiğimiz günlerde. Avrupa'da, Amerika'da faizlerin neredeyse yüzde 1'lerin altına düştüğü bir ortamda kaçtan borçlandık biliyor musunuz değerli arkadaşlarım?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bekaroğlu, tamamlayalım lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Yüzde 5,7; 2 milyar dolar borç aldık, yüzde 5,7'den. Tablo bu yani başınızı kuma gömerek bu tablodan kurtulamazsınız; bu, Türkiye'nin gerçeği.

Bakın, bir şey yapmak istiyorsanız, hiç geç değil. Yani Türkiye'de tasarruf yok, bunlar nasıl olabilir? İnşaat çılgınlığına nasıl son verebiliriz? Dövizle borçlanmayı nasıl denetleyebiliriz? Yahu KÖİ'lerle ilgili, kamu-özel ortaklığıyla ilgili milyarlarca dolar yük altına girdik, bütçeye koyduk değerli arkadaşlarım yani bütçeye 22 milyar koyduk, bu parayı ödeyeceğiz. Böyle bir ortamdayız. Bu şekilde gerçekleri görmedikten sonra hiçbir yere gidemezsiniz.

Güven filan da yok değerli arkadaşlar, güven de yok. 2 milyar dolar borçlandığınız 5,7 faiz var ya bu 5,7'nin inanın 3,7'si güvenden kaynaklanıyor yani kötü yönettiğinizden dolayı bu oluyor.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)