| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 03.12.2019 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde grubumun görüşlerini özetle paylaşmaya çalışacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İkinci bölümde hangi düzenlemeler var, kısaca bir hatırlamakta yarar var: 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu'nda, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nda, 3055 sayılı Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanların Ödenek ve Yollukları ile Temsil Ödenekleri Hakkında Kanun'da, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu ile İl Yatırım ve Hizmetlerine İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun'da, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu'nda ve son olarak 3671 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanun'da değişiklik yapılıyor.
Şimdi, geçen hafta da söylendi, bugün burada da söylendi, söylenecek; evet, bu değişikliklerin bir kısmının yapılması gerekiyor. Yapılması gerekiyor ama bir ihtiyaç olduğu için yapılması gerekmiyor. Peki, ne için yapılıyor? Olağan hâle getirilen olağanüstü hâl rejimiyle yapılmış olan yasa değişikliklerine diğer yasaları uyduruyoruz yani şu anda yaptığımız şey bu. Yani bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyoruz, halkımızın bir ihtiyacını karşılamıyoruz. Ne yapıyoruz? Bir OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlandı. Artık her iki komutanlık da İçişleri Bakanlığının bağlı kuruluşları durumunda. Dolayısıyla buna dair bir düzenleme yapılması gerekiyor ve biz bu OHAL kanun hükmünde kararnamesine diğer yasaları uydurmaya çalışacağız. İktidarın bize bugün yaptırmak istediği şey bu. Bunu yaparken de tabii "Hazır elimiz değmişken torbaya birkaç tane de yasa atalım." deniliyor ve tam bu yasa değişikliği 98 maddeye çıkmış oluyor.
Yeri geldikçe milletvekili arkadaşlarım hangi maddelere itiraz ettiğimizi ayrıntılı olarak açıklayacaklar fakat ben özetle birkaç tanesinin altını özellikle çizmek isterim. Arkadaşlar, özellikle, gerçekten dinlemenizi isterim bir arkadaşınız olarak; şu anda yapılan kanun işleri ile daha önce bu ülkede yapılan kanun işleri, yasa işleri arasında ne kadar büyük bir kalite farkı olduğunu göreceksiniz. Şimdi, bir tanesi şu: Teklifin 44'üncü maddesinde şöyle bir değişiklik yapılıyor: Karayolları Trafik Kanunu'nda değişiklik, "Geçiş üstünlüğüne sahip araçlar ve sürme kuralları" başlıklı 71'inci maddesi değiştiriliyor. Buna 1 bent ekleniyor, 1 de fıkra. Şimdi, mevcut hâli şöyle: Mevcut hâlde geçiş üstünlüğüne sahip araçlar tek tek sıralanıyor ve bu sıraya göre üstünlük var. "1) Cankurtaran araçları, yaralı veya acil hasta taşıyan araçlar, 2) İtfaiye araçları, orman yangınlarıyla mücadele eden araçlar, 3) Hükümlü veya sanığı takip eden veya emniyet ve asayişi korumak için acele olay yerine giden zabıta araçları, 4) Bir trafik suçu işleyerek kaçan aracı takip eden veya trafik güvenliğini koruma veya trafik kazasına el koyma amacıyla olay veya kaza yerine gitmekte olan görevlilere ait araçlar, 5) Afet ve acil durum hâllerinde afet ve acil durum hizmetlerinde görevli bulunan araçlar, 6) Koruma ile görevli ve korunan araçlar." Şimdi bu okuduklarımın hangi araçlar olduğunu bu ülkede ortalama zekâya sahip bir insan anlayabilir mi anlayamaz mı? Ortalama zekâya sahip herkes kanunda sayılan bu sırayı ve bu araçların ne olduğunu anlar.
Şimdi, bize bir yasa teklifi getiriyorlar, 1 bent ekliyorlar. Şimdi ben size okuyacağım onu: "Görev ve hizmet gerekleri veya güvenlik nedenleriyle geçiş üstünlüğüne sahip olan araçlar," Hangi araçlar, anlıyor musunuz bunu? Orman yangınıyla mücadele eden araç mı bu, trafik kazasına giden araç mı bu, acil hasta için giden araç mı bu, bir koruma göreviyle görevli araç mı bu, korunan araç mı bu; hangi araç bu? "Görev ve hizmet gerekleri veya güvenlik nedenleriyle geçiş üstünlüğüne sahip olan araçlar." Bunu okuduğunuzda, Allah aşkına, hangi araç olduğunu anlayan var mı? Hangi görev? Hangi hizmetin gereği? "Güvenlik nedeniyle geçiş üstünlüğüne sahip" gibi genel bir ifadeyle bir araç tanımı yapmak ne demek? İşte, bugün bize oylatacağınız yasa maddesi tam olarak bu, yasa tekniği açısından getirdiğiniz kalite de bu; gerçekten üstünde biraz düşünmelisiniz.
Şimdi, bir diğer maddede, teklifin 47'nci maddesinde bir değişiklik daha yapıyorsunuz eski tarihli bir kanunda, 1984 tarihli Başbakan ve Bakanların Temsil Ödenekleri ile Dışarıdan Atanan Bakanların Ödenek ve Yollukları Hakkında Kanun'da, yeni adıyla söylemek gerekirse Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanların Ödenek ve Yollukları ile Temsil Ödenekleri Hakkında Kanun'da. Nasıl bir değişiklik bu? Mevcut durum yani şu andaki yasal düzenleme şu: Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlara temsil ödeneği ödeniyor şu anda. Yine, 3671 sayılı Yasa'da düzenlenen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine ödenen ödenek ve yolluklar da ödeniyor. Eğer emeklilik hakkı tanınan bir kurumda çalışıyorsa Cumhurbaşkanı Yardımcısı veya Bakan olarak görevlendirilen kişi, bu süre zarfında aylıksız izinli sayılıyor ve burada geçirdiği süre hem terfi hem de emekliliğine sayılıyor, ayrıca diğer sosyal hakların tamamından yararlanıyor; mevcut düzenleme bu. Peki, şimdi siz ne yapıyorsunuz? Şunu yapıyorsunuz: "Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanların ve daha önce bu görevlerde bulunmuş olanlar ile -sadece bugün görevlendirilenlerin değil- bunların eşlerinin, anne ve babalarının -bakmakla yükümlü olup olmadığına bakılmaksızın anne ve babalarının- ve bakmakla yükümlü oldukları çocuklarının sağlık giderlerini tıpkı Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri gibi ödeyeceğiz." diyorsunuz; isterse bir gün görev yapsın isterse bin gün görev yapsın, bu konuda da hiçbir ayrım yapmıyorsunuz.
Bu mu adaletiniz? Kalkınmadan anladığınız şey gerçekten bu mu çok merak ediyoruz. Önce yüksek yargı mensuplarına, şimdi de Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlarına bir tür kıyak uygulaması, başka bir anlamı yok ama emin olun, amel defterine kaydedildiği gibi, halklarımız, halkımız, toplumumuz bütün bunları bir yere kaydediyor ve günü geldiğinde hesabını soracaktır, hiç kuşkunuz olmasın.
Şimdi, 144 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin genel amacını biraz önce söyledim, dedim ki: Bir OHAL KHK'siyle Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığını İçişleri Bakanlığına bağladınız, şimdi buna ilişkin bir düzenleme yapıyorsunuz? Ne için? Diyorsunuz ki: "Yasal ve hukuksal boşluk olmasın, işleyiş yasalara uygun olsun, birbiriyle çatışan yasalar olmasın." Ama Bakanlığın başında, İçişleri Bakanlığının başında öyle birisi var ki gerçekten evlere şenlik.
Şimdi, geçen gün gazeteci soruyor İçişleri Bakanına, diyor ki: "Eğer mahkemeden beraat almışsa birisi niye dönemiyor görevine?" Yani birisi mahkemeden beraat kararı almış, niye görevine geri dönemiyor? Ne diyor biliyor musunuz? Sayın İçişleri Bakanı aynen şöyle cevap veriyor: "Çok basit. 15 Temmuz akşamını beraber hatırlayalım. Bugün Türkiye Cumhurbaşkanı yaşıyor, değil mi? Yaşamama ihtimali var mıydı? Bitti." Yani sanırsınız ki bu beraat eden vatandaş Cumhurbaşkanına suikast timinin içerisinde yakalanmış da mahkeme onu beraat ettirmiş, İçişleri Bakanı da onu görevine başlatmıyor. Böyle bir şey yok arkadaşlar. Mahkeme suçsuz olduğuna karar vermiş bu kişinin ama İçişleri Bakanı için ne gam. Bir kişinin mahkeme tarafından beraat etmesinin bir önemi yok ki onun için, o bambaşka bir dünyada yaşıyor. "Ben istersem mahkeme kararını takarım, istersem mahkeme kararını takmam." diyor.
Şimdi, bir başka soru daha soruluyor yine aynı röportajda, o da diyor ki: "Her şeye ben Anayasa Mahkemesinin gözüyle bakmak zorunda mıyım?" Yani Anayasa Mahkemesinin son kararlarını hatırlatıyorlar İçişleri Bakanına, o da diyor ki: "Ben Anayasa Mahkemesinin gözüyle bakmak zorunda mıyım?" Aynen böyle söyledi.
Sayın Bakan, sen Anayasa'nın üstünlüğüne bakmayacaksan, sen Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamayacaksan vatandaş ne yapacak, hakkını nasıl arayacak? Eğer bir vatandaş hakkını mahkemede aramayacaksa, mahkemeden aldığı bir kararın iktidar açısından bir anlamı olmayacaksa bu vatandaş hakkını nerede ve nasıl arayacak? Yargı kararlarını uygulamayan, bunu açıkça ilan eden bir İçişleri Bakanının başında olduğu Bakanlık için yasa yapıyoruz biz bugün. İyi mi? Ne için? Yasal, hukuksal boşluk oluşmasın, işleyiş yasalara uygun olsun, birbiriyle çatışan yasalar olmasın diye. İyi mi? Yasa takmayan, Anayasa Mahkemesi takmayan İçişleri Bakanına hukuksal bir boşluk olmasın diye yasal düzenleme yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bugün, iki tane araştırma önergesini reddettiniz. Daha önce de söyledim, iktidar partisi araştırma komisyonu kurulması önergelerinin tamamını kabul etmek zorunda değil. Gerçekten, Genel Kurul, salı, çarşamba, perşembe, üç gün çalışıyor. Üçer tane araştırma komisyonu kurulması önergesi olursa haftada 9 tane olacak, ayda 36 tane olacak. Yılda 300-400 tane araştırma komisyonu kurulması mümkün değil. Ama böyle söylemiyorsunuz.
"Cezaevlerinde hak ihlalleri var, araştırılsın." diyoruz, buna karşı çıkabilirsiniz. Bir AK PARTİ'li milletvekili -bize Norveç tablosu çiziyor- diyor ki: "Cezaevlerinde hiçbir sorun yok, her şey güllük gülistanlık." "İnsan hakları ihlalleri incelensin." diye bir başka araştırma komisyonu kurulması önergesi sunuluyor. Bir AK PARTİ'li milletvekili çıkıp öyle bir tablo çiziyor ki Finlandiya tablosu: "Türkiye'de hiçbir insan hakkı ihlali yok, hiçbir sorun yaşamıyoruz. Demokraside çağ atlamış durumdayız." Gerçekten öyle mi? Yani gerçekten bu ülkede demokrasinin "d"si kalmadı ve siz, bize Finlandiya, Norveç tablosu çiziyorsunuz. Ne diyelim bilmiyorum.
Çok teşekkür ediyor, iyi akşamlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)