GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:30
Tarih:11.12.2019

HDP GRUBU ADINA NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Savunma meselesi, tüm dinî mesajlarda en temel, en esaslı meseledir. Bu esası bu mesajlar ortaya koyarken toplum temelli savunmayı muhafazayı esas almıştır. Bir toplum nasıl muhafaza edilir, bir toplumun değerleri nasıl korunur, ona yönelik birtakım ilkeler konulmuştur. Bunun başında "canın, nefsin muhafazası" zikredilmiş yani öldürmeyeceksin ve katliamı, katli ve kıtali de caydıracaksın. Demek ki toplumun değerlerini korumanın başında, başkaları, başka güçler veya saldırgan birtakım eylemler karşısında onun âdeta korunması ve o saldırılardan da caydırılması esastır. Bu, sadece fiziki anlamda değil; bir toplumun muhafazası aklının muhafazasıdır, dininin muhafazasıdır, malının muhafazasıdır, ırzının muhafazasıdır ki bugünkü tabirle onun onurunun savunulması ve muhafazasıdır.

Ünlü İslam bilgini Fazlurrahman bütün bu 5 temeli getirip onura bağlar. Yorumu şöyledir, der ki: "Eğer siz toplumun onuruna halel getirmez, toz kondurmaz ve onu muhafaza edebilirseniz o 5 temel ilkeyi de bu şekilde muhafaza edebilirsiniz."

Değerli dostlar, değerli vekiller; ülkemizin sınır güvenliği ülke sınırlarının dışında sağlanmaktadır. Yani öyle bir aşamaya geldik ki ülkemizin sınırlarının ancak ülke sınırlarının dışında güvenlik bölgesi oluşturularak bu siyasetle muhafaza edilebileceği, korunabileceği ve bu şekilde tehditlerin bertaraf edileceği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bakınız, bundan yaklaşık altmış yıl önce bizim güney sınırımıza mayınlar döşendi ve onun da aslında temel gerekçesi güvenlikti. Öylesine dramlar yaşandı ki -o bölgede yaşayanlar çok iyi bilirler- mayınlı arazide mağdur olan; mayından dolayı topuğunu, ayağını, bacağını kaybeden; hâlen de şu anda -tabiri caizse- protez bacakla yaşayan vatandaşlarımız var. O kadar ilginçtir ki...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Askerlerimiz de var!

ŞAHİN TİN (Denizli) - Asker var, öğretmen var...

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Asker de vatandaş, öğretmen de vatandaş. Ben toplumsal, toplumcu bir değerlendirme yapmak istiyorum; askerimiz de polisimiz de öğretmenimiz de bir vatandaştır, bunu nasıl toplumun dışında değerlendiririz veya böyle bir yaklaşım sergileyebiliriz? Bakınız, şunu demek istiyorum: Mayına düşmüş bir vatandaş, eğer o yaralı hâliyle mayın tarlasından, mayınlı araziden kaçıp kendisini saklayamamış ve güvenlik güçleri tarafından yakalanmışsa hem bir cezaya mahkûm ediliyor hem de ondan "Sen devletin mayınını patlattın." diye mayın tazminatı olarak...

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Mayına basan hep Türk askeri ama ya! Söylediğinizle çok farklı şeyler, mayına hep Türk askeri basıyor!

ŞAHİN TİN (Denizli) - Mayın ne için konuluyor oraya? Eşkıyayı önlemek için.

OLCAY KILAVUZ (Mersin) - Mayını döşeyen kim, mayını?

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Nereye gelmek istiyorum? Bakınız, bugün de güvenlik bölgesi olarak, orada şu anda hariciyenin veya Hükûmetin almış olduğu ve uygulamaya geçtiği bir karar var. Geçenlerde Urfa'da "Suriye Millî Ordusu" adıyla yeni bir isimlenmeye gidildi. Ben huzurlarınızda Sayın Bakanıma bu soruyu tevdi etmek istiyorum: Ya, Suriye'nin bir ordusu yok mu? Suriye bir devlet değil mi, acaba resmî ordusu lağvedildi de Suriye'nin dışında yeni bir ordu mu kuruluyor? Devletler arası her zaman ebedî bir düşmanlık olmaz. Yarın kendi mevkidaşınızla, yarın kendi meslektaşlarınızla bir araya geldiğinizde, acaba onlara: "Biz de asker değil miydik? Biz de askerî eğitim almadık mı? Bizim de taşıdığımız rütbelerimiz yok muydu ki siz bizi âdeta yok saydınız ve bu şekilde bir ordunun inşasına gittiniz?" Buna biz niye ihtiyaç duyalım? Bu ülkenin buna neden ihtiyacı olsun? Bunları irdelemek durumundayız. Bu işin yarını var. Bakınız, dünya durdukça biz Suriye'yle 2 komşu ülke olarak hayatımızı idame ettirmiş olacağız. Suriye iç savaşından bugüne kadar bu Hükûmetin Suriye'ye yapmış olduğu yatırımın, siyasi yatırımın bu kadar süre içerisinde ülkeye getirdiği maliyete bir durup bakmak ve bunu bir değerlendirmek gerekiyor. Bizim ülkemize bu ne kazandırdı, ilişkilerimize neler kaybettirdi? Bunlar, iki ülkenin karşılıklı hak ve hukukunun, aslında birbirleri üzerindeki haklarının da bir gerekçesi ve belki de elzem olan bir ihtiyacıdır. O zaman, değerli arkadaşlar, "Yurtta sulh, cihanda sulh." ifadesini izin verin ben de kullanmak istiyorum. Her ne kadar, 30'lu yıllarda CHP kongresinin ve siyasetinin bir söylemi olarak bu ifade seçilmiş olsa da aslında bu ülkenin hariciyesinin, dâhiliyesinin ve bu ülke Hükûmetinin dışarıda ve içeride siyasetinin belki de asla ve asla gündemden düşmeyen, en temel ilkesi durumuna gelmiştir. ( HDP sıralarından alkışlar)

Bakınız değerli arkadaşlar, biraz önce kürsüden hatip arkadaşlarımız mevcut, kurulmuş olan Ceyşül Vatani, Suriye'deki karşılığı olan Ceyşül Vatani, bizdeki tanımlaması da millî ordunun giderlerinden bahsediliyor ve bununla ilgili verilen herhangi bir cevap yok.

Yakın zamanda, Afrin'deki zeytinliklerle ilgili, zeytinlerle ilgili, zeytinyağlarıyla ilgili, onlarca, on binlerce tonluk yağla ilgili birçok haber gündemleştirildi ve o yağların nasıl satıldığı, nerelere götürüldüğü, kimler arasında mübadeleler yapıldığı birkaç defa da gündeme geldi.

Son söz, diyorum ki: Zeytin ağacı, Kur'an'ın tanımıyla şecereimübarektir, mübarek bir ağaçtır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın Erdoğmuş.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

O ağaç kimin toprağındaysa, o ağaçta kimin emeği varsa, o ağacın mülkiyeti kime aitse, onun yine o mübarek ağacına kavuşması gerekiyor, ki Suriye'nin kendi iç düzenlemesi de, kendi iç barışı da komşularıyla barışı da bundan geçer. Bu ülke buna muktedirdir. Hükûmetle, iktidarla devleti özdeşleştirmeyin ve devleti arkanıza alarak kendinizi dokunulmaz kılmayın; hükûmet ayrıdır, devlet ayrıdır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)