GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:30
Tarih:11.12.2019

MHP GRUBU ADINA MEMET BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ve Kişisel Verileri Koruma Kurumu bütçeleri üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Türk milliyetçiliği konuşuluyorsa bunda fikir önderlerimizin önemli katkısı vardır. O gün tutuklanan fikir önderlerimiz Başbuğ Alparslan Türkeş, Hüseyin Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaşer, Nurullah Barıman, Fethi Tevetoğlu, Cebbar Şenol, Cemal Oğuz Öcal; bu isimler ve burada adını sayamadığım birçokları; Galip Erdem, Dündar Taşer, Erol Güngör, Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, millet olmanın şuurunu, Türk milletini millet yapan özellikleri, kendi değerlerimize sahip çıkmanın ehemmiyetini bizlere anlatmış ve öğretmişlerdir.

Türk milliyetçiliğinin mihenk taşlarından olan büyük Türkçü merhum Hüseyin Nihal Atsız'ı 44'üncü vefat yıl dönümü münasebetiyle rahmet, minnet, şükranla anıyorum. Âdeta bugünü anlatır gibi Barış Pınarı Harekâtı'nın kahramanlarına, Türk askerleri için söylenmiş sözler gibi seslenmiştir. Atsız Ata diyor ki: "Kahramanlık, ne yalnız bir yükseliş demektir,/Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir./Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir./Kahramanlık, saldırıp bir daha dönmemektir." (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de kişisel veri işlemenin düzenlenmesi ile kişisel veri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin uyacakları usul ve esasların belirlenmesi amacıyla 7 Haziran 2016 tarihinde yürürlüğe giren 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca bu kapsamda Kişisel Verileri Koruma Kurumu kurulmuştur. Kurum, kurulduğu günden itibaren kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere çalışmalarına devam etmekte olup kişilerin temel hak ve hürriyetlerinin korunması ile toplumun tüm kesimleri ile kurum ve kuruluşlarda kişisel verilerin korunması alanında farkındalık oluşturulmasına yönelik çalışmaları takdirle karşılanmaktadır. Bu çalışmalara paralel olarak kişisel verilerin korunması konusunda toplumdaki bilincin her geçen gün daha da arttığı ve özellikle kişisel veri işlenen tüm sektörlerde kanuna uyuma ilişkin çalışmalara başlanmış olduğu memnuniyetle gözlenmektedir. Geçtiğimiz aylarda Kişisel Verileri Koruma Kurumu, yazılım, program ve uygulamaları kullanarak vatandaşlardan ele geçirdikleri kişisel verileri sorgulayanlar hakkında suç duyurusunda bulunma kararı almıştır. Kurumun suç duyurusunun ardından bu kişilere hukuka aykırı verileri ele geçirmekten iki ila dört yıla kadar hapisle dava açabiliyorlar.

Üç yıl gibi kısa bir süre geçmesine rağmen tarafımızca da incelendiğinde gayet başarılı çalışmalar gerçekleştirildiği görülmektedir. 2017 yılından 2019 yılı Ekim ayına kadar Kişisel Verileri Koruma Kurumuna 146 veri ihlal bildirimi yapılmış ve yaklaşık 3 milyon kişinin bundan etkilendiği bildirilmiştir. Rakamlara yer vermek gerekirse hukuki görüş olarak Kurum içi 40, Kurum dışı 246, mevzuat taslakları hakkında 35 olmak üzere toplamda 321 işlem yapılmıştır. Başvuru rakamlarından söz edersek ihbar 98, şikâyet 1.173 olmak üzere toplam 1.271 başvuru alınmış ve bu başvurulardan 731'i Kurum tarafından sonuçlandırılmıştır. Kişisel Verileri Koruma Kurumu tarafından uygulanan idari para cezası ise toplamda 13 milyon 875 bin Türk lirası olarak kayıtlara geçmiştir.

Kurumun yeniliklere açık, vatandaşlarımıza hizmet verme yolundaki gayret ve çabalarını takdir ediyor, emeği geçen tüm Kurum çalışanlarına buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunun Haziran 1948'de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, Paris'te yapılan 183'üncü oturumda kabul edilen 30 maddelik bildirgedir. Bildirgenin imzalanmasında, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra devletlerin, bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda birleşmesi de etkili olmuştur. Bu bildirgeyle, yalnızca demokratik anayasalarla tanınan temel medeni ve siyasi haklar değil ekonomik, toplumsal, kültürel haklar da genel tanımlarla belirli hâle gelmiştir. Her insanın eşit olduğu, dil, ırk, renk, cinsiyet, köken gözetmeksizin aynı haklara sahip olduğu vurgusuyla insan hakları güvence altına alınmıştır.

İlk grup haklar arasında yaşama, özgürlük ve kişi güvenliği gibi haklarla birlikte keyfî tutuklama, hapis ve sürgünden koruma, bağımsız ve tarafsız mahkemelerde adil ve kamuoyuna açık olarak yargılanma hakkı ile düşünme, vicdan, din, toplanma ve örgütlenme özgürlükleri bulunur. Sosyal güvenlik, çalışma, eğitim, toplumun kültürel yaşamına katılma hakları ile bilimsel ilerlemenin ürünlerinden yararlanma hakkıysa bildirgeyle getirilen yeniliklerdir.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi bizi güçlendirir, beyannamede yer verilen ilkeler 1948'de olduğu gibi günümüzde de güncelliğini korumaktadır. Her birimiz birbirimizin haklarını savunabiliriz, günlük yaşantılarımızda bizi koruyan ve bizi birbirimize yakınlaştıran hakları savunmak ve teşvik etmek için geçerli sebeplerdir.

Değerli milletvekilleri, 2019 Nobel Edebiyat Ödülü'nün soykırımcı Sırp Miloseviç hayranı birisine verilmesi insan hakları ihlali değil midir? Müslüman Türk'e ve Türk milletine düşmanlık değil midir? Ulu Önder Atatürk'ü Hitler'e benzeten Alman devlet televizyonu iftiralarıyla, yalanlarıyla insan hakları ihlalini yapmamış mıdır? Bir gazeteci müsveddesi televizyonlara çıkıp, 1937-38 Dersim olaylarını katliam olarak gösterip, Aziz Atatürk'ü suçlayarak iğrenç iftiralarıyla insan hakları ihlalinin en iğrencini yapmamış mıdır? 1 milyar 700 milyon dünya Müslümanı'na yapılanlar soykırım değil midir? Ermeni çetelerinin 500 bin Türk'e yaptığı soykırım ve zulüm insan hakları ihlali değil midir? Kadınlarımız, bebeklerimiz öldürülüyor; insan hakları ihlali değil midir? İnsanı bilmek, Hakk'ı bilmektir; Hakk'ı bilmek, insanı bilmektir.

1944 yılında Ahıska Türkleri kadın, çocuk, yaşlı demeden dünya tarihinin en büyük soykırımlarından birine maruz kalmışlardır. Her türlü olumsuz şartlara rağmen Ahıska Türkleri Türklüklerini unutmamışlardır ve topraklarına geri dönmek istemektedirler.

Mart 1999 tarihinde Gürcistan, Avrupa Konseyine kabulünde Ahıska Türklerinin vatanlarına geri dönmesi için teminat vermişti. Bu çok önemli bir gelişmeydi ancak Ahıska Türklerinin geri dönüşüyle ilgili alınan karar maalesef uygulanmamıştır. Ermeniler geriye dönüş olmaması için her türlü baskıyı Gürcistan'a yapmış, soydaşlarımızın vatanlarına dönmelerine engel olmuşlardır.

Ahıska Türklerine insan hakkı ihlalleri dünyanın her tarafında devam etmektedir. Günümüzde Rusya'nın birçok yerinde yaşayan bu insanların içinde kimliksiz olarak bulunanlar vardır. Türkiye'ye çeşitli göç yollarıyla 40 binden fazla Ahıska Türkü gelmiştir. Bu insanların oturma izni, çalışma izni ve vatandaşlık sorunları vardır. Hatta birçoğu emekli bile olamamaktadırlar. Ayrıca önemli bir sorun da diploma denkliğiyle ilgilidir. Bu insanlar bizim kardeşlerimizdir, soydaşlarımızdır, onlara mutlaka ama mutlaka yardım edilmelidir.

Ahıska Türkleri bizim şeref meselemiz ve tarihî hatıralarımızın sabırlı yıldızlarıdır. Türklükten bihaber olanlar bozkırların hüznünü asla bilemezler. Türklerin bir atasözü vardır: "Sabırla koruk helva olmaz." Bu suçsuz insanlar daha ne kadar gözyaşı dökecektir? Bu mahzun, garip insanların dertlerini, acılarını dindirelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karataş, sözlerinizi tamamlayın.

MEMET BÜLENT KARATAŞ (Devamla) - Soydaşlarımıza yapılan her türlü haksızlığı, yanlışı, hainliği her yerde haykırıp protesto edelim. Unutmayalım ki Ahıska, Doğu Türkistan, Kırım, Türkmen elleri Türk dünyasına ortak ve Türklere karşı insan hakları ihlali yapılması Batı ülkelerinin insan haklarına bakış açısındaki çifte standardı ortaya koymaktadır. Kahramanlık bir insan hakkıdır, kahramanlık haksızlıklara karşı direnişin adıdır. Kimse Türk milletine parmak sallama ve hesap sorma hadsizliğine sahip olamaz.

Son olarak diyorum ki: Bir gün Türk milletine yapılan haksızlıklara karşı ilk önce dünyadaki Türkler, Türk ekonomi iş birliklerini inşa edecek ve çok kısa zamanda Türk birliğini gerçekleştirecek. Kurulacak birleşik Turan devletlerini şimdiden selamlıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)