GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:29
Tarih:10.12.2019

MHP GRUBU ADINA ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; konuşmama Mustafa Kemal Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür." sözüyle başlamak isterim. Unutmayalım ki hiçbir kültür, sanatsız ve sanatçısız inşa edilemez. İşte onun için, sanat, insanların evrensel dili olmuş, toplumlara renk, ahenk ve sinerji katmıştır. Uzun dönem Türk tarihi ve nihayetinde Osmanlı tarihine bakıldığı zaman, bilimsel alandaki en başarılı dönemlerin sanatsal alanda da en başarılı dönemlere denk geldiği görülecektir. Sanat ve bilim birbirini tetikleyen ve güç veren iki temel öge olarak tarihimizde eş zamanlı olarak ilerleme kaydetmiştir.

Günümüzde, 745 yılından 840 yılına kadar varlık gösteren Uygurların yerleşik hayata geçmeleriyle sanat alanında birçok gelişme sağladıkları bilinmektedir. Türk tiyatrosunun temeli orta oyunu bu dönemde başlamış ve günümüze kadar gelmiştir. Yine pandomimin ortaya çıkışı Uygur kültürünün eseridir. Örgün eğitim ve kütüphaneler yine Uygurlardan günümüze gelmiş kültür kaynaklarımızdandır.

Osmanlı sanatı, imparatorluk ihtişamı içinde o atmosfere paralel eserler ortaya koymuş, sanatın tüm dallarında kendine has değerler içerisinde etkisini göstermiştir. Avrupa ordularının askerî bando geleneğini Osmanlı'dan alması bir tesadüf değildir. Şüphesiz bu toplumsal gelişimlerin özünde sultanların sanat aşkı, sanatçı yönleri ve sanata teşvikleri büyük bir önem taşımaktadır. Öyle ki IV. Murat'ın 15'e yakın söz ve bestesi vardır ve yine hatırlatmak isterim ki III. Selim'in buyruğuyla 1797 yılı Aralık ayında Topkapı Sarayı'nda ilk opera temsili gerçekleşmiştir. II. Mahmut'un şairliği ve ney üflemesi ve sözleri kendisine ait olan, günümüze kadar ulaşan "Hicaz Kalender" adlı eseri çok ünlüdür. Abdülmecit'in 1858 yılında Dolmabahçe Sarayı'nın yakınında yaptırdığı Saray Tiyatrosu'nu, 1860 yılında inşa edilen Gedikpaşa Tiyatrosu ve 1885 yılında Abdülhamit'in Yıldız Sarayı bahçesine yaptırdığı tiyatro izlemiştir. Sultan Abdülhamit'in ilgi alanı musikidir. Birkaç çalgı aletini çalabilme yeteneği dışında, nota bilgisi de oldukça iyidir. Buna paralel olarak, Yıldız Sarayı'ndaki sahnede Batı'nın büyük bestekârlarını, sanatçılarını ve operetlerini misafir etmiştir. Bu vesileyle, 1920 yılında sahneye ilk çıkan, ilk Türk Müslüman kadın sanatçı Afife Jale ve çağdaş tiyatronun öncüsü Muhsin Ertuğrul'u saygıyla anmamız gerekir.

Sayın milletvekilleri, bu tarihsel bilgileri tekrar etme sebebim dünü hatırlamak ve bugün sanat alanında nerede olduğumuzu bilme gayesindendir. Günümüzde ne yazık ki tarihimizle tezat olarak, sanatla yaşayan ve yoğrulan bir toplum değiliz. Sanata ve sanatçıya at gözlükleriyle bakma huyundan bir türlü kurtulamıyoruz. Eğitim sistemimiz maalesef, sanatı yeterince öğretir ve destekler seviyede değil. Farklı fikirleri ve yetenekleri olan çocukların düşünceleri ve arzuları aile, toplum ve televizyon iş birliğiyle köreltiliyor.

Ne yazık ki sanatçı olmak, ülkemizde hâlen çeşitli riskler taşımaya devam ediyor. "Ancak şöyle yazarsan, böyle çizersen, benim sevdiğim gibi icra edersen sanat olur." düşüncesiyle birçok yeteneğin önü kesilmiş oluyor. Bunlara uymayan, özgürce işini yapan sanatçılarımız ise sansüre uğramak ve dahası, eleştiri lincine maruz kalmak gibi tehlikelerle karşı karşıya kalıyor. Popülerlik ve meşhurluk peşinde koşan sözde sanat icracıları ise "sanatçı" diye sunuluyor.

Gelir seviyesindeki yetersizlik yüzünden sanatsal aktiviteler insanların çoğuna pahalı gelmekte. Burada bir öz eleştiri yaparsak sanata erişmede kolaylıkların devlet ve özel sektörle el ele yapılması ve sanata, devletin çok daha fazla destek vermesi gerekiyor. Kültür ve sanat alanında yapılan yatırımların turizm bölgeleri ve büyük şehirlerle sınırlı kalmaması öncelik olmalı. Neden her ilde en az bir tane özel tiyatromuz olmasın? Bakanlığımızın özel tiyatrolara verdiği desteği yadsıyamaz, yok sayamayız. Fakat 261 özel tiyatroya sağlanan 5-6 milyonluk desteğin yaraya merhem olmayacağı bütün açıklığıyla ortadadır. Sanatçı geçinen insanların aylık gelirleri devasa rakamlara denk gelirken 250-300 özel tiyatroya yapılan desteğin ise o meşhurların yıllık kazancının bölünmüş hâli olduğunu da unutmayalım. Tiyatroların üzerindeki ekonomik yükü ne kadar azaltırsak sanatsal üretimin de o kadar artacağını unutmayalım. Dünyada özel tiyatroların gelirinin yüzde 20'sini bilet gelirinin oluşturduğu, geriye kalan yüzde 80'inin ağırlıklı olarak devlet, yerel yönetimler ve özel sektör sponsorluğunda olduğu iyi gözlemlenmelidir.

Sayın milletvekilleri, bu tavsiye niteliğindeki değerlendirmelerim özel tiyatroların desteklenmesinin teşvik edilmesiyle sınırlıdır. Takdir edersiniz ki devlet tiyatrolarımızın geldiği noktayı, takdire şayan eserlerini, yarattıkları sinerjiyi ve verdikleri hizmeti yok sayamayız. Her sene eşsiz eserler ortaya koyan Devlet Tiyatrolarımızın Genel Müdürü Mustafa Kurt Bey'in şahsında bütün sanatçılarımıza teşekkürü bir Türk vatandaşı olarak borç bilirim.

Gönlümüz ister ki resmî olarak 70'inci kuruluş yıl dönümünü kutlayan Devlet Tiyatrolarına ve yine 70'inci yılını kutlayan Devlet Opera ve Balesine 70'inci yıllarında 70 kadro verelim. Yine gönlümüz ister ki sanatçılarımız, desteklendiğinde neler yapabileceğini ispatlamışken özel tiyatro sanatçılarına ve sahnelerine de aynı desteği verelim. Tiyatro ve opera sanatçılarımız dünyada en güzel iltifatlara mazhar olabiliyorlarsa kurumsal yapımızın da bu iltifatlara ortak olmasını el birliğiyle sağlamalıyız. Bu arzuyu nihayete erdirmenin ilk yolu ve yöntemi özel tiyatroları destekleyip her ile yayarak toplumla bütünleşmesini sağlamak ve sanatçıyı özgür bırakmakla başlar. Bırakalım sanatçılar eleştirsin, bırakalım sanatçılar ağlatsın, bırakalım sanatçılar üretsin, bırakalım sanatçılar güldürsün. Gülmek iki insan arasındaki en kısa mesafedir. Allah tüm insanlara aynı dilde gülme yeteneğini vermiştir. Gülmek aynı zamanda gerçeğin beratıdır. Nietzsche "Bir kahkahanın eşlik etmediği her gerçeği sahte saymalıyız." demiştir. Gülmesini bilmeyen ağlamasını da bilmez. Gülmek ve ağlamak insanların özgürlük alanı ve silahıdır. Sanatçılarımızın bize bu özgürlük alanımızı hatırlatmasını lütfen, hep beraber teşvik edelim.

Sayın milletvekilleri, Türk operası bir dünya markası olabilir. Dünya markası olmuş opera sanatçılarımız vardır ki Sayın Genel Müdür bunun en güzel örneklerindendir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Haberal.

ERKAN HABERAL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dünyanın çoğu ülkesinde sadece 1 opera varken ülkemizde tam 6 adet opera vardır. Bu potansiyeli çok akıllıca değerlendirip özellikle konservatuvarlardan yetiştirdiğimiz gençlerimizin önünü açarak, boş kadroları da doldurarak, başarılı sanatçılarımızın tecrübelerini aktararak bir dünya markası olmamız kaçınılmaz hâle gelecektir. Devletimiz son yıllarda verdiği destekle sanatçılarımızın ve sanat kurumlarımızın nasıl başarılı olacağının farkına varmıştır. Taksim'de inşası devam eden opera binası bizim için bir mutluluk ve gurur kaynağıdır. Tabii ki doğal olarak, bir Ankara Milletvekili, bir başkentli olarak Ankara'ya da dünyanın gıpta edeceği bir opera binası yapılması arzusundayım. Mevcut tarihî bina Türk sanat ve musiki müzesi olarak değerlendirilip yeni bir muhteşem opera binasıyla tüm dünyaya Ankara'dan açılabilir.

Sözlerime son verirken tüm sanatçılarımızı, sanat severlerimizi ve Gazi Meclisimizin siz sayın üyelerini saygıyla selamlıyorum efendim.

Teşekkür ediyorum. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)