| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 11.12.2019 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
"Yerlilik, millîlik" diyorsunuz ya hani, 2002'den bu yana, sizin yönetiminizde neler yaşadı millî ordumuz, onu anlatacağım.
4 Temmuz 2003; Kuzey Irak'ta askerimizin başına çuval geçirildi, kasaptaki ete soğan doğramayan Genelkurmay Başkanı, ölmek için hazır olan askere "Mukavemet etmeyin." dedi. İşte bu emir, asker için ölmekten beterdir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu ordu, İzmir'i hiç direnmeden Yunanlara teslim eden, bir Yunan teğmeninden tokat yiyen, elinde ucuna beyaz mendil bağlanmış bir sopayla esir kafilesinin başında yürümekten utanmayan Ali Nadir Paşaların ve türevlerinin değil; direnen, savaşan Mustafa Kemallerin emrinde olmalıydı. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) O dönemin AK PARTİ hükûmeti müzik notası dahi veremedi, ordunun şerefi örselendi. Yıl 2008, subaylar birliklerinden terörist olarak toplandı. Kumpas davalarla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin seçkin komutanları düzmece delillerle özel görevli mahkemelerde esir alınırken teröristler sınırda şenliklerle karşılandı, ayaklarına kırmızı halılar serildi. 26'ncı Genelkurmay Başkanı terörist sanık yapılarak yirmi altı ay cezaevinde yattı, o yatarken terörist Şemdin Sakık tanık yapıldı. Ki o dönemlerde kendisine "duayen siyasetçi" diyen "Ordu bağırsaklarını temizliyor, bu orduyla savaşa gidilmez." dedi, sonra "Ahmaklık ettim." dedi ve kurtuldu. Kumpasta rolü olanlar sizin tarafınızdan ödüllendirildi. Cahit Özkan'ın bıyıksız hâli, Balyoz'da müdahil oldu, bıyıklı hâli geldi burada milletvekili oldu. (CHP sıralarından alkışlar) Her şey oldu da asla pişman olmadı, hâlâ pişmanlık belirtisi göstermiyor. Kendisine aydın diyen, adının başında türlü unvanlar olan 300 kişi de o zaman modaya uyarak masumiyet karinesini ihlal ederek "Ahtapotun kollarını yakaladık, devam edin." çığlıkları attı. 2008-2014 yılları arasında FETÖ işkenceleriyle 3 bin askeri öğrenci okullarından atıldı, devlet izledi. 2010 referandumu ile mezarlıktaki ölüleri kaldırdınız, ardından Türk Silahlı Kuvvetlerinin seçkin subaylarını FETÖ zombi teşkilatına teslim ettiniz. Kozmik odaya FETÖ hâkimleri tarafından girildi, askerî casusluk yapıldı; izlediniz, alkışladınız. Kumpas esirleri yerine FETÖ'cüler general yapıldı; o generaller de geldi, 15 Temmuz darbesinde başrol oynadılar. Şimdi soruyorum: Dünyanın bütün orduları birleşse, Ankara'da -o 15 Temmuz gecesini söylüyorum- Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinde bir Genelkurmay Başkanını esir alabilir miydi? Alamazdı. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü millet, o Genelkurmay Başkanının üzerine kapanırdı, bu ordunun subayları, astsubayları kapanırdı. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra tahribat yine devam etti, hani ayıklanıyordu? Kuvvetler ve Genelkurmay ayrı ayrı -bakın, ayrı ayrı- Millî Savunma Bakanlığına bağlandı, Genelkurmay Başkanlığının komutanlık vasfı kalktı, yetkileri budandı, birlik bütünlük bozuldu şu an.
Subay kaynaklarından en önemlisi askerî liseler kapatıldı, öğrenci alım komisyonlarına siyaset karıştı. 15 Temmuzun yıl dönümünde, ağlayan asker posterleriyle Silahlı Kuvvetlere manevi işkence yapıldı. (CHP sıralarından alkışlar) Askerî mahkemeler kaldırıldı, ordunun disiplini bozuldu. Askerî hastaneler kapatıldı, sağlık sistemi bozuldu. Ordunun en stratejik tesisi Tank Palet Fabrikası, ihalesiz, bedelsiz, millî sırlarıyla birlikte yabancılara peşkeş çekildi.
Yüksek Askerî Şûra, askerden çok, ilgili ilgisiz sivillerle doldurularak siyasi müdahaleye açık hâle getirildi. Mustafa Barut'a "Afrin kahramanı" diyordunuz, emekli ettiniz. 15 Temmuz darbesinden sonra, kumpas mağdurlarına en çok güveniyordunuz, onlarla da işiniz bitti, onları da emekli ettiniz. Hani FETÖ'yle mücadele, hani PKK'yla mücadele? (CHP sıralarından alkışlar)
Tüm insanımızın eşitlendiği tek kurum vardı, asker ocağıydı, paralı askerlikle onu da paranın tahakkümüne soktunuz.
Bakın, ordu bu kadar yıpratılırken Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz hep doğru noktada olduk ve şimdi de ordunun hakkını ve hukukunu savunan, en önde savunan partiyiz biz. Bu kadar tahrip edilmesine rağmen, bu ordu verilen her vazifeyi yapmaktadır ve yapacaktır ama unutulmasın ki ordu siyasetin emrindedir fakat siyasetin oyuncağı olmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben asker kökenli bir vekil olarak, Silahlı Kuvvetlerimizin sesini kendi sesimde toplayarak Meclisimize tekrar şunu hatırlatmak istiyorum, bağrından çıktığım ordu adına, onlardan biri olarak konuşmak istiyorum: Erinden generaline kadar hepimizin vücudu vatan toprağından, nefesi vatan havasındandır. Bu nedenle, asker hiçbir zaman çaresizliği yaşamaz. Bilinmelidir ki çaresizliği yaşayanlar yalnızca korkaklar, gerçek suçlular ya da iftira atan kumpasçılardır, onların en iç duygusudur çaresizlik; oysa bizim tertemiz duygularımızın şelalesinde yalnızca ve yalnızca şeref, onur ve gurur akar. Sadece ve sadece vatana bağlılığın yegâne biçimleri olan sabır, kararlılık, erdem yansır zihinlerimizden; bunlardan gayrısı bizim için ölmekten beterdir. Ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi: "Mevzubahis vatansa, gerisi teferruattır."
Ana vatan Türkiye'de, yavru vatan Kıbrıs'ta, mavi vatan denizlerimizde ve bunların semalarında kutsal nöbetlerine devam eden silah arkadaşlarıma sonsuz selam olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) - Şüpheniz olmasın ki bu ordunun ciğerlerindeki son soluk dahi milletimize kazandıracak bir zafere tutulacaktır diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)