| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 10.12.2019 |
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Burada görüştüğümüz bütçe tartışmalarının halkımıza ulaşması için özgür bir basın, özgür gazetecilere ihtiyacımız var. O yüzden, bütçeyi görüşürken bu alandaki karnemize bakmak zorundayız. Bu yılın başında Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ki: "Basınımız on altı yılda daha demokratik, daha özgür hâle geldi." Gerçekten öyle mi oldu? Bakalım: 2001 ile 2004 yılları arasında tutuklu gazeteci sayısı 10'du, bugün 11 katına çıktı, 110 oldu. Bu yıl, 59 gazeteciye toplam iki yüz yıl hapis cezası verildi, 11 gazeteci gözaltına alındı, 19 gazeteci tutuklandı. Dünyada 180 ülke içinde basın özgürlüğünde 157'nci sıradayız, on altı yılda 58 basamak düşmüşüz. Hani daha fazla özgürlük, nerede? Yüzlerce ülkede dünya liderlerinin vergiden kaçırdığı mal varlıkları haber oldu: Paradise Papers dosyası. Ama sadece Türkiye'de, Pelin Ünker bu belgeleri yazdı diye yargılandı, gazeteciliğine ceza kesildi; tıpkı tüm dünyada şiddeti, tacizi protesto için dans eden kadınların sadece Türkiye'de yaka paça gözaltına alınması gibi. Ülkemizin dünyada böyle anılması hepimizi utandırmalı değerli arkadaşlar.
Sivil toplum kurucusu Osman Kavala, yedi yüz yetmiş gündür haksız hukuksuz, özgürlüğünden mahrum. Ne mahkemesi ne de Anayasa Mahkemesi bu adaletsizliği sona erdirmedi. Sonunda tam da İnsan Hakları Günü'nde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye aleyhinde karar verdi "Hukuksuzca, siyasi kararla tutuyorsunuz." dedi. Aynen üç yıl bir ay beş gündür Edirne Cezaevinde tutuklu Selahattin Demirtaş gibi.
Değerli arkadaşlarım, bu kararlar, sadece Kavala'yı, Demirtaş'ı ve yüzlerce siyasi tutukluyu adaletsiz biçimde zindanda tutanlar için değil, demokrasimiz ve bizler için de çok büyük ayıptır. İşte görüyorsunuz, tek adam yönetiminin baskısı altındaki yargı ne AİHM dinliyor ne Anayasa Mahkemesi ne de yargı reformu.
Bu yılı yargı reformunu konuşarak geçirdik, kanun yaptık, haber ve eleştiri artık suç olmayacaktı ama gerçek hiç de öyle değil. Bu yıla girerken Türkiye'nin saygın gazeteleri Cumhuriyet ve Sözcü akıl dışı iddialarla "FETÖ terör örgütüne destek" suçlamasıyla mahkeme karşısındaydı. İşte, yıl bitiyor, değişen bir şey yok. Aynı gazeteciler, aynı suçlamalarla, aynı mahkemelerde haberlerini savunarak 2020'ye giriyor.
Eksiği yok, fazlası var. Özgürlüklerimizin savunucularından Birgün ve Evrensel gazeteleri ile bağımsız gazeteciliğin en başarılı örneklerinden T24 haber sitesinin yöneticileri de haberleri için, başlıkları için suçlanıyorlar. İşin ilginci, savcılar bu akıl dışı suçlamalara delil bulamadan iddianame yazdıklarını da itiraf ediyorlar.
Değerli arkadaşlarım, Amerikalı Rahip Brunson Türkiye'de yargılanırken Trump'ın baskısıyla serbest bırakılıyor. Rahip serbest ama haberini yapan Duygu Güvenç ve Alican Uludağ iki yıl hapis istemiyle hâlâ yargılanıyor.
Bu yıl yüksek mahkeme kararlarına karşı direnme hukuksuzluğu da zirve yaptı. Cumhuriyet davasında Yargıtay "Bu, gazeteciliktir." dedi, beraat istedi ama alt mahkeme, manşet ve haberleri "terör" olarak görmekte ısrarlı.
Yazar Ahmet Altan bin yüz otuz sekiz gün tutukluluktan sonra hükümle birlikte tahliye edildi ama örneği görülmeyen bir uygulamayla, başka mahkeme tarafından yine tutuklandı. Tabii, devletin başındakiler yargı kararlarına saygı duymadığını ve uymayacağını açıklarsa bu kararlar da kimseyi şaşırtmamalı ama olan, ülkemizin itibarına oluyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de bilgi sansürlü, Wikipedia üç yıldır yasaklı. 2006 yılında erişim engelli site sayısı 6 iken bugün toplam 288.310 site erişime kapalı. 7.334 haber linki engellenmiş durumda. Tek adam iktidarı, Twitter'a resmî olarak 5.099 kez içerik kaldırma başvurusuyla dünya sansür rekortmeni. Bu da yetmiyor, paylaşımları yüzünden binlerce yurttaş gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.
Değerli arkadaşlarım, iktidar, gazetecileri susturmak için her geçen gün yeni yöntemler buluyor. Karar gazetesi ilan ambargosunda olduğunu kendisi açıklamıştı. Şimdi de Birgün gazetesi üzerinde resmî ilan ambargosu var, hem de resmî yazıyla. Gerekçe yazmışlar: "Yok, haberlere imza atmadın. Yok, ajans haberlerini aynen yayımlamadın." Hepsi sudan gerekçeler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Teşekkür ederim.
Asıl neden belli: Yoksulluğu, yolsuzluğu, kadın ve doğa katliamlarını manşet yapmak.
Bakın, havuz müteahhitlerinin milyarlık borçları tek kalemde silinirken Anadolu'da yüzlerce gazete üç kuruş vergi borcu var diye kapanmaya zorlanıyor. Yine sudan gerekçelerle, gazetecilerin ekmeğiyle oynanıyor. 685 gazetecinin basın kartı gerekçesiz iptal ediliyor. Sürekli basın kartı sahibi yılların gazetecilerinin başvuruları tehdit gibi bekletiliyor. Tek adam yönetiminin, basın özgürlüğünü korumak bir yana, kısıtlayan, hedef gösteren bu tutumu maalesef sokağa da yansıyor. Ahmet Takan, Yavuz Selim Demirağ, Sabahattin Önkibar, Hakkı Sağlam ve daha onlarca gazeteci bu yıl sokak ortasında dövüldü ve failleri en ufak bir ceza bile almadı. İşte daha bugün Konya'da DHA muhabiri Hasan Dönmez canlı yayın sırasında saldırıya uğradı.
Değerli arkadaşlarım, görüyorsunuz işte, Cumhurbaşkanının ağzından "Basın özgürleşti." diye başladığımız 2019, ne özgürlük yılı oldu ne de reform.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Son cümlelerim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen tamamlayalım.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Gazeteciler hapislerde çürütülürken, mahkemelerde haberlerini savunmak zorunda bırakılırken bütçeye ne hedef koyarsak koyalım tutmaz. Bütçede, ekonomide başarının şartı hukuk güvenliğidir, ifade özgürlüğüdür, demokrasidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)