GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:30
Tarih:11.12.2019

HDP GRUBU ADINA MENSUR IŞIK (Muş) - Teşekkürler Başkan.

Sizi ve değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce bizim 2 vekilimiz Ağrı'da ve Mardin'deki gözaltılardan bahsettiler. Şimdi, biz bunlardan burada bahsedince AKP sıralarından çıkacak ilk laf şu: "Biz terörle mücadele ediyoruz." Sizler yüz yıldır terörle mücadele ediyorsunuz.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Sonuna kadar gideceğiz.

MENSUR IŞIK (Devamla) - Evet, sonuna kadar yapacaksınız. Göreceğiz, nasıl yapacaksınız, nasıl bir sonuçla karşılaşacağız hep beraber göreceğiz.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Hadi bakalım...

MENSUR IŞIK (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, aslında AKP'nin terörle mücadele tanımı, 1930'lu ve 40'lı yıllarda farklı kelimelerle tanımlanıyordu: "Aşiret isyanı" derlerdi, "irtica" "eşkıya" derlerdi ya da "dış güçlerin tahriki" derlerdi, bazen "ekonomik ve modernleşme sorunu" deyip Kürtlere karşı katliamlar hep o dönemlerden beri yapılageldi.

Örneğin o dönemlerde, 1944 yılında değerli arkadaşlar, Bağdat'ta basılan "Barbu" isimli bir Kürtçe kitap vardır, o kitabın bu ülkeye, bu topraklara girişi yasaklanmıştı. Aynı şekilde, 1948'de Hoybuncu Kürtler tarafından Halep'te basılan "Modern Kürt Edebiyatından Parçalar" adlı kitabın da o süreçte, o dönemde ülkeye girişi yasaklanmıştı. Sorsanız, o dönemki söylem şuydu: "İşte, irticayla, bölücülükle biz mücadele ediyoruz." Bugünkü tanımı nasıl "terörle mücadele" ise, Kürtlerle mücadelenin ismi nasıl böyle kamufle ediliyorsa.

Aynı şekilde 1950'lerde değerli arkadaşlar, Ahmedi Hani'nin İstanbul'da basılan, meşhur "Mem û Zîn" kitabının basılması ve yayınlanması yasaklanmıştı, aynı şekilde toplatılma kararı da verilmişti; o dönem için söylüyorum ben.

Şimdi, değerli arkadaşlar, buradan söylüyoruz: Bu yaklaşımlar Kürt diline ve Kürtlere dair her şeye olan, değerlere karşı olan bir savaş mahiyetindedir. Peki, bunların bugünkü versiyonu nedir sevgili arkadaşlar? Şimdi, yüzlerce belediye eş başkanımız, yöneticimiz gözaltına alınıp tutuklanıyor. Size soruyoruz: Niye yapıyorsunuz, neden yapılıyor bunlar? "Terörle mücadele." diyorsunuz bunun ismine. 30 Ekim 2014 tarihinden bugüne kadar tam 16 bin yöneticimiz gözaltına alındı, 4.500-5.000'e yakın yönetici ve partili arkadaşımız tutuklandı. Soruyoruz, gündeme getiriyoruz: "Hayır, biz terörle mücadele ediyoruz." Siz Kürt halkıyla mücadele ettiğinizi, Kürtlerin hiçbir şeyini zihniyetinizde kabul etmediğinizi aslında bu şekilde kapatmaya ya da kamufle etmeye çalışıyorsunuz. Ama Kürtler artık bunu yutmuyor, yemiyor; dünya da yutmuyor, dünya da yemiyor. Etrafınıza ve dünyaya baktığınızda bunu göreceksiniz.

Aynı şekilde, Afrin'de, Serekaniye'de ve Kuzey Suriye'deki Kürt kentlerinde yaptığınız ya da yaptırdığınız, o ÖSO, barbar, tecavüzcü çetelerle yaptırdığınız o yağmalama ve oradaki hastane ve eğitim kurumlarının üzerindeki Kürtçe tabelalara karşı düşmanlığınız, onları indirip Arapça ve Türkçe tabelalar yerleştirmeniz; aynı zamanda, Kürtçeyi müfredattan çıkarmanız, Kürtlere karşı olan yaklaşımınızı göstermektedir. Bunun adı, düşmanlıktır; çok net söylüyorum.

Yine, sizin göndermiş olduğunuz kayyumların yapmış olduğu birkaç pratikten bahsetmek istiyorum. Dicle ilçesinde, Saddam Hüseyin tarafından katledilen Leyla Kasım'ın heykeli ve parkı vardı; onu ortadan kaldırdınız. Leyla Kasım'a düşmanlık, Kürtlere düşmanlık aynı zamanda.

Yine, 13 Eylülde, Derik Belediyesi tarafından asılmış olan üç dilli tabelayı kaldırdınız, düşmanlığınız neyse artık. Siz buna "terörle mücadele" dersiniz eminim de. Aynı şekilde, Sur Belediyesine atanan kayyumunuz, Ermenice ve Süryanice tabelayı da kaldırtmıştır.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Hepsi yalan be kardeşim!

MENSUR IŞIK (Devamla) - Aynı şekilde, Diyarbakır'da Kayapınar Belediyesi tarafından yapılmış olan... Roboski'yi bilirsiniz değil mi arkadaşlar? Hani sizin Genel Başkanınız demişti ya "Ankara'nın dehlizlerinde falan kaybolmasına müsaade etmeyeceğiz." dediği ve dehlizlerde bizzat kaybettirdiği, o 33 Kürt'ün katledildiği o katliamı anımsatan bir anıt vardı; sizin oraya gönderdiğiniz gaspçı kayyumlarınız tarafından Roboski anıtı kaldırıldı. Sebebi ne, bilmiyorum. Eminim, siz dersiniz ki: "Biz terörle mücadele ediyoruz."

Yine, değerli arkadaşlar, Cizre ilçesindeki kayyumunuz da "Orhan Doğan" adını taşıyan parka ve onun heykeline düşmanlık yaparak onu da kaldırttı. Adı nedir, bilmiyorum.

Aynı şekilde, Doğubeyazıt Belediyesi tarafından yapılmış olan Ahmedi Hani Parkı vardı ve orada Ahmedi Hani'nin heykeli vardı; sizin kayyumunuz, o parkı da o heykeli de oradan kaldırttı. İsmi nedir, bilmiyorum. Biliyorum, sizler de biliyorsunuz, tekrar etmiyorum sadece.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen sözlerinizi.

Buyurun.

MENSUR IŞIK (Devamla) - Teşekkür ederim.

Aynı şekilde, Van Gürpınar Belediyesi tarafından açılmış olan, Kürtçe eğitim veren bir kreş vardı, Xeyri Şinik Kreşini sizler kapattınız. İsmi ne? "Terörle mücadele" eminim, öyle diyeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, son olarak, çağrımız şudur: Savaşın kazananı, barışın da kaybedeni olmaz. Burada ilgili 2 bakan, Adalet Bakanı ve Savunma Bakanı da var, buradan ben Hükûmete ve Meclise seslenmek istiyorum: Bu ülkeyi 2 halk kurmuştur. Son günlerde AKP'li yetkililerden ve vekillerden de buradan bu söylemi duyunca hoşumuza da gidiyor açıkçası. Bu ülkeyi 2 halk kurmuş: Kürtler ve Türkler.

ERKAN HABERAL (Ankara) - Hadi canım!

MENSUR IŞIK (Devamla) - Bu ülkeyi 2 halk kurmuştur: Kürtler ve Türkler; "Hadi canım!" diye bir şey yok. Meclis tutanaklarında da bu vardır, bunu Cumhurbaşkanı da ilgili herkes de dile getirmiştir. Bu ülkeyi kuran 2 halk şu Mecliste, Meclisin ruhuna, 2 halkın ruhuna uygun bir şekilde, burada o ruha uygun bir şekilde bu ülkeyi kurmuştur. Bu ülkeyi kuran, bu Meclisse bu Meclis de bu Kürt sorununu, yüzyıllık Kürt sorununu çözmek zorundadır. Aksine, "savaş bütçesi" anlamına gelen bu bütçelerle bu ülke bir yere varamaz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)