| Konu: | Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin 2011-2014 ve 2015-2016 Yılları Denetimine İlişkin Raporlarının Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2011-2016, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünün 2011-2016, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün 2011-2016, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun 2015-2016, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının 2011-2016 ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2011-2016 Yıllarına Ait Bölümleri ile Raporların Bu Bölümlerine Yapılan İtirazlar ve Komisyonun Görüşü (3/21, 22, 23, 24, 25, 26, 27) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 04.12.2019 |
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜMER (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ÇAYKUR işletmeleri 2011-2016 yılları raporlarına itirazlarımız konusunda grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Kamu iktisadi teşebbüsleri yani KİT'ler, kamunun mal ve hizmet üretimi ve ticaretinde bizzat yer aldıkları teşebbüs organlarıdır. Kapitalist ekonomi modeli benimsemiş ülkelerde bile KİT'lerin ekonomide belirleyici bir rolü bulunmaktadır çünkü KİT'ler ülke ekonomilerinin sigortası ve dinamosu durumundadırlar. Sadece ekonomik olarak değil, sosyal olarak da KİT'lerin önemi hâlen korunmaktadır. Sanayinin altyapısının oluşmasından bölgeler arası dengesizliğin giderilmesine, istihdam sağlanmasından demokrasilerin olmazsa olmazlarından olan sendikaların yaşayabilmesine kadar birçok alanda KİT'lerin etkisi ve önemi büyüktür. Kimi sektörler vardır ki bunlar stratejik bir öneme sahiptir, o alanda üretimin devam etmesi özel sektöre bırakılmayacak kadar önemlidir. Demir yolu taşımacılığından hava yolu taşımacılığına, madencilikten stratejik tarım ürünlerinin üretimine kadar geniş bir alanı kapsar.
Bizler KİT Komisyonu olarak şunu gördük: Neredeyse, her iktisadi teşebbüs kötü yönetiliyor ve zarar ediyor, üstelik bu zararlar katlanarak artıyor. Kuruluşlar faiz sarmalından çıkamıyor ve amaçlarını gereği gibi yerine getiremiyor. Hele hele bazı KİT'ler bulundukları bölge için hayati önemde. Bunların amacının gereği gibi yerine getirilememesi toplumsal sorunlara yol açabilecek bir nitelikte. İşte bu kurumlardan biri de ÇAYKUR.
ÇAYKUR, Doğu Karadeniz Bölgesi ekonomisinin temel gelir kaynağı olan çayı ekmek kapısına dönüştüren bir kurumdur. 210 bin aile çay tarımıyla uğraşıyor. Dolayısıyla, bu kurumun yönetimi milyonlarca insanı doğrudan ilgilendiriyor. Peki nasıl yönetiliyor bu kurum? Bilançodaki zararlar, yıllar içindeki tutarsızlıklar, pazarlamanın özel sektöre devredilmesi gibi kötü yönetime ilişkin birçok veri var. Bunlar bir şekilde telafi edilebilir, iyi bir yönetimle bunlar halledilebilir. Ancak öyle bir konu var ki, sayın milletvekilleri, işte bu çay için tehlike çanlarının çalıyor olması demektir. O da, yaşlanan ve giderek ekonomik ömrünü tamamlayan çaylıklar. Bir çay bahçesinin en fazla yüz yıllık bir ömrü var. Türkiye'de de yaklaşık seksen yıldır çay üretimi yapılıyor ve üretim yapılan çaylıklar yenilenemiyor. Ekonomik değeri giderek azalan çaylıklar yirmi yıl sonra ömrünü tamamen tamamlamaya başlayacak. Üstelik bir çay bahçesinin yenilenmesi öyle kolayca olmuyor. ÇAYKUR'un bir önlem alması ve bahçelerin yenilenmesine bir an önce başlanması lazım.
Bakın, biz itirazımızda şöyle diyoruz: "İyi yönetilemeyen ÇAYKUR'un, çay üreticilerine, yaşlanan çaylıklarının yenilenmesi için gerekli ve yeterli desteği mümkün olamamaktadır ve olmayacaktır." ÇAYKUR yönetimi itirazımıza ilişkin verdiği cevapta, çaylık alanların yenilenmesinde tıpkı kentsel dönüşümde olduğu gibi bir mevzuatın gerekliliğinden bahsediyor. Bu mevzuatın ardından arazilerin sökülmesi, hazırlanması, gübrelenmesi ve fidan dikimine hazır hâle getirilmesinin beş yıla yakın bir süreç alacağını belirtiyor ve şunları söylüyor: "Geniş çaplı bir alanda kısa sürede çaylık alan yenilenmesi mümkün görülmemektedir. Alınacak sonuçlar ve fidan ihtiyacının giderilmesine yönelik çalışmaların tamamlanmasından itibaren büyük alanlar için yenilemeye ilişkin bir kararname hazırlanması uygun olacaktır." Aslında, burada, ÇAYKUR yönetiminin merkezî idareye, Tarım ve Orman Bakanlığına bir sitemi var. Elbette bu kadar büyük bir organizasyonu ÇAYKUR tek başına yapamaz. Merkezî yönetim de anladığımız kadarıyla bu soruna karşı kör, sağır ve dilsiz. Neden bu sorun sürekli ötelenir? O zaman, bu kurumun iyi yönetildiğini kim iddia edebilir? Neden Meclisimiz üretimi destekleyen, üreticinin yüzünü güldürecek düzenlemeler yapmıyor?
Yine kuruluşun iyi yönetilip yönetilmediğine dair en temel bulgulardan biri de bilançolarıdır. 2010 yılına kadar kâr eden kuruluşun 2011 yılında 26 milyon 927 bin TL'yle başlayan zarar etme dönemi 2018 yılında 657 milyon TL'ye çıkmıştır. 46 yaş çay işleme fabrikası, 1 paketleme fabrikası, 1 ana tamir fabrikası, pazarlama ve üretim bölge müdürlüğü, 8 pazarlama bölge müdürlüğü, Atatürk Çay ve Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü ve ülke genelinde 12.500 çalışanıyla çay sektöründe olan ülkenin en büyük kuruluşu nasıl zarar eder? Aynı sektörde bulunan ve ÇAYKUR'a göre imkânları daha kısıtlı olan özel sektör kâr elde ediyor da ÇAYKUR neden zarar ediyor? Aklımıza bazı şeyler geliyor. "ÇAYKUR kasıtlı olarak zarar ettirilip özelleştirilmek mi isteniyor?" diye sormadan da edemiyoruz.
ÇAYKUR yönetimi, bu zararların gerekçesi olarak, maalesef, toplu iş sözleşmesinin imzalanamamasından dolayı geçmiş yıllardan getirilen yükten ve işçilik giderlerinin arttığından bahsediyor yani kötü yönetimin faturasını emeğiyle çalışan işçilere kesiyor. Açıkçası, bu durum, sosyal devlet ilkesi bir tarafa, en temel çalışma etiğine bile uymuyor. Faaliyet zararının faturasını işçilere kesen ÇAYKUR, bu dönemde milyonlarca TL faiz ödemiş. Sayın milletvekillerimiz, faiz ödemeleri kurumun en önemli gider kalemlerinden biri hâline gelmiş. ÇAYKUR son altı yılda 85 milyon 912 bin TL faiz ödemiş, keşke bu yaptığı faiz ödemelerini üreticiye verseydi.
ÇAYKUR, ödenen faizlere ilişkin bizim itirazımıza rağmen, verdiği cevapta, sermayenin yetmediği yerlerde ve ihtiyaç duyulan sermayenin kamu kaynaklarından karşılanamadığı durumlarda kredi kullanımının zorunlu hâle geldiğini söylüyor.
Kamu kaynakları devletin malı denizmiş gibi yandaş iş adamlarına sonuna kadar açılırken, kamu bankaları iktidara yakın patronlara verdikleri milyarlarca TL batık krediyi toplayamazken bir kamu teşebbüsü olan ÇAYKUR faiz bataklığında inliyor. Yandaş medyaya milyarlarca TL ilan veren bu bankalar ÇAYKUR'un finans ihtiyacını neden düşük faizlerle karşılayamaz?
Sayıştayın 2014 Yılı Raporu'nda, faiz sarmalına giren ve bundan bir türlü çıkamayan kurum hakkında şöyle bir öneri yer alıyor: "Her yıl yabancı kaynak kullanımı ihtiyacı içinde bulunan kuruluşun finansman dengesi sağlamaya yönelik ödeme sistemi oluşturması ve nakit varlıkların daha etkili ve verimli kullanması amacıyla finansman yönetiminin bir bütün olarak değerlendirilerek kredi kullanımı ve nakit akışı dengesinin iyileştirilmesi yönünde çaba gösterilmesi." Peki, ÇAYKUR herhangi bir çaba göstermiş midir? Gösterseydi galiba bu durum böyle olmazdı.
Kurumun finansman dengesi sağlayamaması başlı başına kötü bir yönetimin göstergesidir. Peki, merkezî yönetime ne demeli? Milyonlarca insanı yakından ilgilendiren bu kurumun finans ihtiyacı neden kamu kaynaklarından karşılanmaz? Kamu kaynakları ÇAYKUR için kullanılmayacak da kimin için kullanılacak? Aslında kötü yönetim sadece ÇAYKUR'la sınırlı değil, baktığımız zaman bütün kamu yönetimi kötü hâlde. Hani derler ya "Balık baştan kokar." diye, işte ÇAYKUR'un da şu anki durumu maalesef öyle. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bu kadar faaliyet zararı olan, milyonlarca TL faiz ödemek durumunda kalan Türkiye'nin en büyük çay üreticisi ÇAYKUR kâr elde edemezken çok önemli olan pazarlama işinin yüzde 90'ını ise maalesef özelleştirmiş. Kurulduğu günden bu yana kendi çayını kendi pazarlayan ÇAYKUR, kendilerinin bir kamu kuruluşu olduğunu ve bu kısıtlamalardan dolayı bu işi özel sektöre devrettiğini açıklıyor. Yani arkadaşlar, kötü yönetim bizzat ÇAYKUR tarafından da kabul ediliyor.
Sayın milletvekilleri, çay tarımı milyonlarca insanı doğrudan ilgilendirmektedir. Su gibi, ekmek gibi neredeyse her gün tükettiğimiz yaşamsal bir gıda hâline gelen ve stratejik öneme sahip çay sektörünün maalesef kapsamlı bir kanunu da yok. Sektör, hâlen, 1984 yılında çıkarılan ve özel sektöre de çay üretimini açan, yürürlük ve yürütme maddesiyle birlikte 5 maddelik bir kanunla düzenleniyor. Çay sektörü otuz beş yıldır kanun bekliyor, artık yeni bir kanun zorunlu hâle gelmiştir. Çay üreticisi giderek sektördeki payını artıran özel şirketlerin inisiyatifine bırakılmamalıdır. Çay kanunu çıkarılmalı ve çayda taban fiyat uygulamasına başlanarak fiyat karmaşasına da son verilmelidir.
Bir milletvekili olarak, parti ayrımı yapmadan, başta Karadeniz milletvekilleri olmak üzere Meclisteki tüm milletvekillerimize sesleniyorum: Yüz binlerce ailenin geçim kaynağı olan çay piyasasının düzenlenmesi ve böylece ÇAYKUR'un daha etkin bir hâle getirilmesi için gerekli düzenlemeleri birlikte yapalım. Bu Meclisin yapacağı en hayırlı işlerden biri de bu olacaktır diyor, bu temenniyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)