GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SERMAYE PİYASASI KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:35
Tarih:06.12.2012

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı'nın dördüncü bölümü üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Önceki günkü konuşmamda da belirttiğim üzere ülkemizde sermaye piyasalarındaki yerli yatırımcı sayısı çok yetersizdir. Ülkemizde hane halkı tasarruflarının yüzde 7,5 seviyesine kadar inmiş olması bu duruma neden olan en önemli etken olmakla birlikte, bir diğer etken de güven sorunudur. Bu tasarıda güvensizliği gidermek için yatırımcı haklarına yönelik önemli düzenlemeler yapılmakla birlikte, geçmişte mağduriyet yaşamış vatandaşlarımıza yönelik hükümlere yer verilmemiştir. Bildiğiniz üzere, 90'lı yıllarda yurt içinde ve yurt dışında mukim çok sayıda vatandaşımız ülkemizin iktisadi ve sanayi kalkınmasına destek vermek amacıyla tasarruflarını farklı yöntemler ile "holding" adı altında kurulmuş şirketlere aktarmıştır. Bu şirketler tarafından Sermaye Piyasası Kurulundan izin alınmaksızın gerçekleştirilen ve karşılığında vatandaşlara hisse senedi, makbuz ve benzeri belgeler verilen, kimileri ortaklar pay defterine kaydedilen ama kimileri de kayıt dahi edilmeyen vatandaşlarımızın tasarrufları bu şirketlerin yöneticileri tarafından heba edilmiştir. Sermaye Piyasası Kurulu tarafından söz konusu şirketler ile ilgili çok sayıda suç duyurusu yapılmış ancak vatandaşlarımız kaybettikleri paralar ile kalmışlardır. Sayılarının 300 binden fazla olduğu tahmin edilen vatandaşlarımız, yıllarca çalışarak elde ettikleri tasarruflarını, birikimlerini holdinglere kaptırmışlardır. Birçoğunun merkezi Konya'da bulunan 100 civarındaki bu holdinglerin milyarlarca avroluk para topladığı tahmin edilmektedir. Birçok Konyalı hemşehrimin tasarrufları bu yolla yok olmuş, batmıştır. Bu soygun düzeninde inandırıcı ve güvenilir olmak için muteber isimlerin referansıyla dinî ve millî duyguları kullanılarak yüksek kâr payı vaatleriyle vatandaşlarımız kandırılmıştır. Birçoğu gurbetçi olan vatandaşlarımız, bir köşeye koydukları tasarruflarının tamamını kaptırmışlar ve âdeta muhtaç hâle gelmişlerdir. Birçoğu hastalık ve ölüm gibi hâllerde bile bir kuruş alamamaktan yakınmaktadır.

En önemlisi de bu vatandaşlarımız, ülkemizdeki siyaset ve hukuka bütün güvenlerini yitirmişler ve artık ülkelerine yatırım yapmak, tasarruflarını yollamak, ülke ekonomisine katkı sağlamak gibi amaçları bütünüyle ortadan kalkmıştır. AKP iktidarı on yılını tamamlamıştır. Soruyorum: Vatandaşlarımızın bu mağduriyeti karşısında on yıldır ne yaptınız? 22'nci Dönem bir meclis araştırma komisyonu kurulmuş, komisyonun 1061 sayılı Raporu Genel Kurulun 11 Nisan 2006 tarihli oturumunda görüşülmüştür. Sayın Bakana soruyorum: Bu zamana kadar geçen altı yılda holdingler tarafından dolandırılan bu vatandaşlarımız için ne yapılmıştır, mağduriyetlerini gidermek için veya onları mağdur eden holdinglerin yöneticilerine ceza vermek için ne yapılmıştır? Sayın Başbakan, bu vatandaşlarımıza "Para verirken bana mı sordunuz?" demiştir. "Uzanların yakasına yapıştınız, neden bizim paralarımızı dolandıranların yakasına da yapışmıyorsunuz?" sorusuna; AKP hükûmetinin bir bakanı "Yüksek faiz alırken bana sormuyordunuz, paralar batınca mı bana soruyorsunuz?" diyebilmiştir. Bu türlü yaklaşımlar sorumlu bir Başbakan, sorumlu bir hükûmet anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Sorumluluktan böyle ucuz söylemlerle kurtulmak mümkün değildir. Gerçi, Avrupa'daki Deniz Feneri soygununun Türkiye ayağıyla ilgili yaşananlar da ortadadır. Haklarında dolandırıcılık iddiasında bulunulanlar serbest bırakılmış, bu soruşturmayı yürüten savcılar sanık sandalyesine oturtulmuştur. AKP zihniyetinin tavrını, görüşünü bu durum net olarak ortaya koymaktadır. Bugün, vatandaşın mağduriyeti ve onları mağdur eden holding sahiplerinin sefası aynen devam etmektedir. Hükûmet en azından bu yöneticilere "Bu paraları nereden buldunuz? Bu ihtişamlı hayatları sürdürecek gelire nasıl sahip oldunuz?" diye soramaz mıydı? AKP hükûmeti vatandaşlarımızın paralarını dolandıran sadece bir grubun üzerine gidebilmiştir. Doğru yapılmıştır ancak neden bu holdinglerin üzerine gidilmemiştir, neden aynı kararlılıkla bu inanç hortumcularının üzerine gidilmemiştir? Bunlar arasında aynı yollarda beraber yürüdüğünüz, yağan yağmurda beraber ıslandığınız kişiler mi var? Ayrıca, paralarını holdinglere kaptıran vatandaşlarımızın mağduriyetini bir nebze de olsun giderecek bir düzenleme neden yapılmamıştır? Bugün görüştüğümüz kanun tasarısının geçici 3'üncü maddesine bakıldığı zaman, 18 Aralık 1999 tarihinden önce aracı kurumların batması nedeniyle mağdur olan yatırımcılar için bir fon oluşturulup zararları belli bir oranda da olsa tazmin edilmeye çalışılırken iyi niyetinin, inançlarının ve bilgisizliklerinin kurbanı olan holdingzedeler için neden herhangi bir düzenleme yapılmamaktadır?

Değerli milletvekilleri, bu holdinglere para kaptıran vatandaşlarımız gibi, bir kısım vatandaşlarımız da devletten aldıkları imtiyaz hakları iptal edilen şirketlerde sahip oldukları paylar nedeniyle mağdur olmuşlardır. Hisse senedi yatırımları riskli yatırımlar olup kâr ve zarar söz konusu olabilecektir ancak bu iki olayda da vatandaşlarımız açgözlü şirketlerin ve yöneticilerinin art niyetli yaklaşımlarının kurbanı olmuştur. Holding tipi şirketlere para kaptıran vatandaşlarımızın çoğu iyi niyetlerinin ve konu hakkındaki bilgisizlerinin sonucu bu duruma düşmüşlerdir. Hisse senetleri borsada işlem görürken devlet tarafından imtiyaz ve işletme hakkının alınması nedeniyle esas faaliyet konusunu yitiren şirketlerin yatırımcıları ise büyük hissedarların ve yöneticilerin yasa dışı işlerinin kurbanı olmuştur. Sayıları yüz binleri bulan bu vatandaşlarımız için artık borsa ve sermaye piyasaları uzak durulması gereken sakıncalı yatırım alanları hâline gelmiştir. Gerek bu tasarı gerekse de Hükûmet tarafından sıkça dile getirilen İstanbul Finans Merkezi vizyonu ve Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yürütülen halka arz seferberliğinin başarıya ulaşması için bu insanlarımızın mağduriyetinin bir parça da olsa giderilmesi gerekmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu amaçla bir önerge hazırladık, ilgili madde görüşülürken takdir ve onayınıza sunacağız. Önergemizde, bu iki kesimin ortak mağduriyetini giderebilmek için, tasarruflarını büyük bir iyi niyet ile ülkemizin iktisadi kalkınmasını desteklemek amacıyla bu şirketlere aktaran kişilerin kaybolup giden tasarruflarını bir nebze olsun yerine koyabilmek için vatandaşlarımızın kayıplarının bir kısmını telafi edecek bir ortaklık tazmin fonu oluşturulmasını öngörüyoruz. Önergemize göre, bu fona başvuranlar hakkında gerekli incelemeyi Sermaye Piyasası Kurulu yapacaktır. İlgili şirketlerin sorumlu yöneticilerine ve çalışanlarına ve bunların akrabalarına, alacaklı olsalar dahi, ödenme yapılmayacaktır. Buna ilişkin bütçe, borsa ve yatırımcıları tazmin fonundan elde edilebilecek ve bütçeye mümkün olan en az yük gelecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz, önerdiğimiz bu yeni fonun kabul edilerek bu mağdur vatandaşlarımız ve devletimiz arasındaki küslüğün giderilmesi için sizlerin elinizi vicdanınıza koyarak bu sorunu kökünden çözeceğinize olan inancım tamdır.

Değerli milletvekilleri, sermaye piyasamızda dış tasarruflara bağlı bir yapı oluşmuştur. Son verilere göre, borsada işlem gören hisse senetlerinin yüzde 64'ü yabancı yatırımcıların elinde bulunmaktadır. Ekonomimizde son yıllarda hızlı bir yabancılaşma yaşanmaktadır. Enerjide dışa bağımlı olan ülkemizde ara malı büyük ölçüde ithalatla karşılanmaktadır. TÜİK'in 11 Haziran 2012 tarihinde açıkladığı Yabancı Kontrollü Girişimler Araştırması'na göre, bankacılık, sigorta ve medya sektörü hariç Türkiye'deki toplam girişimlerin yüzde 15,4'ü yabancı kontrolündedir. Bu araştırmaya göre, yabancıların payları tütünde yüzde 90, ilaçta ise yüzde 51'dir. Bankalarımızın yarıdan fazlası, sigortacılık sektörümüzün tamamına yakını yabancıların eline geçmiştir. Bu hâkimiyet, aynı zamanda, para piyasaları ile iç borç sisteminin de yabancı bankaların denetimine geçmesi anlamını taşımaktadır. Ülkemizde bankacılık sistemi hâlen uygulanmakta olan özelleştirme politikaları ile böylesine bir yapılanma içerisine sürüklenmiştir. Bu durum, ülkemizin ve milletimizin?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - ?yüksek menfaatlerine zarar vermekte ve makroekonomik anlamda birlik politikalarının oluşturulmasının artık imkânsız hâle gelmesine neden olmaktadır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar).

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.