| Konu: | Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 21.11.2019 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz temmuz ayında tekrar bir torba yasa paketini konuşuyorduk, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı. Son dönemde Mecliste artık yeni düzenlemelerde, torba yasalarda "ajans" diyoruz, içinde birçok maddeyi de geçirmeye çalışıyoruz ve o dönem -Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri de anımsar- biz dedik ki: "Lütfen, alelacele bir torba yasayla getirmeyin, hele hele sivil toplum örgütlerinin görüşünü almadan bir düzenleme yapmayın." "Hayır, bunu yapacağız, zaten Ajansın yönetiminde sivil toplum örgütleri yer alacak." dediler ve epey bir tartışmadan sonra çıktı, Genel Kurul da onayladı. Dört ay geçmedi ve tekrar, şimdi, önümüze geliyor, deniyor ki: "Süre yetmiyor, süreyi uzatacağız."
Bu Meclis, deneme yanılma Meclisi değildir; bir şeyi ben çıkartırım sonra problem çıkarsa tekrar düzeltirim değil. Meclisin görevi, iyice analiz edip orada, Plan ve Bütçe Komisyonunda, alt komisyonlarda konuştuktan sonra buna ikna olup oylamaya gittikten sonra düzenleme yapmak. Çok büyük bir aksilik çıkmadıktan sonra bunun tekrar düzenlenmesine gidilmez ama maalesef burada her şey "Kervan yolda düzülür." gibi "Gitsin, gelsin, değiştiririz." diye bir keyfiliğe dönüşüyor; hele hele son dönemde bütün yetkileri, atamaları bakan veya Cumhurbaşkanına vermişken. Burada da Ajansın oluşumundaki belirlediğimiz şeylerde aslında kimin ne olacağı belliydi.
Daha geçtiğimiz hafta Plan ve Bütçe Komisyonuna Kültür Bakanı gelmişti, tekrar Ajansla ilgili konuştuğumuzda bir isim zikrettik, dedi ki: "Onun dışında zaten kimi yapacağım ki? O olacak, en iyisi o." Zaten kişiler belli, atanacaklar belli ama nedense şimdi tekrar üç yıla çıkıyor, altında ne var, ne yok; bilemiyoruz.
Bir diğer problem neydi? Yangıdan mal kaçırır gibi çıktığında biz dedik ki: "Turizm dediğinizde sadece sahiller akla geliyor. Doğa var, tarih var. Her ne kadar doğa ve tarihi koruma konusunda dikkatli davranmasanız, şirketlere bir nevi ortam yaratsanız bile, doğa ve tarihi korumanın dışında bölgeler arası eşitsizliği de gidermeniz lazım. İnsanlar Batman'a gelsin, Kars'a gelsin, Van'a gelsin, Rize'ye gelsin, buna benzer bir düzenleme de yapılsın, bu Ajansın yönetimi buna uygun da düzenlensin." Yine buna da dikkat edilmedi.
Gerçekten biz vekillerin harcadığı zamana baktığımızda, çabamıza baktığımızda, Türkiye'nin çok önemli sorunlarıyla ilgili saatlerce konuşmamız gerekirken bir taraftan yasalar hızlıca getirilip torba yasa şeklinde çıkarılıyor. İçinde doğayı korumanın, birçok şeyin yapılması gerekirken paldır küldür çıkarılıp sonra da ertelenip değiştirilmeye çalışılıyor. Turizm sektörünün gerçekten bir düzenlemeye ihtiyacı olduğu gibi...
Bakın, bu torba yasada bile konaklamaya vergi geliyor. Burada ayrı bir vergi daha vardı Turizm Tanıtım Ajansının düzenlemesinde, şirketlere yönelik tanıtımla ilgili vergi kesilmesi. Biz biliyoruz ki seyahat acentelerinin normalde bu maddeyi desteklemesi gerekirken bizlerle paylaştılar, ne diyorlar: "Alelacele hazırlanan, Meclisten geçirilen yasa sektörün geleceğini tehdit etmektedir ve sektörü dışlayarak yapılmıştır."
Tekrar başka bir sivil toplum örgütü diyor ki: "Bu, tümüyle vergi açığını kapatmaya dönük yapılan bir düzenlemeye benziyor, hiç bize danışılmadı, bize danışılmadığı zaman da hem biz hem bize gelen konuklarımız zarar görecek."
Saraydaki hesap, çarşıya uymuyor. Saraydaki yapılan planlamalar, Meclise uymuyor. Vatandaşa daha kötü yansıyor, zam olarak yansıyor. Ne kadar çoğulcu olursak, sesimizi o kadar fazla çıkartırsak, oy çokluğuyla değil, oy birliğiyle burada yasaları çıkartırsak hepimizin geleceği birçok konuda daha iyi olur. Yoksa, bir iki uzmandan görüş alıp, sivil toplum örgütlerini dışlayarak, hiç dikkate almayarak, alt komisyonda konuşmadan Meclise sunduğumuz her şey bizim geleceğimizi zedeler.
Bunun dışında, bir konuya tekrar değinmek istiyorum: Arkadaşlar, bundan on beş yıl önce bugün, Mardin Kızıltepe'de Uğur Kaymaz'ın kendisi ve babası katledildi. Uğur Kaymaz, 12 yaşında; bedeninden 13 mermi çıkartıldı ve hâlâ bu dosya aydınlatılmadı ama aslında Kızıltepe halkında bu dosya aydınlatılmış. Babasıyla beraber taziyesi kurulduğunda bir yığın problem yaşandı, on beş yıl geçmiş, aydınlatılmadığı gibi, on beş yıl sonra, geçtiğimiz dönem Kızıltepe Belediyesine atanan kayyum ne yaptı biliyor musunuz? Kızıltepe Belediyesi, hafızalardan silinmesin diye heykelini yapmıştı, heykelini yıktı. Ne yaptı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Heykeli yıktı. Ne yaptı? Yetmedi, baba yok, çocuk yok, heykel yerle bir edilmiş. O dönem annesi, Belediyede işe girmişti, Belediyedeki işine son verdi.
Arkadaşlar, bunlar unutulmadı, unutulmayacak. Biz bunları aydınlatmadığımız sürece, geleceğimizin inşasını yapamayız. Bunları biz defalarca dile getirdiğimizde çeşitli söylentiler, tepkiler çıkmakta. Bir çocuk, yaşamını yitirmiş, aydınlatılmamış, dosya cezasızlıkla kapanacak, heykeli kaldırılıyor, annesinin işine son veriliyor. Bu zulüm değil de başka nedir, bunun izahı yok. Ne olursunuz bunlara dönelim, bunları aydınlatalım.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)