| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 26.11.2019 |
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kadına şiddeti nefretle kınıyorum. AK PARTİ sıralarından bir milletvekili arkadaşımız "Kadınlar bize emanettir." dedi, bu lafı da şiddetle kınıyorum. Neşet'in tabiriyle "Kadın insandır, biz de insanoğluyuz." diyorum.
EROL KAVUNCU (Çorum) - Peygamberimiz de "Emanettir." diyor, biz de ona inanıyoruz sen inanmasan da.
FARUK SARIASLAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, Fetullahçıların devlet içinde örgütlenmesine izin verilmesi sonucu birçok kumpas davasıyla karşı karşıya kaldı. Fetullahçıların içerisinde yer aldığı onlarca olay Türkiye'nin kaderini değiştirdi. Son olarak da 15 Temmuz darbe girişimiyle yüzlerce vatandaşımız şehit oldu, binlerce insanımız yaralandı. Bu olaylardan sonra ülkede demokrasi ciddi yaralar aldı. Türkiye'de herkes örgütün devlet içerisinde nasıl yükseldiğini, güç sahibi olduğunu biliyor; bu, biliniyor. Üzülerek söylüyorum ki devleti yönetenler bunlardan ders almamış gözüküyor. Bu terör örgütünden boşalan yerlere başka tarikat mensupları yerleştiriliyor.
Bir konuya dikkatinizi çekmek isterim. Daha önce FETÖ terör örgütü içerisinde yer alan ve deşifre olmamış kişiler başka cemaat ve yapılara sızarak kendilerine yeni yaşam alanı bulup kripto FETÖ'cüleri oluşturmaya başladı. 17-25 Aralıktan sonra FETÖ terör örgütüne yönelik tüm bürokraside başlayan temizlik sonucu farklı tarikatlar devlet içerisinde kadrolaşmaya başladı. Bu gruptan "Okuyucular" "Yazıcılar" "Menzilciler" gibi tarikat mensuplarının Emniyet teşkilatı içerisinde örgütlenmeye başladıkları kamuoyu tarafından ve hatta devlet tarafından biliniyor. FETÖ'den doğan boşluğun Emniyette yapılan tayinlerle Menzilciler tarafından doldurulduğu, bu grubun gücünü giderek Emniyet teşkilatında hissettirdiği bilinmekte, bu durum da teşkilat içerisinde huzursuzluk yaratmaktadır.
İşte, size bir gazete haberi: "Malum, Türkiye'de Menzil cemaati -ben pek anlamam cemaatlerden- Adıyaman'daki Semerkand grubu ve Eskişehir'deki Buhara grubundan oluşuyor. Liderleri farklı olan bu 2 grup, Emniyetteki görevlendirmeler sonrasında birbiriyle ters düşmeye başladı. Emniyetteki atama ve terfilerde Semerkand grubunun referanslarına olumlu yanıt verildiği, Buhara grubunun taleplerinin yerine getirilmediği söylentileri bu teşkilatı yıpratıyor."
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Yok öyle bir şey, yok, yok. Nereden duyuyorsun, nereden duyuyorsun?
FARUK SARIASLAN (Devamla) - Buraya gelirsin, cevabını verirsin.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - - Gelip oradan da cevabını vereceğim.
FARUK SARIASLAN (Devamla) - Bu tarikatçı grupların devlet içerisine nasıl yerleştirildiğine dair kitaplar yazılıyor, kitaplar.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Kim yazıyor o kitapları, kim yazıyor?
FARUK SARIASLAN (Devamla) - FETÖ terör örgütüne üye olmaktan dolayı yurt dışına çıkış yasağı konulanlar hâlen bu ülkede dekanlık yapıyor. İçişleri Bakanlığının bütçesi görüşülürken Sayın Bakan "Bana teşkilatta 1 tarikat mensubu gösterin, Bakanlıktan istifa ederim." dediğinde zamanın Adalet Bakanının sözleri aklıma geldi -şimdi Mecliste pek göremiyorum kendisini- o da diyordu ki: "Benim Bakanlığımda 1 kişi dahi FETÖ'cü, terör örgütü..." "Terör" değil tabii "Fetullahçı göremezsiniz." diyordu. O dönemdeki hâkimlerin yüzde 80'i Fetullahçı çıktı; Sayın Bakana buradan hatırlatmak isterim.
Değerli milletvekilleri, bizim sütten ağzımız yandı, bu ülkeyi sevenler olarak söylüyorum, yoğurdu üfleyerek yememiz lazım. (CHP sıralarından alkışlar) Devleti yöneten iktidar geçmişte yaşanan acı tecrübelerden hiç ders almamış gözüküyor. Tarikat liderlerinden talimat alan, aklını tarikat liderine kiraya veren onlarca Emniyet üst yöneticisinin, bol yıldızlı askerlerin ülkeyi ne hâle getirdiğini yaşadık, gördük. Hâlâ devlet bu satılık beyinlerden nasıl kurtulacağının mücadelesini veriyor. Aynı hataları yaparak farklı sonuçlar alamayız. Yapılan atamalarda devletten yana taraf olan, emir ve talimatları devletten alan, Atatürk ilkelerine bağlı teşkilat mensuplarından olunması dikkatlice incelenmeli. Bu bir zorunluluk hâline gelmiştir.
"Hata yaptım, halkımdan ve Allah'tan af diliyorum." "Kabul ediyorum, ahmaklık yaptım yeniden." dememek için, Emniyet teşkilatı gibi silahı ve üniforması olan devletin en önemli kurumlarından birisinde yapılan görevlendirmelerin cemaat, tarikat gibi grupların referansıyla değil kurumsal liyakat ve kıdeme göre yapılması, kurumun güçlenmesi, saygınlığının artması açısından da ülkenin geleceği ve demokrasinin güçlenmesi açısından da faydalı olacaktır.
Cumhuriyet Halk Partili rahmetli Kamer Genç, FETÖ terör örgütünün devletin içerisine nasıl sızdığını, ülkenin başına nasıl bela olacağını Meclis kürsüsünden, bu kürsüden söylediğinde AK PARTİ sıralarından üstüne nasıl yüründüğü hafızalardan silinmemiştir. Yapılan eleştirileri dinlemek, onlardan faydalanmak yerine "Her şeyin en iyisini ben bilirim." anlayışının ülkeyi ne tür felaketlere götürdüğünü yaşayarak gördük, görüyoruz. Çok yakın bir geçmişte orduyu, yargıyı, polisi, eğitim kurumlarını ele geçiren tarikat görünümlü, emperyalizmin taşeronu bir hain örgütün nasıl Türkiye'nin bağımsızlığını ve demokrasisini yok etmeyi denediğini hep birlikte gördük, yaşadık. Üstelik, bizim gibi düşünenlerin yıllardır bu örgütün ihanet potansiyeline dikkat çekmesine rağmen, ülkeyi yönetenlerin yönlendirdiği geniş kitleler, altını çizerek bir daha söylüyorum, ülkeyi yönetenlerin yönlendirdiği geniş kitleler ihanet girişimi öncesine kadar bu örgütü kamusal kaynakları da kullanarak destekleyip büyütmüşlerdir.
Bugün acıyla ve ızdırabla görmekteyiz ki, bırakınız tarihi, dün yaşananlardan ders çıkarmayan yönetim anlayışı bu kez başka tarikat oluşumlarının devleti parsellemesine, tıpkı yakın geçmişte FETÖ terör örgütüne yaptıkları gibi destek vererek ya da zımni oranda destek vererek seyretmektedirler. Peki, bunu yaparken bugünlerde beslenip büyütülen tarikat oluşumlarının, yarın bu tür yapıları allayıp pullamaya pek hevesli emperyalist odaklarca kullanılmayacağını nasıl garanti ediyorsunuz? Üzerinde yaşadığımız birçok millet ve medeniyete mezarlık eden bu topraklar, ancak güçlü olduğumuz takdirde vatanımız olmaya devam edecektir. Bu coğrafyada zayıf düşmek, yok düşmekle eş anlamlıdır. Bu nedenle güçlü olmak ve güçlü kalmak zorundayız. Güçlü olmak için de gençlerimizi ve geleceğimizi, sömürü odaklı tarikatlarda değil, bilim ve fen kaidelerinin geçerli olduğu kurumlarda yetiştirmeliyiz, sanat alanında yükseltmeliyiz. Bunun için de her türlü particilik mülahazalarından aşarak, arınarak tarikatlardan siyasi rant devşirme âcizliğinden sıyrılıp cumhuriyetin kuruluş değerlerine ve özellikle laiklik ilkesine sımsıkı sarılmalıyız. Bu, siyasetçiler başta olmak üzere Türkiye'de yaşayan hepimizin, aydınlarımızın, bütün siyasi partilerin sorumluluğudur.
Değerli milletvekilleri, sözlerime Ali Şeriati'nin şu sözleriyle son vermek istiyorum: "Din kendi alanında muteber bir kurumdur. Siyaset de kendi alanında muteber bir kurumdur. Ancak din ile siyaset iç içe geçtiğinde ortaya dünyanın en etkili zehri çıkar."
Bu zehirden kurtulmak için bu Mecliste hepimizin dikkatli olması gerekir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)