| Konu: | SERMAYE PİYASASI KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 06.12.2012 |
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, galiba siz alıştınız benim susma hakkımı kullanmama veya hep sustukça da işinize geliyor galiba! Diyeceksiniz ki?
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Sen meydanların adamısın.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Ben meydanların adamıyım. Tabii ki meydanlarda söylediklerimizi biraz dinleseniz burada konuşmaya bile gerek duymayacağım.
Şimdi diyeceksiniz ki: "Ya, bir sendikacının, bir işçi temsilcisinin sermaye piyasasıyla ne alakası var? Nereden çıktın bu kürsüye?" Oysa her gelen yasada, her gelen sektörel yasada bizi ilgilendiren, bize vuran, çalışanların geleceğini karartan temel haklara yönelik saldırılar var, onun için konuşuyorum.
Dolayısıyla, şimdi bir yasa geliyor, yasada ileri demokrasinin nimetlerini; bir başka yasa geliyor, ileri demokrasiye geçildi, onun nimetlerini; şimdi bu yasaya geldik, yine ileri demokrasinin nimetlerini burada da görüyoruz! Demek ki ileri demokrasi bayağı ilerlemiş!
Sustum anlatamadım, şimdi bir daha konuşmak istiyorum.
Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı'nın 137'nci maddesinin (2)'nci fıkrasında "Bu Kanun uyarınca kurulan ve faaliyet gösteren borsalar ve teşkilatlanmış diğer pazar yerleri, merkezî takas kuruluşları, merkezî saklama kuruluşları ile MKK tarafından yürütülen hizmetlerde grev ve lokavt yapılamaz." deniliyor. Yani tüm sermaye piyasası faaliyetlerinde yine grev ve lokavt yasağı getirilmesi bu yasayla önerilmiştir. Meclisimizde -daha yeni- temel çalışma hayatıyla ilgili yasa değişikliği çok kısa dönem önce yapılmıştı, biliyorsunuz. Burada Sendikalar Kanunu'nu görüştük ve "devrim niteliğinde reform" diye sunulan yasa geçti. O yasanın geçişinden hemen sonra şimdi, bugün 10 sayılı iş kolunda hiçbir surette grev yasağı o yasada öngörülmemişken sadece borsalara ilişkin getirilen bu teklif 2011 tarihinde yapılan referandumdaki demokratikleşme vaadi olan anayasal sendikal hakların önündeki engellerin kaldırılmasına da aykırı bir durumdur. Bu yasak hem Türkiye'nin altına imza atarak kabul ettiği ILO sözleşmelerine hem de Anayasa'nın eşitlik kuralına aykırı ve müktesep hakları ortadan kaldıran bir uygulamadır değerli arkadaşlar.
Sermaye Piyasası Kanunu'nun geçici 9'uncu maddesiyle getirilmek istenen bu yeni yapı İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve İstanbul Altın Borsası çalışanlarının mevcut toplu iş sözleşmesiyle kazanılmış olan haklarının korunması açısından büyük önem arz etmektedir.
Biliyorsunuz, 10 sayılı ticaret, büro, eğitim, güzel sanatlar iş kolunda, borsa hizmetlerinde hem 1980 askerî darbe öncesi yürürlükte olan iş ilişkileri yasası hem de 12 Eylül darbesi ürünü ve antidemokratik olduğu her kesimce belirtilen 2821, 2822 sayılı yasalar ile 7 Kasım 2012 tarihinde yürürlüğe giren yani bu Mecliste yürürlüğe giren 6353 sayılı -sendikalar ve toplu iş sözleşmesi- Kanun'da hiçbir surette grev yasağı getirilmemiştir. Ki bu iş kolunda örgütlü olan TEZ-KOOP İş Sendikası -TÜRK-İŞ'in üyesidir- 2006'dan beri burada örgütlüdür, tek bir grev uygulaması da yapılmamıştır. Ama AKP'nin zihniyeti yasaklara adandığı için, yasakçı zihniyet mutlaka buraya da bir yasak getirerek bu sorunu böyle çözmek istiyor. Özel olarak, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasıyla, Altın Borsasında çalışmakta olan işçilerin toplu pazarlık ve tüm sermaye piyasasında çalışmakta olan işçilerin grevli toplu iş sözleşmesi, sendikal haklarını ortadan kaldıran özel hüküm anlamındadır bu yasa değişikliği. Bu da Anayasa'nın "Eşitlik" kuralına aykırı ve müktesep hakları ortadan kaldıran bir işlemdir.
Değerli arkadaşlar, getirilen bu, grevi fiilen yasaklama maddesi, başta ILO'nun 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri olmak üzere, Avrupa Sosyal Şartı, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal, Kültürel Hakları Sözleşmesi gibi birçok sözleşmeyle birlikte, Anayasa'nın 90'ıncı maddesine de aykırı bir düzenleme bu yasayla getirilmektedir; Türkiye Cumhuriyeti'nin grev hakkını onayladığı bu sözleşmelere göre, dört yoldan ihlal etmektedir.
Birincisi: Kamu çalışanlarının grev hakkı zaten bulunmamaktadır.
İkincisi: Grev hakkı yalnızca, işçilere, toplu sözleşme sürecinin sonunda kullanacakları bir hak olarak tanımlanmıştır ve hak grevi, dayanışma grevi ve genel grev haklarının kullanılması engellenmekte, hatta suç sayılmaktadır. Bunun örnekleri vardır ve oysa Anayasa referandumu sürecinde bu engellerin Anayasa'dan ve yasalardan ayıklanacağı vaadi verilmiştir. Şimdi, yasaklar gelmeye devam ediyor.
Üçüncüsü: Bakanlar Kuruluna tanınan grev erteleme yetkisi var. Grev hakkının özünü de ihlal eden nitelikteki bu uygulama varken tamamen yasakçı bir zihniyetle bu yasanın getirilmiş olması düşündürücüdür değerli arkadaşlar.
Dördüncüsü ise grev yapılmayacak sektörler çok daha geniş tutulmuş olmuştur.
Kanunun 137'nci maddesinin (2)'nci fıkrasıyla Sermaye Piyasası çalışanlarına getirilmek istenen grev yasağını antidemokratik bir uygulama olarak görmekte; işçinin emeğini ve sendikal hakları gasbetmeye yönelik bu maddenin reddedilmesi konusunda, yüce Meclisimizde yer alan tüm milletvekillerimizi duyarlı olmaya davet etmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan şöyle bir açıklama ve değerlendirmede bulunmuştu bu yasayla ilgili. AKP'nin ve iktidarın bu konudaki yaklaşımını zaten bu ortaya koyuyor. Sayın Bakan diyor ki Sermaye Piyasası Kanunu'yla getirmek istedikleri grev yasağına yönelik: "Eğer bir tane borsanız varsa, düşünün ki bu borsanın grev sebebiyle kapatıldığını, bunun toplam ekonomiye maliyeti çok yüksek olacaktır. Dolayısıyla borsada çalışmak isteyenler -cümle aynen böyle- bankalarda çalışmak isteyenler, Türk Hava Yollarında çalışmak isteyenler, bir bakıma baştan bu şirketlere girerken burada grev uygulaması konusunda çok önem veriyorlarsa o zaman grev uygulamasının olabileceği bir yerde çalışmayı da kuşkusuz tercih edebilirler." Yani diyor ki Sayın Bakan: Bakın, bu yasak alanlarda çalışmak isteyenler burayı tercih etmesinler, burada grev hakkı yok, grev hakkı olan yerlere gitsin diyorlar.
Dolayısıyla son bir karar alındı -Hukuk sisteminin nereye gittiğini bir cümleyle vurgulamak için söylüyorum- daha üç gün önce 11. Ağır Ceza Mahkemesi şöyle bir karar verdi, yeni bir karar. Türkiye hukukunun nereye gittiğine ilişkin: TÜRK-İŞ'e bağlı, TÜMTİS'e bağlı işçiler örgütlendiler ve bu örgütlemeyi yapanlar altı ay on beş gün ilâ bir yıl on ay arasında cezalara çarptırılırlar. Mahkemenin kararı aynen şu, sizin de dikkatinize bir cümleyle sunuyorum: Yasal bir sendika olan -mahkeme kararından bahsediyorum- TÜMTiS üyesi işçilerin sayısını çoğaltmak, bu şekilde aidat gelirlerini artırmak ve haksız ekonomik çıkar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - ? elde etmek amacıyla girdikleri anlaşılmıştır. Yani bunu, bu örgütlenmeyi yapan ve yasal olarak sendikanın örgütlenme özgürlüğünün olmadığı bir ülkede, işte, bu grev yasakları ve benzeri uygulamalarla Türkiye karşı karşıyadır. Bu yasaya bu anlamda bir kez daha vicdani olarak karar vermenizi diliyorum.
Artık yasaklardan Türkiye'yi kurtarmanızı diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.